İnsanın özgürlüğünü başat olarak ele alıp bu özgürlük üzerinden bireyi diğer bireylerle ya da toplumla uyum içinde yaşamaya giden yolu açar; burada bir ölçüde kaos var mıdır, vardır. Çünkü yarına ilişkin çok fazla önermede bulunmaz. Hayatın dinamizminde bir kaos vardır, ama bu demek değildir ki anarşizm düzensizliktir. Aksine olabilecek en düzenli toplumdur.
Anarşizm nedir?
“Anarşi kelimesi yeryüzü kadar eski bir sözcüktür. İki eski Yunan sözcüğünden türetilmiştir; … Ancak bin yıldır insanın bunlardan birinden veya diğerinden vazgeçemeyeceği varsayımı kabul edilmektedir; ve [bu nedenle] anarşi kötüleyici bir anlamda düzensizliğin, kaosun ve örgütsüzlüğün eşanlamlısı olarak anlaşılmıştır.”[1]
Deleuze’ün sözünü ettiği, “kendini çokluk olarak gören” bu “tuhaf birliği” ifade etmenin en iyi yoludur. [2]
Baştan şunu saptayalım: Anarşizm sağa sola bomba koymak, birinin diğerini gasp ettiği, bir sistemi tanımlamaz. Aksine yeşillerden, feministlere, ilkelcilerden ekolojistlere, sendikalistlere… tüm toplumsal dinamikleri kapsayan ve onlara seslenen bir teoridir. Ve elbette tek bir anarşizm yoktur, anarşizm anlayışları vardır.
George Woodcock ise şöyle yazar bu konuda:
“Anarşi,’ ‘anarşizm’ ve ‘anarşist’ sözcüklerinin kullanımlarının tarihinde olduğu kadar kökenlerinde de, çelişkili anlamlarının her ikisi için de gerekçeler buluruz. Yunanca Anarchos, sadece ‘yöneteni olmayan’ anlamına gelir; dolayısıyla anarşi genel bir bağlamda negatif yönetilemezlik anlamında ya da düzenin korunması için yönetim gereksiz olduğu için pozitif yönetilmeme durumunu ifade etmek için kullanılabilir.”[3]
Aslında toplumun çoğunluğu anarşizmin ne olduğunu, kelime anlamını dahi bilmez. Ama anarşizm hakkındaki önyargı toplumsal belleğe olumsuz olarak kazınmıştır. En çok haksızlığa uğramış bir teoridir Anarşizm bu anlamda.
Anarşizm bir reddediş teorisidir. Reddederken, yıktığının yerine koyacak bir toplumsal düzeni de önerir, genel hatlarıyla ve determinist olmayan bir şekilde.
Anarşizm “kargaşa ve terör” müdür?
Anarşizm, “terör” ve kaos ile eșanlamlı olarak kullanılmıștır yıllarca. Bunda bir zamanlar bazı anarșist bireylerin tek tek suikastler yaparak şiddet yöntemleri ile sonuç almaya çalışmasının yanısıra, devletlerin ve onların resmi ideolojilerinin de rolü olmuştur kuşkusuz. Bu tür eylemler artık yapılmamaktadır, anarșist olduğunu söyleyenlerce.
Esas neden ise, devletsizliğin kaosa, herkesin herkese karşı savaşına yol açacağı şeklindeki Hobbesçu düşüncedir. Bu toplumsal belleğin temellerine yerleşmiş bir düşüncedir ve bunu ortadan kaldırabilmek çok zordur.
Anarşizm 2500 yıl öncesine -hatta çok daha öncelere- kadar giden ve kökleri Taoizme dayanan bir felsefe ve aynı zamanda da bir teoridir. Geleceğin toplumunun yaşam biçimidir aynı zamanda. Marksist sosyalizm anlayışı ile kapitalizmin yaşadığı krizlerin de bir çaresi olarak geleceğe seslenmektedir.
Anarşizm günümüzde entelektüeller, akademisyenler arasında daha çok ilgi gördü. Yeşillerden, feministlere, ekolojistlere ve hatta eski Marksistlere, Zapatistalara kadar etkili oldu ve kendisini kabul ettirdi. Öyleyse yapılması gereken şey iktidarı ele geçirmeyi hedeflemeden, onun bizzat toplum ve birey tarafından kendi kendini yönetmenin bir aracı olarak kullanılmasına yardımcı olmaktır. Yani iktidarı en aza indirgemek, işte yapılması gereken şey budur.
