Rusya’nın emperyalist heves ve amaçlarla Ukrayna’yı işgal etmesi, benim açımdan şunu daha iyi görmeme neden oldu. İnsan hakları, barış, özgürlük, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı vs… diyen bazı kişi, grup, kurum ve çevrelerin, bu değerleri kendi çifte standartlarına kurban ettikleri açığa çıktı. İdeolojik bakış açısı, insanın içindeki hümanizmi öldürüyor.
O zaman bu bakış açısıyla bakıldığında ortaya şu çıkıyor:
İnsan hakları (ama sadece bazı insanlar için, kendi ideolojik kamplarında olanlar için),
Özgürlük (yine bazıları için, diğerlerine şiddet dayatılmalı bu anlayışa göre),
Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, (bu da sadece kendi ideolojik kampları içinde kalmak koşuluyla) bir ulusa tanınabilir. Yoksa bu kampın dışına çıkmak isteyen ulusları “faşist, neonazi” olarak damgalar bu anlayış.
Çoğu insan sadece kendisinin ve benzerlerinin hakkını savunuyor
Böylesi süreçler, insanların olaylara, olgulara ve kavramları karşı yaklaşımlarını da ortaya çıkarıyor, tıpkı bir turnusol kağıdı gibi.
Benim gördüğüm şu, örneğin bir kişi insan hakları savunuculuğu yapıyor ya da fiili olarak bunu yıllarca yapmış. Bakıyorsunuz savaşa yönelik en küçük bir tepkisi yok. Ya da tek yanlı ve işgale işgal diyemiyor. Adını koyamıyor, karşı çıkamıyor. Ya da sorunun adını koymadan, genel bir yaklaşımla geçiştiriyor.
Ya da hayvan haklarını savunduğunu söyleyen, bu yönde paylaşımlar yapan çoğu kişide ses yok. Hayvan kendi bölgesinde değilse umursamıyor.
Yine çevre hakkı mücadelesi verdiğini ve bir ağaca bile sahip çıktığını iddia eden insanların bazıları yine öyle işgalciye, bomba, füze yağdırana, doğayı katledenlere yönelik bir tepkileri yok.
Bunun en büyük nedeni şu bence, gerçekte bu insanlar her şeye ideolojik ve bölgesel, ulusal vs… bakıyorlar. Kendi çıkarlarını öne koyarak her olguya yaklaşıyorlar. Yani şöyle oluyor; sözde “herkes için insan hakları” diyor, ama sadece kendi ideolojik kampının içindeki insanların haklarını savunuyor. Yani sadece bazı insanlar için insan haklarını savunuyor gerçekte.
Ya da sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve ekolojik haklar diyor, ama yine siyasal yaklaşıyor, sadece kendi kafasındaki sınırlar içerisinde olan bölgelerdeki hakları savunuyor. Yani kendi ideolojik, ulusal, bölgesel, ırksal, inançsal sınırlar içindeyse bir ağaç, o ağacı savunuyor. Ama başka yerdeyse umursamıyor. Dünyanın başka bir yerindeki, savaşlardan kaynaklı doğa tahribatını görmezden geliyor.
Sonuçta gördüğüm gerçek şu: Çoğu kimse başkalarının haklarını savunmuyor, çoğu insan sadece kendi gibi düşünenlerin, olanların haklarını savunuyor. Kimisi ulusal, kimisi bölgesel, kimisi ırksal, kimisi ise ideolojik ve inançsal pencereden bakıyor, genel bazı kavramların arkasına saklanarak.
Kafalarımızın içinde dikenli tellerle, mayınlarla çevrili ideolojik kamplar var.
Oysa adalet, vicdan, gerçek anlamda herkes için hak ve özgürlükler… Bunlar ideolojilerden, bölgelerden, uluslardan, ırklardan, inançlardan vs… her şeyden daha önemlidir.
Savaş, İşgal, Manipülasyon, Dezenformasyon
Elbette savaş ortamında dezenformasyon ve manipülasyon da doruk noktada. Özellikle troll orduları iş başında. Ayrıca Ukraynalı mültecileri, Afgan ve Suriyeli mültecilerle, Ukraynalı mültecileri, ırkçı bir bakış açısıyla kıyaslayan bir kısım “Avrupa ve ABD” medyası da yine ayrımcılık ve ırkçılık yapmış oluyor bu tavrıyla. İnsan insandır, her insan eşit haklara sahip olmalıdır, etnik kökeni dolayısıyla yüceltilemez ya da aşağılanamaz.
