En Ağır Yükümdür Sırtımdaki Hiçliğim

Sartre’ın dediği gibiyse, yani hiçlik varlığını varlıktan alıyorsa, biz aynı zamanda hiçliği taşıyoruz bünyemizde demektir. Varlığımızla hiçliğe neden oluyoruz anlamına gelir bu. Yüzeyimizde taşıdığımız bu hiçlik ve varlık aynı anda bütünseldir, birbirlerini tamamlar ya da eksiltirler.

Eğer bir kez doğan bir daha ölmeyecekse ki, -Paralel Evrenler teorisinden benim anladığım budur, çünkü olasılık sonsuzdur-, sonsuza kadar kaç kez kopyamızın, eşbenliğimizin oluşacağını bilemeyiz. Sonsuz sayıda ben olabilir başka Evrenler’de. O zaman varlığımız ve de ‘varlığımızın yüzeyinde taşıdığımız hiçliğimiz’ sonsuzdur diyebilir miyiz?

Devamını okuyunuz...

Varoluşumun Tek Amacı Özgür Olmaktır

Peki nedir varoluşumuzun amacı? Biz Evren’in, yıldızların çocuğuyuz, yıldız tozundan meydana gelmişiz. Meydana gelişimiz tamamen tesadüfi olsa da, herhangi bir varoluş amacı olmasa da, ona anlam yüklemek zorunda hissederiz kendimizi.
Bir vida değiliz, neyiz peki? Bir canlı, doğayı dönüştürme gücüne sahip bilinçli bir insanız, bununla övünürüz. Amaç nedir; bence amaç tektir. Bütün insanlık tarihinin amacı özgür yaşamaktır.
Özgürlüğün olmadığı yerde, gerçek mutluluk da yoktur, sevinç de.

Devamını okuyunuz...

Gerçek, Simülasyon ve Sanal Hayatlar

Ve bence bu simülasyon o kadar güçlüdür ki, artık gerçek hayattan kopmuş, sanal hayat için yaşıyoruz. Örneğin bir restorana, konsere, dışarıda yemeğe gittiğimizde onun tadını çıkarmak yerine, hemen sosyal medyadaki sayfalarımıza orada o an orada olduğumuz ile ilgili mesaj ve fotoğraf atıyoruz. Daha doğrusu bu bizim herkes tarafından kıskanılan bir yaşama -nasıl içi boş,  sahte, ama mutluymuş gibi görünen bir yaşama- sahip olduğumuzun göstergesi oluyor. yani göstergeler çağı; göstergeler gerçeğin yerini almış durumda.

Devamını okuyunuz...

İnsan Değil Canlı, Dünya Değil Evren Merkezli Olmak

İnsanlığın bir geleceği varsa, dünyada değil orada uzak gezegenlerden birisinde olacak bu. Şimdiden bilim insanları bu araştırmayı yapıyorlar. Geçenlerde ikinci kez sürekli ve tekrar eden radyo sinyalleri geldi Evren’in çok uzak bir bölgesinden. Bu da Evren’de insan başka canlılar olduğunun bir delili. Zaten bu kadar büyük bir evrende ve daha sonsuz sayıdaki Evrenlerde insanın tek akıllı canlı türü olması çok mantıksız bir düşüncedir.

Devamını okuyunuz...

Varoluşumuzun Yükü ve Acısı

İnsanın zaten kendisi ve varoluşunun acısı bu kadar fazla iken, nasıl bir başkasının yükünü de taşıyabilir? İşte bence bu insanı içinde bulunduğu koşullarda güçlü olmaya iten bir durum. Güçlü olmaya ihtiyacınız varsa, bunu yapabilirsiniz bence. İnsan başka insanların yükünü de bir yere kadar taşıyabiliyor bu nedenle, en azından bunu deniyor. Ama en iyisi insanlara yardım etmek, ama onları sırtında taşımadan, onların kendi ayaklarının üzerinde durmasına destek olmaktır bence.

Devamını okuyunuz...

Tek Başına Kalmayı Göze Alamayan Gerçeğe Ulaşamaz

Onun için çelişkiler, sanki çelişki değil de, hayatımızın doğrularıymış gibi davranırız. Sorgulamaya kalkarsak aslında dünya görüşümüz ile davranışlarımızın ne derece çelişkiler içinde olduğunu görürüz ve bu hiç de hoşumuza gitmeyecektir. Hatta dünya görüşümüzün bile yarım yamalak ve yerine oturmayan bir görüş olduğunu keşfedebiliriz biraz sorgularsak. İşte onun çoğu insan bu sorgulamadan, vebadan kaçar gibi kaçar. Gözlerini kapatıp yoluna devam eder, sanki her şey yolundaymış gibi. Sorgulamaktan kaçamadığımız ve köşeye sıkıştığımız zaman ise, en ucuz ve kaba, genel bazı açıklamalar getiririz kendimizce ve hemen sorundan aceleyle uzaklaşırız, sanki her şeyi çözümlemişiz gibi.

