Hayatımız boyu mutluluğu ararız bir biçimde. Para, şehvet düşkünlüğü, kariyer, iktidar arzusu, başarı açlığı hep mutlu olma ihtiyacından kaynaklanır özünde. Ama çoğu zaman bunlar bizi mutluluğa götürmediği gibi ondan da uzaklaştırırlar.
Category: Felsefe
Yabancılaşma: Kendisinden ve Her şeyden Uzaklaşan İnsan
Yabancılaşmaya dair yaşanmış ilginç örnekler kapitalizmin gelişmiş olduğu ülkelerde sık sık yaşanıyor. Bunlardan birisi de şöyle: Daha önce Hollanda’da yaşanmıştı, şimdi de İspanya’da yaşandı. Kendi apartman dairesinde ölmüş bir kadının, öldüğü ancak 15 yıl sonra anlaşıldı. Bu kadın emekli maaşından otomatik olarak tüm giderlerini ödüyormuş; su, elektrik ve diğer ödemeler… O yüzden kimse varlığını yokluğunu merak etmemiş.
“Kendinde Başlıyor İnsan Kendinde Bitiyor…”
İnsan hep kendi dışındaki şeylerle ilgilenir: Para, kariyer, iktidar edinmek… vs için ömrünü harcar da, bütün bunlara asla doymaz. Ölene kadar yapabildiği ölçüde para kazanmaya, iktidar edinmeye ya da kariyer peşinde koşmaya devam eder. Böyle olmasına karşın dediğim gibi hem kendini, hem de diğer insanları çok iyi tanıdığını, gerçeği bildiğini düşünür. Oysa hem kendinden, hem de erdemden uzaklaşmıştır. Hem de çok uzaklara gitmiştir bunlardan farkında olmasa da.
Kişisel Aydınlanma Üzerine
İnsan dışarıdan yardım ve destek alsa da kişisel aydınlanmasını ancak kendi çabasıyla gerçekleştirebilir. Bunun için sürekli okuyup, araştırması ve bu da yetmez, her şeyi sorgulaması, analiz etmesi gerekir. Yanlış olduğuna ikna olduğu fikirlerinden vazgeçmesi de önemlidir. Sürekli bir gelişim çizgisi içinde olmalıdır insan kendi aydınlamasını gerçekleştirebilmek için.
Hiçbir şeyden Kaçamamaktır Hayat
Kaçtığımızı düşünsek de, bu toplumsal hayat içinde özgürlüğümüz denildiği gibi bağlı olduğumuz ipin uzunluğu kadardır. Kazancakis’in dediği gibi, özgür değiliz, sadece bazılarımızın bağlı olduğu ip, diğerlerinden daha uzun. Bu da bazılarımızın özgür olduğu yanılsamasına neden oluyor.
Hayat Dersleri
Onun için siz siz olun, gerçek hayattan tanıdıklarınızı hiçbir zaman hesaba katmayın; onlara güvenerek herhangi bir şey yapmaya kalkmayın. En azından tanıdıklarınızın yüzde 90’ndan bir şey beklemeyin. İşin özü şu: Hiç kimseden bir şey beklemeyiniz, kendinize güvenerek yola çıkınız yalnızca. Bu, hayatın bir gerçeğidir. Biraz da hayatın rüzgârı ile yelkenlerinizi şişirerek ve risk alarak tek başına yola devam ediniz.
Postmodern Bir Masalda Yürüyüştür Artık Yalnızlığın
Postmodern masalların başı sonu ortası belli değildir. Daha doğrusu bir sonu yoktur, başlangıcı onun sonu olabilir. Ya da sonu başlangıcı. Sonsuz bir yalnızlıktır bu.
Kendini Arayan İnsan Kendine Göçebedir
Yani önce kendin ol, ondan sonra ne olursan ol! Kendini
nasıl hissedersin hisset! Kimlikleri bir kaçış noktası olarak düşünme! Ne olursan ol, ama kendin ol!
Şunu unutmayalım insan kendi olmadıktan sonra hiçbir şey
olamaz. Ancak kendisini kandırır.
Varoluşçuluk ve Sartre, Dostoyevski, Camus, Kierkegaard’a Dair Birkaç Söz
“Bir başına bırakıldığımız için varlığımızı biz kendimiz seçeriz. Bırakılmışlık bunaltıyla birlikte yürür. Umutsuzluğa gelince, pek basit bir anlamı vardır bu sözün. O da şudur: Umutsuzluk, “irademize bağlı olan şeylere ya da eylemimize yol açan olasılıklara (ihtimallere) güvenmekle yetineceğiz,” demektir. Gerçekten de insan bir şey istemeye görsün, durmadan olasılık öğeleriyle (unsurlarıyla) karşılaşır.”
Felsefe ve İnsan Hakları İlişkisi
İnsan haklarının bir sınırı var mıdır? İnsan haklarının bir sınırı olduğunu söyleyemeyiz bence. Çünkü insan ve onun düşünsel gelişimi sınırsızdır. Eğer bu böyleyse insan hakları kavramı da sınırsız olmalı ve devamlı değişim ve gelişime açıktır. Bu, insanlığın gelişimiyle paraleldir aynı zamanda.