Sanatı politik bir propagandanın basit bir aracı olarak ele alma ya da onu politik amaçlara alet etme düşüncesi, hayatın içinde hiçbir zaman yerini bulmamıştır. Bu yanlış bir bakış açısıydı.
Sanat her zaman için elit bir kesim için yapılmıştır. Bu modern sanatın ortaya çıktığından beri de böyledir. Toplumun %90’ı, hatta belki daha fazlası sanat ile hiç ilgilenmez. Milyonların yaşadığı bir kentin merkezindeki bir resim, heykel sergisini, aşağı yukarı 100 kişi gezer. Bu dünyanın hemen her yerinde böyledir. İnternette de farklı değildir; internette müze gezen, sanat etkinliklerini takip eden kaç kişi var? Sadece bazen, belirli dönemlerde, belirli politik simgeleri ve içerikleri olan sanat sergileri ilgi çekebilir kitlesel olarak; ama sanat olduğu için değil, politik ve popüler bir içerik taşıdığı için ilgi çeker.
Örneğin toplumun çoğunluğunun Picasso’nun bir eserine bakışı şu şekilde olabilir; “Ben de yapabilirim bunu, bu tablonun ne önemi var?”
Tarlada çalışan insan, genelde sanatla uğraşmaz, ilgi duymaz; akşam evine gider, ayaklarını uzatıp televizyonunu izler. İşçi de öyledir.
Sanatı kitlelerle buluşturmak düşüncesi yerini bulmamıştır. Sanat toplumun büyük çoğunluğu için değildir; insanların çoğunun sanatı anlayabilecek, değerlendirebilecek kapasitesi de yoktur. Sanatı ancak toplumun az bir kesimi anlayabilir. Dünyanın en gelişmiş ülkesinde bile bu böyledir.
Evet kapitalizm, sanat yapıtını bir metaya dönüştürmüştür vs…, bunlara evet, ama başka bir tartışma bu.
Yani sanat toplum için değildir, hiçbir zaman da olmamıştır, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu bir gerçekliktir. Reel sosyalist ülkelerde bile sanat asla toplum için olmamış, sadece toplumun belirli elit bir kesimine seslenmiştir. Eğer bir sanat sergisi kitlelerle buluşmuş, toplumun büyük kesimine seslenmiş ise, orada sanattan çok politik ve popüler bazı semboller, retorikler, etkenler olmuştur. Yani kitleleri çeken sanatın kendisi değil, konjonktürel bazı politik retorik ve sembollerdir.
“Sanat, sanat içindir” de demiyorum. ”Sanat toplum için mi, sanat için mi?” tartışmasının ötesinde bir anlam arıyorum. Yapmak istediğim sadece, bunlardan bağımsız olarak objektif bir tespit yapabilmektir.
Sanat ne onun içindir, ne de bunun için. Onun varlığını şu ya da bu nedene bağlamak -bağlamaya çalışmak- yanlıştır diye düşünüyorum. Neden toplumun büyük çoğunluğu sanat yapıtı ile ilgilensin ki, onu anlayabilecek, değerlendirebilecek kapasitesi bile yoksa? Boş bir çabadır bu. Sanat her zaman toplumun az bir kesiminin ilgisini çekmiştir ve öyle de olacaktır. Ne yaparsanız yapın, bu gerçekliğin değişmesi çok zordur bence.
Toplumun büyük kesimi ile buluşamaz sanat yapıtı. Sanat tarihine baktığımızda da büyük sanatçıların çoğunun toplumdan izole, dışlanmış, anlaşılamamış bir biçimde yaşadığını görebiliriz.
Edebiyat da böyledir, popülerlik ve politik bazı kesişmeler dışında kitlelere ulaşmaz. James Joyce’u toplumun çoğunluğu anlamaz, anlamaya da kafa yormaz; zaten onu anlayacak kapasitesi de yoktur.
Erol Anar
Paraná, 2 Kasım 2021, 09:40