Özellikle 1960’ların sonlarındaki özgürlükçü ortamda yeniden gündeme geldi. Yine 1990’larda reel sosyalist devletlerin yıkılmasıyla birlikte yeniden anarşizm akademik tartışmaların gündemine oturdu. Birçok eski Marksist de kendisini toplumsal anarşizmde ifade etmeye başladı. Özellikle de Batı ülkelerinde.
Sartre bir gazeteciyle söyleşisinde şöyle diyordu:
“M.C.: 68 Mayısı’ndan sonra bana şöyle demiştiniz: “Benim bütün kitaplarım bir daha okunacak olsa, derinlerde, değişmediğim ve her zaman anarşist kaldığım farkedilir…”
J-P.Sartre.: Bu çok doğrudur. Ve bu durum, televizyon için hazırladığım programlarda görülecek. Bununla beraber şu doğrultuda değiştim ki, Bulantı’yı yazarken öyle olduğumu bilmeksizin anarşisttim: orada yazdığım şeyin anarşist bir yorumu olabileceğinin farkında değildim, yalnızca “bulantı”nın metafizik düşüncesine, varoluşun metafizik düşüncesine olan bağı görüyordum. Daha sonra, felsefe aracılığıyla bendeki anarşist varlığı keşfettim. Ama onu bu terimle keşfetmedim, çünkü bugünkü anarşinin 1890’daki anarşiyle hiçbir ortak yanı yok.”[4]
Peter Marshall ise şöyle diyor: “Anarşizmden kötü söz edilmesi şaşırtıcı değildir. Onun saf özgürlük idealinin en iyi durumda ütopyacılık, en kötü durumda ise tehlikeli bir hayal olarak reddilmesi olağandır. Anarşistler bir yanda yıkıcı çılgınlar, hiçbir esneklik göstermeyen aşırılık yanlıları tehlikeli teröristler olarak öte yanda saf hayalciler ve incelikli azizler olarak reddedilirler.” [5]
Bu tespit günümüz için hâlâ doğruluğunu korumaktadır ne yazık ki. Kitlelerin belleği bu konuda iğdiş edilmiştir devletler tarafından.
Anarşizm eksik bir teori midir?
“Anarşistlere, yeni bir toplum kurmak için gereken teorileri olmadığı gerekçesiyle karşı çıkılır sık sık. İftiracılar her fırsatta şu alçakça iddiayı ileri sürer: Anarşizm bize sadece ne yapmamamız gerektiğini söyler. Bürokrasiye ve otoriter hiyerarşiye kesinlikle göz yumulmamalıdır; bir parti hiçbir zaman öncüyü yönetme iddiasıyla kararlar almamalıdır. Beni ayaklarının altında ezme; hiç kimseyi ayaklarının altında ezme. İşe bu perspektiften bakılırsa anarşizm elbette bir teori değildir. Bir tedbirler paketidir, liberter vicdanın sesidir -daima idealist, bazen biraz kindar, arada sırada anakronik ama faydalı bir uyarıcıdır.” [6]
Anarşizmin bir ideoloji olmadığını da ileri sürenler vardır. Öyle de olabilir, ama bu onun bir toplumsal sistem teorileri -teorisi değil- olmadığını göstermez. Özellikle de toplumsal anarşizmin. Aslında ben bu yoruma katılmıyorum. Toplumcu anarşizm sadece ne yapmamamız gerektiğini söylemez. Ne yapmamıza dair önerilerde de bulunur: Merkezi olmayan özyönetimler, yatay örgütlenme, kooperatifler, komünler, ekolojik yaşama uygunluk vs… Bir parti örgütlenmesini savunmaz, hiyerarşiye karşı çıkar. Ama toplumsal anlayıştaki anarşist toplum tamamıyla örgütsüz bir toplum demek değildir. Birçok sivil kuruluş vasıtasıyla insanlar örgütlenir. Ancak örgütlenme biçimleri klasik anlayışlardan radikal biçimde ayrılır. Hiyerarşiyi tamamen reddeder, ve yeni yatay bir örgütlenme biçimini öne sürer.
