Fener

Ona “Stalin” derlerdi. Havza’nın bir köyündendi. Annesi bazen bize hep bakraçla yoğurt getirip satardı.

Stalin dışadönük, tilki gibi akıllı birisiydi. Uzun boyluydu ve kumral saçları vardı. Konuşurken aynı zamanda düşünüyordu, kafasından kırk tilki geçer, kırkının da kuyruğu birbirine değmezdi denildiği gibi, kurnazdı. Adil ağabeyimden biraz büyüktü.

Devamını okuyunuz...

Kürt Murat’ın Bahisi

Bizim dükkânın yanında Kürt Yaşarların sahibi olduğu Dağıstanlı seyahat acentası vard;ı, onun hemen yanında da bir kahvehane. Yaşar’ın bütün kardeşleri, Murat, Ferhat ve diğerleri burada çalışırlardı. Kardeşlerin içinde en popüler olanı Murat idi, herkes onu “Kürt  Murat” diye çağırırdı.

Devamını okuyunuz...

“Yaz Tahtaya Bir Daha”

Havza’da, eskiden sürgün edilmiş gayri-müslimlerin altınları gitmeden gömdükleri yolunda efsaneler vardı. Hatta bir otelin sahibinin, gayrı-müslimlerin terk ettiǧi bir evde, duvarı başka bir nedenle kazarken orada birden altınlara rastladıǧı ve böylece zengin olduǧu yönünde hikâyeler anlatılırdı. “Kazmayı vurmuş, duvardan altın fışkırmış” diye anlatırlardı.

Devamını okuyunuz...

Bayat Ekmek

Bunun üzerine Fuat tekrar barın arkasına geçer, içmeye başlar. Bir yandan da adamı süzmektedir. Adamın küfür etmesi içine oturmuştur. Gerçi kendisi adama yanıt vermiş altta kalmamıştır, ama yine de bu olaya canı sıkılmıştır. Adam hayatının hatasını yapmıştır, Fuat’a uymaması gerektiğini sonradan iyi öğrenecektir. Adam, balığını bayat ekmekle yiyerek rakısını içmektedir. Başka şeyler düşünmektedir, muhtemelen Fuat ile yaşadığı tartışmayı çoktan unutmuştur. Fuat ise tam tersine, adama bakarak içmeyi sürdürmektedir.

Devamını okuyunuz...

Okulda Sıradan Bir Gündü

O gün de şarkı, türkü söylüyor eğleniyorduk sınıfta. Memduhiyeli Çerkeslerden sınıf arkadaşımız Adnan şu şarkıyı söylemişti:

“Gençlik başımda duman
İlk aşkım ilk heyecan
Kovaladıkça kaçan
Ateş böceği misin?”

Böyle şarkılar yüreğimizi oynatırdı ve o zamanlar modaydı. Hepimiz bir kıza aşıktık, ama saf duygularla ve daha çok platonik olarak.

Devamını okuyunuz...

Kazlar

İt Tamer, bir gün yine bizim dükkâna gelmişti. O da Karşıyakalı idi. Konuşmayı severdi. Çayını yudumlayarak hemen anlatmaya başladı:
“Karşıyaka’da bizim bir zamanlar bakkal dükkanımız vardı. Ben duruyordum o sıralar dükkanda. 17-18 yaşlarındaydım. Mahallede cinsel olarak ilgi duyduğum çok sayıda kız vardı. Ne de olsa aslan gibi uzun boylu yakışıklı çocuğum.”

Devamını okuyunuz...

Balık İni

Aşaǧı Mahalle’de kendisinin evinin hemen biraz uzağında Samsun yolunda artık işlemeyen, benzinliği vardı. Kapanmıştı yıllar var burası. Bu benzinliğin altında büyük bir balık ini olduğu söylenirdi, orada sık sık oltayla balık tutardık. Bazen orta büyüklükte balıklar tuttuğumuz olurdu orada. Bazen de gençler bu ine dalar elleriyle ve çuvallar ile balık tutmaya çalışırlardı. İnin diplerinde büyük balıklar olduğu söylenirdi.

Devamını okuyunuz...

Çiçek Şahin

O zamanlar Havza’nın yarısını, işte bu Tabutçu Şahin amca gömmüştü. Bıyıkları dudağının kenarından yana ve biraz aşağıya sarkardı. Hep hafif uzamış beyaz sakalları olurdu yüzünde. Ölümü, belki de Havza’da en iyi tanıyan insandı. Omzunda taşıdığı kalın ipi, tabutu taşımak ve bağlamak için kullanırdı. Her gün acılı insanlarla, cenazelerle karşılaştığından dolayı işi gereği, tersine sakin bir insandı. Kolay kolay sinirlenmezdi. Ama Dörtyol’da onu kızdırırlardı bazen.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!