Bu savaşı, sadece tek taraflı ABD, NATO ile Rusya çatışması olarak değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Ya da bu işin sadece bir yüzüdür. Bu konunun başka yüzleri de vardır. Bunlardan birisi bence de bu savaş, Avrupa tipi burjuva demokrasisi ile totaliter, otokratik diktatörlüklerin de savaşıdır bir anlamda. Çıkarları gereği başka bölgelerde otokratik diktatörlükleri destekleyen, görmezden gelen küresel egemen devletler ve finans çevreleri, başka yerler çok umurlarında değil, ama Avrupa’da böyle bir rejim istemiyorlar bence. Bunu gören entelektüeller var.
Baş sorumlu ise Ukrayna’yı işgal eden Rusya’dır. Çünkü işgal eden haksızdır öncelikle.
Küresel sermaye ve devletler istikrarlı ve Avrupa tipi demokrasinin olduğu bir yerde daha çok gelişeceğini öngörüyor bence gelinen noktada. Bunu da dile getirenler var dünyanın dört bir yanında. Yani savaş, kapitalizmin kendi içindeki küresel bir paylaşım ve anlayış savaşıdır. Burada sosyalist, Marksist anlayışların hiçbir belirleyiciliği ve etkisi yoktur, sıfırdır.
Savaşların bir diğer alanı dezenformasyon ve manipülasyon egemenliğidir. Bu da savaşan bütün taraflarca az ya da çok yapılır. Hele ki günümüzde her şeyin anlık olarak dijital ortamlara kayıt edildiği ortamlarda tamamen böyledir. Resmi güçlerin, özellikle Rusya gibi otokratik diktatörlüklerin troll orduları olduğu bir gerçektir. Gerçekleri ve hakikatleri ters yüz etmek ve manipülasyon yapmak bunların görevidir. Bu manipülasyonlardan birisi de, Ukrayna hükümetinin ve daha ötesi halkının “Neonazi ve faşist grupların yönetimi altında olduğu” yönündeki manipülasyonlardır. Bu, Rusya’nın resmi tezidir bu savaşta.
Bu arada diğer yanda da Avrupa aşırı sağından bazı gruplar Ukrayna’yı destekliyorlar. Kimin eli kimin cebinde belli değil, öylesi geçici ittifaklar var bu konuda. Ancak Putin imajının, hem aşırı sağda, hem de aşırı solda bir hayranlık uyandırdığı bir gerçek. İnsanlar güce, iktidara taparlar.
“Ukrayna’da krizin başlamasından bu yana, sosyal ağlar ve haber sitesi yorum bölümleri, Rus yanlısı yorumların çığından zarar gördü.”[1] Binlerce profesyonel Rus troll olduğu bilgisi de var çok çeşitli kaynaklarda.
Hatta ben Brezilya medyasına baktığımda bu trollerden bazılarının Brezilyalı olmadığını tahmin ediyorum. Ya Portekizce bilen Rus troller, ya da google çeviri ile metni Portekizceye çevirip Brezilya medyasında yayınlıyorlar. Manipülatif, bilgi kirliliği oluşturan yorumlar yapıyorlar. Ve sadece Brezilya’da değil, dünyanın pek çok yerinde var bu durum.
Zelensky Neonazi mi ya da Putin Yeni Bir Hitler mi?
Ama Ukrayna hükümetinin Neonazi olduğunu, ve Neonazi bir hükümeti ABD ve Avrupa’nın desteklediğini iddia etmek bana gerçekçi gelmiyor. Bir kez Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin kendisi bir Yahudidir. Yani ondan bir Neonazi çıkmaz.
“Şunu netleştirelim: Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky Yahudi ve herhangi bir neo-Nazi hareketiyle sıfır bağı var. Aslında ailesinin üyeleri Holokost sırasında öldürüldü ve diğerleri Kızıl Ordu’da Nazilere karşı savaştı. Zelensky, işgalden sonra yaptığı konuşmada “Nasıl Nazi olabilirim?” dedi. “Sovyet ordusunun piyade gücünde savaşan ve bağımsız bir Ukrayna’da albay olarak ölen büyükbabama açıklayın.” [2]
Bu cümle bir Yahudi sitesinden alınmıştır.
