‘İnsanı İnsana Kırdırdılar…’

‘İnsanı İnsana Kırdırdılar…’

Herkes nefesini tutmuş bekliyor: Ne zaman vuracaklar?

Körfez Savaşı sırasında da beklenilmiş ve sonra televizyonlardan bir spor karşılaımasını ya da bir filmi izler gibi canlı savaş izlenmişti. Canlı savaş, karanlıkta ölümcül havai fişekler gibi kırmızı, yeşil ve çeşitli renklerde uçuşan, yere düştüğünde ise bir ateş topu şeklinde patlamaya neden olan füzeler ve bombalardı. İnsanlar, canlı savaşları izlediklerinde pek de birşey duyumsamıyorlardı. Çünkü o karanlıkta uçuşan renkli izlerin neden olduğu ölümleri birebir görmüyorlardı. “Evet bir bomba daha düştü yakınlara.” diyordu CNN International muhabiri. Muhtemelen bu kez de öyle olacak. CNN International’dan izlenecek saldırı ve kanıksanacak yeniden.

Sonra  ikiz kulelere yönelik saldırının ertesinde nefeslerimizi tutmuş ve beklemiştik; yine aynı soru vardı aklımızda: Ne zaman Afganistan’ı vuracaklar?

Nedense uçaklarla, füzelerle, binbir türlü teknolojik silahlarla vuran hep aynıydı: ABD ve müttefikleri.

Zaten Suriye’de onbinlerin ölümüne neden olan  bir iç savaş var, simdi tekrar yangına benzinle gidiliyor.

Körfez Savaşı sırasında “bir koyup üç almak isteyenler” vardı, savaşa girmek için can atıyorlardı. (Tabii kendileri savaşmayacaktı.) Bunlar şimdi de savaş çığlıkları atıyorlar, Suriye’ye girmeye, zaten savaştan harap yerleri bir kez daha vurmaya çok hevesliler.

Dünyanın pekçok yerinde küçüklü büyüklü, lokal ya da düşük yoğunluklu savaşlar devam ediyor. En çok silah satan ülkeler, “barış götürmek adına” saldırıda bulunuyorlar. Oysa yapılması gereken askeri saldırılar yerine, bu savaşları barışçıl bir şekilde sona erdirmek için uluslararası mekanizmaları kullanmaktır.

 

O yıllardan bir anı

Savaş deyince aklıma 1990’ların başlarındaki Körfez Savaşı ve o döneme ilişkin anılarım gelir. Körfez Savaşı sırasında ABD’nin müdahalesiyle, bir dönem yoğun Kürt göçü olmuştu. 1991’de katliamlardan kaçan yüzbinlerce Kürt, dağlardan ülkeye giriş yapmıştı. O dönemde İHD Ankara Şubesi’nde idim. Başkan Muzaffer ağabey (Muzaffer İlhan Erdost) idi. Hüsnü ağabey (Ȍndül), gazeteci Fevzi Argun, gazeteci Sinan Yılmaz, Hediye Dikmen, Sümer Demirel, Yeşim Dorman, İnönü Alpat, Pamuk Yıldız, Şükran Eken, ben ve birçok arkadaşımız o dönemde Körfez Savaşı’ndan kaçan mültecilere yardım için günlerce çalışmıştık.

O dönemde Çankaya Belediyesi ile İHD Ankara Şubesi, mültecilere giyecek ve çeşitli gıda yardımı içeren ortak bir kampanya düzenlemişlerdi. Bu nedenle Kızılay Konur Sokak’taki İHD Şubesi’ne insanlar akın akın gelerek yardımlarını bırakıyorlardı. Giyecek ve battaniyelerin önemli bölümü yeni ve kullanılmamış idi. İnsanlar, kullanılmış giysi, battaniye yerine yenilerini satın alarak kampanyaya katılmışlardı. 

Sonra Çankaya Belediyesi’nin yolladığı tır geldi ve çuvalları birer birer taşıdık. O gece geç saatlere kadar çalışmıştık. Elbette bu yardım ile mültecilerin sorunu çözülmeyecekti, ancak bir damla da olsa en azından yardımdı.

Her savaş, mülteciler yaratır. Onlar sırtlarında acılarla, dilini bile bilmedikleri bir ülkeye sığınırlar. Ȍlümden kurtuldukları için belki biraz sevinçlidirler. Ama bir cehennemden diğerine gelmişlerdir yalnızca. Mültecilik belki de dünyanın en zor işidir. Çünkü mülteci yok insandır.

Pir Sultan Abdal‘ın dediği gibi, “Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu.

 İşte insanlık tarihinin ve savaşların özeti bu.

Erol Anar

2013

One thought on “‘İnsanı İnsana Kırdırdılar…’

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!