İşte özgürlüğü artık bundan ibaret sanmaktadır bir vida olan insan. Vida olmakla kalmamış, gerçek yaşamı da giderek sanallaşmakta ve birey ruhu ölmektedir. Daha doğrusu bu ruh çoktan ölmüştür belki de.
Sosyal medyada Tolstoy’a atfedilen bir söz gördüm. Söz şöyle: “Gerçek değer, gelmesi boşluk dolduran değil, gitmesi boşluk yaratandır.”
Söze katılıyorum da, bu çağ için doğru olmadığını düşünüyorum. Belki Tolstoy’un yaşadığı çağ için doğruydu. Ama bu çağda gerçekçi gelmiyor bana. Çünkü insanlar sanal dünyalarında, ellerindeki akıllı telefonlarıyla sosyal medyalarında çok meşguller. Ve bu meşguliyet içinde, kimsenin gitmesi bir boşluk yaratmaz. Hatta en yakınlarının gitmesi bile. Çünkü sosyal medyada herkesin yedeği var insanlar için. Hatta yedeğin bile yedeği var. Dolayısıyla gidişi boşluk yaratacak, bir insan olması çok zor bu koşullarda.
İnsanlar sanal dünyada o kadar meşguller ki, neredeyse gerçek hayattan kopmuş durumdalar. Ancak bu meşguliyet üretken ve içi dolu bir meşguliyet değil; tersine içi boş ve üretkenlikten uzak bir meşguliyet. Saatlerce sosyal medyada bir o yana bir bu yana dolaşmak ve birbirlerine laf yetiştirmekten ibaret bir meşguliyet bu.
Gerçek hayat sadece sorumluluklara dönüşmüş: Çalışmak, çocuklarına bakmak ve diğer yükümlülükler. Bunları yerine getirirken bile sanal dünyadalar, ellerinden akıllı telefonları düşmüyor.
Aşklar, cinsellik bile sanal olmuş durumda. Sanal aşklar iki gün sürüyor ve ertesi gün unutuluyor. Çünkü insanların alternatifleri ve seçenekleri sınırsız sayıda. Kimse kimsenin ardından ağıt yakmıyor artık, o saniye unutuyorlar birbirlerini sanal dünyaya gömülerek.
Boşluk yaratmak bir yana, artık insanın kendisi boşluk olmuş. Her şeyin olduğu gibi, insanın da içi boşaldı bu anlamsızlık çağında…
Büyük bir tatminsizlik çukurudur artık insan bu çağda. Sahip oldukça tatminsizliği artacak, hayal kırıklığına uğrayacak ve içindeki çukur büyüyecektir. Ve sonunda o kendi çukuruna gömülüp gidecektir insan.
***
“İnsanlık ise, adına insan denen bir hayvan türünü ifade eden, basit, biyolojik bir kavram olmaktan öteye gitmiyor, bu nedenle de herhangi bir hayvan soyundan daha fazla hak etmiyordu tapınılmayı.” [1]
İnsan, bir hayvan türünden başka bir şey değildir evet gerçekte, ama bir hayvan türünden çok daha kötü, hırslı ve gezegeni tehlikeye atabilecek kadar iktidar arzusu ile doludur. Yalnızca doğaya ve hayvanlara karşı değil, birbirine karşı da kötüdür o. Ya boyun eğmeyi sever, ya da boyun eğdirmeyi insan. Ya itaat eder, ya da itaat ettirir.
“Şimdi siz bana tutacak, bunların çok eskiden, barbarlık dönemlerinde geçtiğini; şimdi insanlar birbirlerini (mecazi anlamda) iğnelediklerine göre, şimdi bile barbar bir çağda yaşadığımızı; bugünün insanları barbarlık çağlarına oranla her şeyi daha açık seçik görmeyi öğrenmiş olmakla birlikte, henüz mantığın ve bilimin buyurduğu biçimde davranmayı beceremediklerini söyleyeceksiniz.” [2]
Barbar bir çağda yaşadığımız doğrudur. Hatta eskisinden daha da barbar bir çağ bu. İnsanlığın elinde nükleer silahlar var, doğayı büyük bir hırsla katlediyor. Savaşlar, düşmanlıklar, birbirini boğazlamalar eskisinden çok daha fazla ve daha çok değişik yöntemlerle yapılıyor artık.
“Bundan başka insan, insanlıktan çıkıp bir org vidasına ya da bunun gibi bir şeye dönecektir. Çünkü isteği, iradesi olmayan, istemeyi bilmeyen insan org silindirindeki bir vidadan başka nedir ki?” [3]
İnsan kapitalist sistem tarafından çoktan bir vidaya dönüştürülmuistur. Onun elinden özgürlüğü alınmış ve yerine sahte arzular, istekler konulmuştur. İşte özgürlüğü artık bundan ibaret sanmaktadır bir vida olan insan. Vida olmakla kalmamış, gerçek yaşamı da giderek sanallaşmakta ve birey ruhu ölmektedir. Daha doğrusu bu ruh çoktan ölmüştür belki de.
Erol Anar
[1] Fernando Pessoa: “Huzursuzluğun Kitabı”, epub, Can Yayınları, 10. Basım: Aralık 2013, İstanbul, sayfa 18.
[2] Dostoyevski, “Yeraltından Notlar”, İletişim Yayınları, 14. Basim: 2007, İstanbul sayfa s. 39.
[3] Dostoyevski, age, sayfa 41.