Ayrıca yapay zekadaki gelişmeler de güç ve iktidar ilişkilerini doğrudan etkileyecek gibi görünüyor yakın gelecekte. Bir de yapay zekaya sahip robotlar, ile bu teknolojiyi elinde tutan insanlar arasında çelişkiler ve güç savaşları da yaşanabilir. İnsan 150-200 IQ sahibi olduğunda dahi olarak adlandırılıyor. Ama şu an yapay zekaya sahip 10 bin IQ’ya sahip robot yapıldı. Dolayısıyla bu sayı hızla artıyor. 1 milyon IQ’ya sahip yapay zekalı robotlar olduğunda insanın bu zeka ile başa çıkması olanaklı görünmüyor zaten bunun için Stephen Hawking ve saygın bilim insanları durmadan uyarıda bulundular.
Month: June 2018
Hayata Dair Notlar
Sosyal medya, fiziksel ve içsel yalnızlıkların, sanal kalabalıklarla çarpıştıǧı yerdir. Sanal kalabalıklar, yalnızlık duygusunu geçirmez, tam tersine derinleştirir. Sanal kalabalıklar, çoǧalmış yalnızlıklardır. Bu da çaǧımız insanına fiziksel yalnızlıǧın yanısıra sanal yalnızlık duygusunu da yaşatır ve onu daha da kendisine yabancılaştırır.
Bazı kișiler daha keskin, daha radikaldirler ya da öyle görünürler. Ancak bu, o kișinin, daha devrimci, etkili ve dönüștürücü olduğu anlamına gelmez. Gerçek devrimci, her gün yeniden kendini kanıtlama eylemine ve sloganlara sığınarak ucuz gösterilere girmeyen, kendi dahil her seyi sorgulayan, uzun soluklu olarak mücadele yürütebilen insandır.
Erol Anar Yazını: ‘Uzaklara Mektuplar’ Üzerine
Uzun süredir Brezilya’da yaşayan, Türkçe ve Portekizce yapıtlar kaleme alan, Çerkes kökenli Türkiyeli yazar Erol Anar’ın ‘Sen’ adlı kitabı, uzaklardan uzaklara yazdığı mektuplardan oluşuyor. Satırlarından
Seçmemeyi Seçmek
Toplumsal yaşam, çoğu zaman insanları, iki ya da daha fazla seçenek arasında tercihe zorlar. İnsanlarsa, çeşitli kaygılarla seçeneklerden birisini tercih ederler. Sistem bizim önümüze hep seçenekler koyar ve bizi onlarla oyalar. Bu seçeneklerin, çoğunlukla hepsi olumsuzdur. Bunlardan herhangi birini tercih etmek, sizin için çoğu zaman yararsız bir çabadır. Yine de insanlar, bunlardan kendileri için daha yararlı olduǧunu düşündüklerini seçerler. Bu gibi durumlarda hemen hemen hiç aklımıza gelmeyen üçüncü bir seçenek vardır oysa: Hiçbirini seçmemek. Yani seçmemeyi seçmek.
Siz de Çok Meşgul müsünüz?
Aynı evin içinde bile ayrı gezegenlerdeymişcesine herkes kendi halinde, kendi meşguliyetiyle sanal dünyasına gömülerek yaşar ve yabancılaşmaya devam eder.
Hayatım boyunca çok meşgul olmadım, hiç kimseye “çok meşgulum.” demedim. Her zaman her şeye vakit buldum ki, herkesin bunu yapabileceğine de inanıyorum.
Tarihselliği Bağlamında Türk Aydını ve Toplumuna Özet Bir Bakış
“Batı”da aydınlanma, burjuvazinin ve onun aydınlarının önderliğinde ezilen sınıfların aşağıdan yukarıya taleplerinin sonucu devrimlerle gerçekleşmiştir. Aydınlanma, çok boyutlu bir olgudur; siyasal, toplumsal, sanatsal, edebi, kültürel, bilimsel, köklü dönüşümlere yol açan boyutları vardır. Türkiye bu anlamda çok boyutlu bir aydınlanma yaşamamış, evrensel ölçekte entelektürel yetiştirememiştir. Yukarıdan aşağıya yapılan reformlar da, özellikle kırsal kesim tarafından içselleştirilemedi.
Sokrates’in Bastonu (III)
Sınırların önemi ortadan kalkıyor deniliyor. Ama yine de, ben buna en azından bugün için pek ihtimal vermiyorum. Avrupa Birliği (AB) içinde, her geçen gün ekonomik problemlerin yanısıra kültürel çatışma ve problemler de büyüyor. Ayrıca AB, kendi içinde yeniden sınırların korunması ve denetlenmesini tartışıyor. Son olarak İngiltere’de AB karşıtı parti yüzde 14 oy aldı. Kapitalizmin var olan krizinin daha da büyümesi ile, AB’nin daǧılması sürpriz olmaz.
Sokrates’in Bastonu (II)
Türkiye’de iken ünlü Brezilyalı yazar Jorge Amado’nun bir kitabını okumuştum: “Amerika’nın Türkler Tarafından Keşfi” Tabii burada yazarın “Türk” olarak nitelediǧi topluluk, aslında Araplardan başkası değil. Brezilya’daki Araplar, müslüman ve hristiyanlar olarak ikiye ayrılıyorlar. Müslüman ve hristiyan Arapların, genelde birbirleri ile ilişkisi yok, birbirlerinden hoşlanmıyorlar. Yani burada din faktörü, ulus faktörünün önüne geçmiş durumda.
Sokrates’in Bastonu (I)
Halkların, etnik, dinsel grup ve azınlıkların kendi kültürlerini yaşamaları ve kendi ana dillerinde eğitim yapmaları o ülkeye yalnızca zenginlik katar. “Bir ülkede birden fazla resmi dil olmaz.” diyenlere de şunu sőyleyeceğim: Őrnegin Bolivya’da 32 resmi dil vardır.
İnsanların Arasında
Artık herkes birbirini tanıyordu. Çok ilginç ve renkli bir grup olmuştuk. Şöyle bir baktım. Dört kıtadan beş insandık ve üç farklı dilde anlaşıyorduk. Biraz Kanada’nın soğuğundan, Avrupa’daki ırkçılıktan, Brezilya’daki renkli hayattan söz ettik. Her biri bir umudu taşıyordu.