Anarşist teori eksiktir, çünkü bu yarına yönelik kesin öngörüler ortaya koymaktan kaçınmasından dolayıdır. Bu yüzden determinist bir şekilde yarını öngördüğünü iddia eden Marksizmden farklıdır. Hayat yaşandıkça gelişecek ve kendi içinde doğan sorunlara, kendi içinde gelişecek yanıtlar bulacaktır. Hayatın akışı böyledir. Çünkü anarşizm diğer ideolojilerden ve toplumsal teorilerden farklı olarak, hayat ile başa baş giden onunla birlikte akan bir yapıdadır. Yarının bugünden çözümlemesi, “sosyalist” beş yıllık planlar, kapitalist tezler, planlar ona uygun olmadığı gibi aslında hayata da uygun değildir. Elbette bazı öngörülerde bulunur, ama bu diğer ideolojilerin yaptığı gibi katı ve yarın önceden bile bir forumda değildir. Yaşadıkça hayatın içinde yeni sorunlar çıkacak ve o yeni sorunlara hayatın içindeki deneyimlerle yeni yanıtlar bulunacaktır bu böyle sonsuza dek sürecektir. Hiçbir zaman sorunsuz bir cennet olmayacaktır. Ama ne kadar az sorunsuz olursa o kadar iyidir belki. Dolayısıyla hiçbir ideoloji ya da toplum teorisi bugünden yarının problemine çözüm bulduğunu iddia edemez.
Anarşizm bir ütopya mıdır?
“Anarşizm radikal bir ütopyadır. Ve üstelik kılı kırk yaran bir fikir jimnastiği, tozpembe ya da masmavi bir gökyüzü sarayı değil, reeldir, yani gerçekleşmesi mümkün bir şeydir. Anarşizm benim için, burada ve şimdi uygulama arayışı içinde olan, hayatın pratiğine ilişkin bir tasarımdır.” [7]
Anarşizmin ütopik bir yanı vardır, tüm toplumsal teorilerin bir yanıyla ütopik oluşu kadar, bundan daha fazla değildir bu ütopik yan.
“Anarşizmin Bugünü” adlı derleme kitapta “Neyse ki özgürlüğe doğru gidiliyor özelleştirme üzerine liberter perspektifler” başlıklı yazısında Uwe Timm şöyle diyor:
“Anarşist ütopya için hazır bir tarif vermek, onu en az terörizme, bozgunculuğa ya da kör eylemciliğe indirgemek kadar öldürücüdür.” [8]
Anarşizm, işte bu nedenle çoğu insan tarafından gerçekçi ve hayata uygun bulunmaz, ütopiktir denilir ve dikkate alınmaz. En azından bugüne dek böyle olmuştur. Anarşizm hayata en uygun teoridir, neden çünkü insanın özgürlüğü sorununu başat ve vazgeçilmez olarak ele alır ve toplumsal anarşizm bunun eşitlikle birlikte olması gerektiğinin altını çizer. Yani gerçek eşitlik ve gerçek özgürlüğü aynı anda birlikte birbirinden koparılamaz olarak ele alan başka bir teori ya da ideoloji yoktur. Çünkü Marksizm Leninizm, ya da otoriter sosyalizm kapitalizmi taklit eder. Eşitlik gerçek eşitlik değildir, kapitalizmde olduğu gibi elitler, hiyerarşi vardır, bütün kurumlar hemen hemen kapitalizmle aynıdır. Ve kaçınılmaz olarak otoriter sosyalizm kapitalizme gider, devlet kapitalizmine varır.
Çünkü hayat sürekli yeni şeyler ortaya çıkaran bir süreçtir, sürekli akar ve o akışta toplumu da bir deniz olarak düşünürsek ve bireyde onun içinde yüzen bir varlıktır. Dolayısıyla yeni sorunlar yeni yanıtlar ve daha sonra yeni sorunlar yeni yanıtlar oluşacaktır. Bu nedenle o aslında yaşam ile en iyi uyumlu bir sistemdir.
O halde anarşizm asla bir ütopya değildir, o şimdi ve burada, yaşamın içindedir tüm varlığıyla. Tüm acil özgürlük istemlerimizin yaşam içinde mantıklı bir şekilde gerçekleştirilebileceği sonsuz olanaklar sunar ve alanlar açar. Hemen, şimdi ve burada olmasını istediğimiz isteklere, arzulara sözcülük eden şey: İşte o anarşizmdir.
Anarşizm kaos mudur?
Hobbesçu yorumuyla, devletsizlik herkesin herkese karşı savaşıdır. Hobbes’a göre, devlet olmadıkça herkes herkese karşı daima savaş halinde olacaktır.
“Buradan şu açıkça görülür ki, insanlar hepsini birden korku altında tutacak genel bir güç olmadan yaşadıkları vakit, savaş denilen o durumun içindedirler; ve bu savaş herkesin herkese karşı savaşıdır. [8] der.
Gerçekten öyle midir? Devlet olmazsa herkes acilen birbirini yağmalayıp öldürecek midir? Bakunin şöyle der: “Resmi otorite ile ceza ve medeni yasaların dizginlerinden boşalan köylülerin birbirlerini boğazlayacakları korkusuna kapılmayın. Belki ilk başta buna yeltenebilirler, ama böylesi eylemlerde ısrar etmenin ekonomik ve fiziksel olarak mümkün olamayacağını çabucak anlayacaklardır.”