Ama Ukrayna’da Neonazi gruplar var. Bu da Ukrayna hükümeti ve halkını Neonazi yapmaz. Hatta öyle olsa bile, Rus işgali haksız olurdu. Bu bir dezenformasyon ve manipülasyondur, Rus hükümeti ve destekçileri tarafından kullanılan.
Kaldı ki öyle değil, ama dedikleri gibi olsaydı, Ukrayna hükümeti ve Zelensky Neonazi olsaydı bile, bu orayı işgal etmenin ve sivil insanlara bomba yağdırmanın bir gerekçesi olamazdı. Çünkü bir halk toptan faşist ya da komünist olamaz. Neonazileri seven bir halk, bir Yahudiyi devlet başkanı seçmez.
Çift taraflı bir dezenformasyon var. İlginç olan iki tarafın da, aynı şeyi yapması. Bir taraf Putin’i “Hitler” olarak görüyor, diğer taraf ise Ukrayna hükümetini ve Zelensky’i Neonazi olarak. Rusya destekçileri Zelensky’den nefret ediyor, Ukrayna destekçisi insanlar ise Putin’den nefret ediyor. Ancak Zelensky’nin “ülkesini savunan, işgale uğramış ve kaçmayan bir devlet başkanı” olarak dünya nezdinde büyük bir sempati kazandığı gözleniyor. Ama bazı analistlerin gördüğü gibi ne Putin bir Hitler, ne de Zelenksy bir Neonazi. Putin, bir otokrat, Rusya’nın nüfuz alanını en azından eski Sovyet cumhuriyetlerini kapsayacak şekilde genişletmeyi isteyen modern bir Çar, bir diktatör. Zelensky ise aşırı “Batı” hayranı, diplomasiyi bilmeyen, öngörüsü zayıf bir lider bence. Onun hesabı da NATO ve ABD’nin kendi yanında askeri olarak savaşa girmesiydi denildiği gibi. Tutmadı bu hesap. Ama aşırı “Batı” hayranı olmasına karşın, bir Neonazi değil bence. Buna inanacak hiçbir kanıt göremedim ben Rusya resmi propagandası dışında. Ya da sosyal medyada dolaşan fotoşopta yapıldığı çok belli bazı manipülatif fotoğraflar ve videolar dışında.
Ama şu bir gerçek, Avrupa’da bazı aşırı sağcı gruplar Ukrayna’yı destekliyorlar bu savaşta.
“Fransa, Finlandiya ve Ukrayna’daki aşırı sağcı ve Neo-Nazi örgütlerin liderleri tarafından paylaşılan bildirileri yayımlayan SITE İstihbarat Grubu, bu örgütlerin destekçilerine Ukrayna’yı korumak için mücadeleye katılma çağrısı yaptığını belirtti. SITE’in yöneticisi Rita Katz, çok sayıda aşırı sağcının Ukrayna’yı savunmak için paramiliter aygıtlara kaydolma talebinde bulunduğunu ifade etti.” [4]
Ancak bu demek değil ki, Ukrayna hükümeti ve halkı aşırı sağcılar ya da Neonaziler tarafından yönetiliyor. Bu gruplar kendi ırkçı amaçları doğrultusunda bir karar almış olabilirler. Ama burada bir hakikat var: Bir ulusun, halkın emperyal amaçları olan başka bir ulus tarafından askeri olarak işgal edilmesi. Bu noktada bu işgale karşı çıkmak önemlidir bence. Sen bağımsız olarak, kendi aklınla doğru ve hakikati bul. Onu savun. Şu da savunuyor, bu da savunuyor beni ilgilendirmiyor. Ben bu grupların varlığına da karşıyım.
Amerikan aşırı sağı ise, Putin’e selam yolluyor ve onu destekliyor.
“Rusya için bir alkış alabilir miyiz?” Nick Fuentes, geçen hafta beyaz bir milliyetçi etkinlikte sahneden böyle sordu. Rusya Devlet Başkanı’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden sadece birkaç gün sonra alkışlar arasında pek çok katılımcı, “Putin! Putin!” diye tezahürat yaptı.[5]
Irkçı aşırı sağ gruplar sadece Ukrayna’da değil her yerde ve Rusya’da var.
