Sanata Dair Notlar

Yani denildiği gibi, “sanat toplum için değildir”, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu bir gerçekliktir. Reel sosyalist ülkelerde bile sanat asla toplum için olmamış, sadece toplumun belirli elit bir kesimine seslenmiştir. Eğer bir sanat sergisi kitlelerle buluşmuş, toplumun büyük kesimine seslenmiş ise, orada sanattan çok politik ve popüler bazı semboller, retorikler, etkenler olmuştur. Yani kitleleri çeken sanatın kendisi değil, konjonktürel bazı politik retorik ve semboller olmuştur.

Devamını okuyunuz...

Gol Oldu!

Daha önce bir öykümde de belirttiğim gibi, 12 Eylül sonrası cunta iktidarının yönlendirmesiyle, Anadolu’nun her yerinde futbola özel önem verilmiş ve gençleri özellikle “politikadan uzak tutmak amacıyla” futbol takımları kurulmuş, bu amaçla futbol turnuvaları düzenlenmiştir. Bu politika, hayata geçirilmişti o dönem. Futbol bir anda herkesin tutkusu haline gelmişti. Havza’da da yerden biter gibi, birçok futbol takımı kurulmuştu o dönemde.  

Devamını okuyunuz...

Yasaklı Bir Rus Yazar: Andrey Platonov

Onun, “Can”, “Mutlu Moskova”, “Çukur”, “Çevengur”, “Dönüş”, “Muhteşem Vahşi Dünya” adlı kitaplarını okudum. Bazı öykü ve romanlarında sıkıldım. Ama bazılarını da sevdim örneğin “Dönüş” kitabı gibi. Özellikle “Yuşka” başlıklı öyküsü güzel ve etkileyici geldi bana. Yalın bir dil kullanıyor yazar. Bazen kasvetliliğe kaçsa da, genelde akıcı yazıyor. Eğer Rus edebiyatından ve yazarlarından keyif alıyor seviyorsanız, Platonov’u da sevebilirsiniz.

Devamını okuyunuz...

Zeus’un İki Sofrası

İktidarın bir açmazı da, sürekli olarak kendisini kanıtlama zorunda olmasıdır. İktidar sahibi kişi, sürekli olarak kendi gücünü kanıtlamalı ve hâlâ güç sahibi olduğunu göstermelidir. Yoksa o da başka bir iktidar sahibi tarafından güçsüzleştirilir, altedilir. İşte bu nedenle iktidar sahibi sürekli olarak sahip olduğu gücün altında ezilecek ve yorulacaktır. Bir gün geldiğinde, sahip olduğu iktidarı taşıyamaz hale gelecek ve onun altında kalacaktır.

Devamını okuyunuz...

“Özgürlük Üzerine”

Mill, zamanının ilerisinde bir düşünürdür. Mill’in diğerlerinden farkı, düşünce ve ifade özgürlüğü kavramını ele alırken, onu yalnızca çoğunluğun tercihleri açısından değil, azınlığın, hatta tek bir kişinin hakları açısından da yorumlamasıdır. Yani mümkün olan düşünce özgürlüğünün  ucuna kadar gitmeye çalışır. Tabii ki bu noktada, eşitlik kavramıyla ele alınmadığı zaman özgürlük kavramının içinin boşalabileceğini söyleyebiliriz bir eleştiri olarak. Ancak bu bile Mill’in düşüncelerinin önemini azaltmaz. Bugün özellikle Avrupa türü burjuva demokrasilerinin sınırlı da olsa “bireysel düşünce ifade özgürlüğü” kavramının  temelinde Mill gibi düşünürlerin önemi büyüktür.

Devamını okuyunuz...

Varoluşumuzun Çıplaklığı

“Nefes alamıyorum” demiştin bir gün bana. Depresyondan şikayetçiydin. Evet olabilir, ama biraz da belki varoluşun ağırlığı bu. Duyarlı insanlar varoluşun ağırlığını duyarlar zaman zaman. Hayat ağır gelir onlara. Görünüşte bir sorunları olmasa bile yaşamanın kendisi bir sorun haline dönüşür. Nefes alıp vermek bile sıkıntılı olabilir.

Devamını okuyunuz...

En Totaliter Kişi, Kendimizden Başkası Değildir

Bu konuda Foucault ile tamamen aynı düşünüyorum. Geçmişte yazdığım her şey önemsizdir benim için. Çünkü ben orada kalmadım, ilerlemeye çalıştım. Önemli olan tek zaman şu andır; şuan ne düşündüğüm, yarın ise farklı bir düşünceye ulaşabilirim. Yarın bugünkü düşüncelerimi aynen tekrar edersem, gerilemişim demektir kendi çizgimde.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!