Filmlerde görürüz, kaos, felâket anlarında insanlar birbirini öldürür, silahlı çeteler türer. Yağmalar başlar. Tam Hobbes’ın belirttiği gibi herkes birbirini yağmalar. Aslında tam tersi -anarşizmin içinde biraz kaos bulunmasına karşın, çünkü bu kaos yarının dinamizmini ve bilinmezliğini içerir- anarşist toplum olabilecek en düzenli, en güvenli, en eşitlikçi toplumdur. Tabi ki burada toplumsal anarşizmden söz ediyorum. Bireyci yaşam tarzı anarşizm, sistemin içinde erir ve onun dışına çıkamaz çünkü.
Tarihe baktığımızda aslında Hobbes’ın düşüncelerinin tersini görüyoruz. Tam tersine Hobbes’ın olmazsa olmaz dediği devlet’in, savaşlara, yağmalara, belirli bir sınıf veya ayrıcalıklı bir azınlığın toplum üzerinde şiddet ve hegemonya kullarak onu otoritesi altına almasına neden olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Aksine binlerce yıl devletsiz yaşayan insan topluluklarının uyum içinde -sorunları olsa da- yaşamlarını devam ettirebildiklerine tanık olabiliriz. Antropolojik araştırmalar bu konuda birçok örneği ortaya çıkarmıştır.
Ayrıca toplumsal anarşizm devletin yerine özyönetimler, karşılıklı yardımlaşma, merkezi olmayan federasyonlar, sivil yapılar kooperatifler gibi birçok kurumu önerir. Ancak bu kurumlar hiyerarşik bir biçimde örgütlenmeyecektir. Yani anarşist toplum örgütsüz toplum anlamına gelmeyecektir.
İnsanın özgürlüğünü başat olarak ele alıp bu özgürlük üzerinden bireyi diğer bireylerle ya da toplumla uyum içinde yaşamaya giden yolu açar; burada bir ölçüde kaos var mıdır, vardır. Çünkü yarına ilişkin çok fazla önermede bulunmaz. Hayatın dinamizminde bir kaos vardır, ama bu demek değildir ki anarşizm düzensizliktir. Aksine olabilecek en düzenli toplumdur.
Erol Anar
Henüz yayınlanmadığım “Özgür Toplum Arayışları” adlı kitabımdan.
Bütün hakları saklıdır. Copyright 2019 erol anar.
Sürecek…
Dipnotlar
[1] Anarşizm, günlük dilde “başıboşluk, kuralsızlık, kargaşa, kaotik durum” veya “düzen karşıtı saldırı” olumsuz anlamıyla kullanılır. Bu bağlamda,Anarşizm/Anarşistdeyimleri, terörizmle eşanlamlı tutulmaktadır. ABD Başkanlarından Roosevelt’in “Anarşizm, insan türüne karşı işlenmiş bir suçtur ve bütün insanlık anarşistlere karşı birleşmelidir.” sözü bu türe iyi bir örnektir. Nitekim, 19.yüzyıldaki Anarşist terör eylemlerinden kaynaklanan olumsuz bir mirasın varlığı da yadsınamaz. (Ömer Caha-Bican Şahin: Dünyada ve Türkiye’de Siyasal İdeolojiler, Dokuzuncu Bölüm: Anarşizm, Orion Kitabevi, Birinci Baskı: 2013, İstanbul.)
[2] Daniel Colson: Proudhon’dan Deleuze’e Anarşist Düşünce Sözlüğü, Versus Yayınları,2011, pdf, sayfa 28.
[3] George Woodcock: Anarşizm Bir Düşünce ve Hareketin Tarihi, Kaos Yayınları, Birinci Baskı: Kasım 1996, İstanbul, sayfa 14.
[4] Sartre Sartre’ı Anlatıyor – Filozofun 70 Yaşındaki Otoportresi, YKY Yayinlari, Istanbul, 4. Baskı: İstanbul, Şubat 2004 Sayfa 27-28.
[5] Peter Marshall: Anarşizmin Tarihi, Imge Kitabevi, 2003, Ankara sayfa 13.
[6] Anarşizmin Bugünü, Derleyen: Hans-Jürgen Degen, Ayrıntı Yayınları, Birinci basım 1999, İstanbul, sayfa 99.
[7] Age, sayfa 77.
[8] Anarşizmin Bugünü, sayfa 49.
[9] Hobbes: “Leviathan”, sayfa 94.