“İnsan hakları örgütlerine göre, Rusya’da 114 aşırı milliyetçi örgüt çatısı altında yaklaşık yarım milyon genç faaliyet gösteriyor. Bunun yanı sıra yaklaşık 150 aşırı sağcı grup ve 70 bin kadar dazlak bulunduğu tahmin ediliyor. Dazlakların yarısının da düzenli olarak şiddet olaylarına karıştığı belirtiliyor. Irkçı suçları araştırma merkezi SOVA’nın verilerine göre bu yılın ilk üç ayında 38 yabancı ve göçmen, ırkçı ve neonazi gruplarının hedefi oldu. Aşırı sağcı eylemler Moskova, Voroneş, St. Petersburg ve Sverdlovsk kentlerinde yoğunlaşıyor.” [6]
Çok büyük bir dezenformasyon ve manipülasyon var dünyanın her yerinde. Özellikle de profesyonel troll ve bloglar ile gönüllü olarak trollük yapanlar, bu bilgi kirliliğini sosyal medya ağı aracılığıyla dört bir yana yaymaya çalışıyorlar. Bu bilgi kirliliği her iki tarafta da var. Ama daha çok öne çıkan Rusya işgalini haklı göstermeye çalışan profesyonel ve gönüllü trollerin yaygın olduğunu görüyorum.
Ancak bu iki lider arasında yine de önemli bir fark var: Birisi başka bir ülkeyi işgal eden bir ülkenin lideri, diğeri ise işgal edilen ve buna direnen bir ülkenin lideri.
Putin’in troll ordusu olduğu biliniyor, hatta bunların yeri bile uluslararası medya da yazılıp çiziliyor uzun süredir. Hatta bu ordu o kadar etkili idi ki, Amerikan seçimlerine bile müdahale etmeye çalıştığı öne sürülüyordu. Brezilya’da da çok görüyorum bu tip troll hesapları. Büyük ulusal medyanın sayfalarında bol bol Rusya yanlısı dezenformasyon yapılıyor. Aynı yorumları yapan kişileri farklı medya kanallarında görüyorum, aynı yorumları da kopyala yapıştır yapıyorlar. Bunların yanı sıra bazı “sosyalistler”, “faşistler, Bolsonaro yanlıları da” aynı yerde buluşmuşlar ve Rusya’nın neden haklı olduğunu tek taraflı ispat etmek için bu bilgi kirliliğini çoğaltıyorlar.
İlginç bir ittifak var. Faşistlerden tutun, “sosyalistlerin önemli bölümüne”, nasyonal sosyalistlere, siyasal Islâmcılara ve Avrasyacılara, (Türkiye özelinde bazı fanatik Atatürkçülere), hatta bazı Kürt ulusalcılarına, Türk ulusalcılarına … hepsi aynı yerde “Amerikan ve Avrupa” karşıtlığı üzerinde birleşmişler. Amerikan aşırı sağından Rus aşırı sağına, Brezilya aşırı sağına kadar hepsi Putin hayranlığında birleşmiş. Bolsonaro ile Venezuela, Küba ile Rusya aynı yerde. Bolsonaro nötr kaldığını söylese de Rusya’yı kınamıyor, işgalden söz etmiyor, daha doğrusu örtülü şekilde Rusya’yı destekliyor. Aynen Trump’ın Putin için “dahi” deyip, tepkiler üzerine u dönüşü yapması gibi. İktidar, güç, sertlik, savaş insanlarda ve özellikle aşırı sağcı ve aşırı solcu yani her şeyi ideolojik gözlükle değerlendiren kesimlerde hayranlık uyandırıyor.
Bir diğer manipülasyon ise Ukraynalıların “ayrı bir ulus olmadıkları ve dolayısıyla ayrı bir devlet olarak görülmemeleri gerektiği” dile getiriliyor. Bunu Rus hükümeti de sık sık dile getiriyor. Bu doğru değil, tarihsel nedenlere uzun boylu girmeyeceğim, ama Ukraynalılar, benzer özelliklere sahip olsalar da farklı bir ulustur ve tarihsel kökleri vardır.
Yuval Noah Harari de “the Guardian” gazetesindeki yazısında buna dikkat çekiyor, Ukraynalıların köklü bir halk olduğunu söylüyor. “Uluslar nihayetinde hikâyeler üzerine kuruludur. Her geçen gün, Ukraynalıların sadece gelecek karanlık günlerde değil, on yıllar ve nesiller boyunca anlatacakları yeni hikâyeler ekliyor.” (7)
Hatta Rusların dediği gibi, aynı olsalardı bile, kendilerini farklı görüyorlarsa buna saygı duymak gerekirdi. İki insandan birisi diğeriyle yaşamak istemiyorsa, diğeri ona zorla birlikte yaşaması için baskı yapamaz.
