Köleliğin İçselleştirilmesi

Köleliğin İçselleştirilmesi

Özgürlük aynı olanaklara sahip insanların farklı tercihleri sonucu ortaya çıkar.

Öyle köle ruhlu insanlar vardır ki, boyunlarındanki zinciri bir güzellik aksesuarıymış gibi zevkle taşırlar. Zincir sürüklendikçe çıkan sesten hoşnut olur, kuyruk sallarlar.

“Kimileri köle doğar, kimileri sonradan olur, kimileri ise köleleştirilir. Özgürlüğe olan korkakça sevgimiz (ansızın özgür kalsak, bu sefer de yepyeni bir şey olduğu için yadırgar, hemen kaçardık özgürlükten) köleliğin üzerimizdeki ağırlığını açıkça gösteriyor.” [i]

Kölelik içimize, ruhumuza işlemiştir. Toplum, kendisini yöneten elitlerin kölesidir. Bunu bilse de, bilmese de farketmez. Köledir o.

Seçtiğini sanırken, seçilmektedir hep, köle olmaya seçilmektedir.

Karar verdiğini sanırken, aslında kararları hep başkaları tarafından verilmektedir.

Bir şeyleri değiştirdiğini düşünürken, hep bir şeyler ve birileri tarafından değiştirilendir o. Bu nedenle toplumun ruhu köledir, köleleştirilmiştir.

Kimi zaman özgürlük adına köleleştirilmiştir o, kimi zaman diktatörlük adına. İkisinde de köledir ve iki durumda da onun için hiçbir şey fark etmez.

Bazen bu davranış biçimi o kadar içselleştirilir ki, köle kafesin kapısı açık olsa bile efendisi emir vermedikçe oradan çıkmaz. Bir makineye dönüşmüştür o. Beyninde köle olan, ruhunda özgür olamaz.

“Bir köle bile ruhen özgür olabilir; ama birçok bakımdan özgür olsa bile, gene de her bakımdan özgür değildir; bir köle, efendisinin, onu kırbaçlamasını ve canı istediği gibi ona hükmetmesini engelleyebilme özgürlüğüne sahip değildir (yani bu durumdan özgürleşemez).”[ii]

***

İşin ilginç yanı efendisi onu kırbaçlarken bundan zevk alan mazoşist bir ruh halidir. Bazı köleler de böyledir. Efendisi için gözünü kırpmadan ruhunu satar, canını feda eder.

Hatta tarihe baktığımızda şunu da görürüz: Kölelik yasal olarak kaldırılsa bile başka biçimlere bürünür. Eşitsizlik, adaletsizlik ve başka olanaksızlıklar kişiyi köleliğe götürür. Kapitalizm, bir çağdaş kölelik sistemidir. Bu sistemde zincirler boyanmıştır çeşitli renklere sadece farkı odur.

Öyle köle ruhlu insanlar vardır ki, boyunlarındaki zinciri bir güzellik aksesuarıymış gibi zevkle taşırlar. Zincir sürüklendikçe çıkan sesten hoşnut olur, kuyruk sallarlar.

Étienne de la Boétie bu durumu şöyle açıklıyor:

“Halk bir kere kulluklaşmaya görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık onun uyanıp yeniden özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor. “[iii]

Ulrike Meinhof bunu güzel ifade etmiş: “Gönüllü köleler, özgür olmak isteyenlerden nefret ederler.” diyor.

Özgürlüğünü kaybeden insan, diğer insanları özgür görmeye asla dayanamaz. Özgürlük diye bir şey olduğunu unutmuştur çünkü, özgür ruhlu insanlar ona özgürlüğünü hatırlattığından onlardan nefret eder, saldırır onlara. Yok etmek ister. Yeryüzünde özgürlüğün sözü edilsin, gölgesi olsun istemez asla. O artık köleliği içselleştirmiştir, geri dönüşü yoktur. Üstelik bundan zevk de almaktadır.

“Biz dünyayı kendimize maletmek istiyoruz; bundan böyle dünya ne Tanrı’ya (yani Kilise’ye), ne de yasaya (yani devlete) kul, köle olsun, sadece bizim kendimizin olsun istiyoruz.”[iv]  

“Sanayi iktidarı, dünya ve çevremizle olan ilişkilerimizi daha sevimli bir hale sokarak bize aslında birer köle olduğumuzu unutturmaya çalışıyor ki, bu da başka bir baskı biçimidir aslında.”[v]

Buradaki yalan, insanlara özgür olduğu yanılsamasını vermektir. Özgürlük ile eşitliğin yan yana ve ayrılamaz şekilde birbirine bağlı olduğu unutturularak, özgürlüğün içeriği boşaltılmıştır. Özgürlük her bakımdan aynı olanaklara sahip insanların, farklı tercihleri sonucu ortaya çıkar. Çağdaş kölelik ve eşitsizlik üzerine kurulu bir sistemde kimse özgür olamaz. Bu olanaklara sahip olanlar dahi.

Erol Anar


[i] Fernando Pessoa: Huzursuzluğun Kitabı, Can Yayınları, 10. Basım: Aralık 2013, İstanbul, sayfa 233.

[ii] Max Stirner: Biricik ve Mülkiyeti, Kaos Yayınları, 1. Baskı Eylül 2013, İstanbul,sayfa 195.

[iii] Étienne de La Boétie: Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, İmge Yayınları, 3. Baskı: Kasım 2011, Ankara, sayfa 83.

[iv] Stirner, age, sayfa 378.

[v] Umberto Eco: Açık Yapıt,  Can Yayınları, 1. Basım 2001, sayfa 191.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!