Devamını okuyunuz...

Özgürlükten Daha Yüksek Bir İdeali Olamaz İnsanın

Özgürlüğü sona ertelemek, onun yerine devlet aygıtını koymak, (geçici olduğu söylense bile) onun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bilmek demektir aynı zamanda. Çünkü özgürlük öyle bir şey ki, şimdi ve burada olmalıdır o. En yakın zamanda yaşanmalıdır. Bunun olanakları için mücadele edilmelidir.  Ve özgürlük, iktidar ve hiyerarşi ortamında kaybolacaktır. Özgürlük adına iktidar olmaz çünkü. Çünkü özgürlük varsa bireyin birey, sınıfın sınıf, grubun grup, erkeğin kadın, ırkın ırk, halkın halk üzerindeki iktidarı olmayacaktır. İktidarın olduğu yerde özgürlük yoktur ve de olmayacaktır. Çünkü özgürlük ve iktidar kavramları birbiriyle temelde çelişir. İktidar özgürlüğü daha başında öldürür, ölü bir kavram ise sonunda da doğmaz tekrar. Sonuç olarak iktidar, özgürlüğü doğuramaz, çünkü onu daha en  başta öldürmüştür.

Devamını okuyunuz...

Sefaletin Felsefesi ya da Felsefe Niçin Gereklidir?

Yine daha once bir yazımda belirttiğim gibi; Gerçeğe uzanan yola geçmek için bir kapı gerekir, işte felsefe o kapıdır. Felsefe işte bu noktada insan yeni yollar açar, onu zenginleştirir. Bunun için de felsefe ve bilim hedef alınıyor. Çünkü felsefe sorgulamayı öğretiyor. Bilim ise gerçekleri dile getiriyor. Bu ikisi de istenmiyor. Bunun cehaletin sistem eliyle örgütlenmesi gerekiyor. Türkiye’de onun sağ’dan “sol”a tüm hükümetler tarikatçılığı geliştirmiş ya da onunla işbirliği yapmışlardır. Tarikatlar düşünce özgürlüğüne karşıdır çünkü ve  gericilik, cehalet yuvasıdır.

Devamını okuyunuz...

Martin Heidegger: 1933’te Neler Oldu?

Der Spiegel dergisi Heidegger ile bir söyleşi yapar. Ancak Heidegger’in bu söyleşinin ancak o öldükten yayınlanması şartını ileri sürer. Ve böylece söyleşi Heidegger’in ölümünden birkaç gün sonra bu dergide yayınlanır. Daha sonra da kısa soluklu bir kitaba dönüşür.

Naziler iktidara geldiklerinde, bütün üniversitelere Nazi karşıtı afişlerin asılmasını talep etmişlerdir. Freiburg Üniversitesi rektörü ise sosyal demokrat bir insandır ve bu afişi asmayı reddeder. Bunun üzerine Rektör görevden alınır ve yerine Heidegger atanır. Heidegger, kendisinin de bu afişin asılmasına izin vermediğini söylüyor, ama bunun inandırıcı biçimde yapamıyor bence.
Yine Hitler’e yönelik övgü dolu sözlerini inkâr edemiyor. Ama yine de kaçamak bir yanıt veriyor.

Devamını okuyunuz...

Olay, Olgu, Kavram ve Korelasyon Üzerine Birkaç Not

Değişkenleri iyi tanımlayabilmek için de hemen hemen hiç durmadan okuyorum. Bunu en iyi şekilde yapabilmek için okumak vazgeçilmez bir yöntemdir. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, sanat, sanat, antropoloji vs… çeşitli alanlarda okumak gerekiyor. Kavramsallaştırma kapasitesi ancak okuyarak oluşuyor. Yazmak aslında en iyi öğrenme yöntemlerinden birisidir. Ben yazarak öğreniyorum. Yine olgu, olay ve kavram arasında diyalektik bir ilişki kurabilmek için de çeşitli okumak ve okuduklarını içselleştirmek gerekiyor. Sadece olaylar üzerinden değerlendirme yaparsanız yazı, tek boyutlu kalacak ve nedensel zincirleri açıklamaktan da uzak olacaktır.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!