NATO, ABD ve Ukrayna Hükümeti de gelinen süreçten sorumludur
Diğer yandan Ukrayna hükümetinin de sorumlulukları ve hataları, yanlışları vardır bence. Özellikle Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin sürekli ABD ve Avrupa’yı, NATO’yu savaşa dahil olmaya çağırması, kışkırtması, hatta suçlaması yanlıştır. Çünkü bu aktörlerin savaşa dahil olması, örneğin uçuşa yasak bölge oluşturması, denildiği gibi bir 3. dünya savaşına yol açabilir. Bu süreçte savaşa son vermek, ya da savaş öncesi daha ihtiyatlı, diplomatik bir yönelim izleyebilirdi Ukrayna hükümeti. Elbette Ukrayna halkı istiyorsa, Avrupa Birliği’ne ya da istedigi birliğe girmek hakkıdır, kendi özgür tercihleriyle. Ukrayna bağımsız bir ülkedir, ve kendi kararlarını kendisi verir. Bu kararlara her na kadar eleştirel yaklaşsak da, onların tercih hakkına saygı duymak zorundayız.
Burada ABD ve Avrupa’nın stratejik olarak böyle bir hamlenin yapılmasının Putin’e cesaret vereceği ve onun diğer Doğu Avrupa cumhuriyetlerini de işgal edebileceği endişesi olabilir. Böylece ABD ve Avrupa, Putin’in savaş restini gördü, ama bizzat savaşa girerek değil, ama Ukrayna hükümetini o yola iterek. Psikolojik olarak savaşa girerek.
Ama şimdi Ukraynalılara, Rus askeri işgalcilerine teslim olmaktan başka yol göstermeyenler, işgal edene yönelik tek bir eleştiri yapmıyorlar gördüğüm kadarıyla.
NATO konusuna gelince, Noam Chomsky’nin ve birçok entelektüelin yıllardır dile getirdikleri “NATO soğuk savaş döneminin bir örgütü idi. Neden hâlâ var?” yaklaşımına katılıyorum. NATO bir savunma örgütü değildir, varlığı bile savaşı anımsatıyor. NATO feshedilmelidir. Elbette benim ya da başka kişilerin isteğiyle bu gerçekleşmez, bunu biliyorum. Ama olsun, bu etik bir çağrıdır.
Ama NATO’nun varlığı, Rusya’nın haksız Ukrayna işgalini kınamamıza, işgalci gücü, derhal bu işgale son vermeye çağırmamıza engel ya da gerekçe olamaz.
Ancak “NATO, Doğu Avrupa’ya doğru genişliyor. Bu da Rusya’nın güvenlik endişelerini artırıyor.” şeklindeki yaklaşım da düz mantığın sonucudur. Yanıltıcı olabilir. Soruyu tersinden sorup, “Neden Doğu Avrupa, Avrupa Birliği ve NATO’ya doğru genişleme arzusu içinde?” diye soranlar da var.
Neden Ukrayna halkı, Avrupa Birliği’ne girmek istiyor? Bunu isteyen Avrupa değil, öyle olsaydı çoktan alırlardı Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne ya da NATO’ya. Stratejik nedenler ve Rusya çekincesi nedeniyle bunu sürekli ertelediler. Ama Ukrayna halkı bıkmış diktatörlükten, Avrupa tipi bir burjuva demokrasisinde yaşamak istiyor. Ukrayna halkının Avrupa tercihini eleştirenler, ona Rusya’nın otokratik diktatörlüğünden, Rusya’ya teslim olmaktan ve Rusya’nın yönetimi altına girmekten başka bir seçenek sunmuyorlar.
Bu manipülasyonun diğer bir yüzü de, olay, olgu ve kavramları birbiriyle karşılaştırmak, yarıştırmak ve kıyaslamaktır. “Ama onlar da şunu yaptı…” gibi yaklaşımlarla, ya da kendi yaşadığı sorunu, ideolojik bakış açısını merkeze koyarak, şimdi yaşananları görmezden gelmek. Küçümsemek, ya da çarpıtmak. Bunu profesyonel olmayan ama beyni bu bilgi kirliliğiyle yıkanmış birçok insan da yapıyor bizzat gözlüyorum. Akşama kadar tek taraflı yayın yapana televizyon kanallarını ve yazılı medyayı izleyip okursanız, elbette bundan olumsuz olarak etkilenmek de kaçınılmaz oluyor.
