Bizim dükkânın yanında Kürt Yaşarların sahibi olduğu Dağıstanlı seyahat acentesi vardı; onun hemen yanında da bir kahvehane. Yaşar’ın bütün kardeşleri, Murat, Ferhat ve diğerleri burada çalışırlardı. Kardeşlerin içinde en popüler olanı Murat idi, herkes onu “Kürt Murat” diye çağırırdı.
Kürt Murat biraz kabadayı takılırdı. Bir kavgada bıçaklanmış, ölümden dönmüştü. Vücudundaki bıçak izlerini gösterirdi sık sık. On sekiz yerinden bıçaklandığını söylerlerdi. Bazen sırtına bir palto atar, kartal kanat, kabadayı bir biçimde ağır ağır yürürdü Dörtyol’da.
Dükkânımızın sol tarafındaki iki dükkân da bize aitti ve kiraya verilmişti. Hemen yanda yedek parçacı Cevat’ın dükkânı ile onun yanında muhacirlerin işlettiği küçük bir lokanta vardı.
Bir gün hatırlıyorum birileri Murat ile bahse girmişti. Eğer Murat, bir kasa birayı içebilirse hatırı sayılır bir para kazanacaktı; o zamanlar bir kasada yirmi dört şişe bira vardı.
Murat, ertesi gün sabahtan içmeye başladı, biraları bizim dükkândan satın almışlardı. İçiyor, bazen ara verip dörtyolda tur atıyordu. Vuruyordu biranın gözüne durmaksızın.
Her turda, biraz daha sarhoş oluyordu. En sonunda gece, bir kasa birayı bitirdi. Fakat ayakta duramayacak kadar sarhoş olmuştu. Koluna girerek bir taksiye bindirdiler ve evine götürdüler. Sarhoş olmuştu, ama bahsi de kazanmıştı.
Başka bir gün yine Dörtyol’da başlayan korsan bir miting vardı. Miting sırasında otuz-kırk kişilik bir grup, bizim dükkânın yanındaki yedek parçacı Cevat’ın dükkânını taşlamaya başladı. Cevat’ın oğlunun faşist olduğu söylenirdi.
O sırada yanlışlıkla, yandaki muhacirlerin lokantasının camları da, Cevat’ın dükkânının camları gibi kırıldı.
Adil ağabeyim ile ben bizim dükkanın önünde olanları izliyorduk.
Bu sırada Kürt Murat birden kendini bizim dükkânın önüne atarak:
“Taş atmayın, taş atmayın burası Leventlerin dükkânı!” diye bağırdı.
Bunun üzerine göstericiler taş atmayı keserek, Dörtyol’dan yukarı çarşıya doğru giden gruba katıldılar.
Kürt Murat, daha sonra bu davranışını Adil ağabeyime şöyle açıkladı:
“Adil, sizin cam kırılsa, sıra bizim dükkâna gelecekti. Sıradan gidecek daha…”
Yedek parçacı Cevat’ın sigortası vardı, bu yüzden camları para ödemeden taktırdı.
Adil ağabeyim ise o gün şöyle demişti:
“Cevat’a bir şey olmadı, olan bana oldu. Dükkânların yedi milimetrelik camları vardı, şimdi dört milimetrelik cam taktılar…”
Erol Anar
“Aşağı Mahalle Öyküleri” adlı henüz yayınlamadığım kitabımdan bir öykü… Copyright © erol anar