Bana gelince Amerika’nın Irak’taki işgaline de karşı çıktım, Rusya’nın Ukrayna işgaline de. Suriye’de emperyalistlerin işgaline de. Emperyalistlerden yana değilim, emperyalizmin tüm biçimlerine karşıyım.
Diğer yandan ben dünyadaki tüm hükümet ve devletlere karşı olduğum gibi Ukrayna hükümeti ve devletine de karşıyım. Ama Ukrayna halkından yanayım. Rus halkına da düşman değilim. Rusya’da savaşa karşı çıkan barışı savunan binlerce savaş karşıtı hapsedildi hükümet tarafından. Bu savaştan Rus halkını değil, Rus hükümetini sorumlu tutuyorum. Ama bununla birlikte ABD, NATO ve Ukrayna hükümetinin de gelinen süreçte sorumlu olduklarını düşünüyorum.
NATO’ya “Hayat Öpücüğü”
Noam Chomsky, Truthout’a özel röportajında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, 21. yüzyılın en büyük savaş suçlarından biri olarak tarihe geçecek olan haksız bir saldırı olduğunu ileri sürüyor. [3]
Diğer yandan her olayın iki yüzü vardır. Siz bir şeyi herhangi amacınızı gerçekleştirmek için yaparsanız, eyleme dönüştürürsünüz. Ama bu eylem, sizin istediğinizin tam tersi sonuçlara da yol açabilir. Bu diyalektik bir süreçtir. Burada “NATO’nun genişlemesinin kendi güvenliğini” tehlikeye attığını öne süren ve Ukrayna’yı işgal eden Putin, bu eylemiyle gelinen süreçte birçok analist ve gazetecinin söylediği gibi NATO ve ABD’ye bulunmaz bir “kurtarıcı” rolü vermiştir. Rusya, İsveç’i, Finlandiya’yı tehdit etti, Moldova’yı işgal edeceği de söylendi. Böylece bütün bu ülkeler NATO’ya üye olmayı olmayı tartışıyor şu an. Bir “güvenlik endişesi” duyuyorlar. Yani onları NATO’nun kucağına iten ise bizzat Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi oldu.
NATO, Ukrayna işgalinden önce meşruiyeti tartışılan bir kurumdu. Şimdi ifade edildiği gibi özellikle o bölgedeki devletler açısından yeniden dirildi, ya da diriltildi.
Rus halkını ötekileştirmek, düşmanlaştırmak… Diğer yandan Ruslara yönelik ötekileştirme, düşmanlaştırma ve alınan yaptırımların kültür, sanat alanına taşınması ve Rus olan her şeye (kedilerden yazarlara) düşmanlık politikası da çok yanlış ve eleştirilmesi gereken bir konudur.
Elbette dünyada her alanda komplo teorileri ilgi görüyor ve bu teorileri gönüllü olarak savunmaya bunlara inanmaya hazır milyonlar var. Ve savaş ortamlarında ne yazık ki bu tip komplo teorileri çok alıcı bulur.
Erol Anar
Dipnotlar:
[1] https://euromaidanpress.com/
[2] Kaynak: Who is Volodymyr Zelensky, the Jewish president of Ukraine?, By John Kunza, Updated Mar 2 2022 10:16AM EST, https://jewishunpacked.com/
[3]Noam Chomsky: US Military Escalation Against Russia Would Have No Victors, by C.J. Polychroniou, Truthout March 1, 2022. https://truthout.org/
[4] ‘Avrupa’daki aşırı sağcı milisler Rusya’ya karşı savaşmaya hazırlanıyor’, euro news.
[5] ‘Key to white survival’: how Putin has morphed into a far-right savior, Sergio Olmos, Sat 5 Mar 2022 07.00 GMT, https://www.theguardian.com/
[6] Racist Violence on the Rise in Russia, dw.com.
[7] Yuval Noah Harari: “Why Vladimir Putin has already lost this war”, Mon 28 Feb 2022 06.00 GMT, the Guardian, https://www.theguardian.com/