Hemen hemen tüm kitaplarını okuduğum, Ursula K. Le Guin ise hâlâ severek okuduğum yazarlardan. Naif dili, anarşist, ekolojist, feminist ve biraz da taoist duruşuyla beni çeker o her zaman. Ayrıca felsefi ve özellikle Jung psikolojisinden kaynaklı psikolojik derinliği vardır. Uzaktaki dünyalara yolculuk ederim onunla, ama o dünyalar ütopik olduğu kadar gerçektir de.
Tabi ki başta başyapıtı “Mülksüzler” olmak üzere, “Dünyanın Kıyısında Dans”, “Uçuştan Uçuşa”, “Her Yerden Çok Uzakta”, ve elbette “Yerdeniz Serisi”, yine “Sesler”, “Rüyanın Öte Yakası” kitaplarını sevdim. Le Guin sıradan bir bilim kurgu yazarı değil. İnsanı ütopik dünyalara yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda hayata da sorgulayıcı bakmayı başarıyor. Ayrıca felsefi derinliğe sahip bir yazardır Ursula K. Le Guin.
Ursula Le Guin deyince, bilim kurgunun önemli isimlerinden H.G. Wells’i anmamak da olmaz. Özellikle distopyanın ilk örneklerinden birisi olan “Görünmez Adam”, “Efendi Uyanıyor” kitaplarını sevdim. Yine “Zaman Makinesi” de ilginç geldi bana. Özellikle “Görünmez Adam”da insanların, toplumun, iktidarın farklılıklardan nasıl nefret ettiğini, farklı olanı yok etmek için her şeyi yaptığını anlatıyor. Görünmez Adam’ın kim olduğunu detaylı olarak bilmez okuyucu, kişisel özellikleri ortaya konmamış ve gizemli bir roman kahramanı olarak bırakılmıştır. Bir kahramandan ziyade anti sosyal, zeki bir kimsedir. Yine “Dünyaların Savaşı”, “Dr Moraeu’nun Adası” kitapları da ilginç geldi bana.
Hayatım boyunca kitaplara aşık bir insan oldum, hâlâ da öyleyim. Hep hayatın öğrencisi oldum, ölene dek de öyle olacağım.
Filozof yönü olan yazar ve düşünürlere gelince, başta Michel Foucault olmak üzere Baudrillard, Sartre ilgimi çekerler. Foucault’nun yapıtları, benim başucu kitaplarımdır ve bana yol açan düşünürlerdendir o. Özellikle iktidar konusundaki özgün düşünceleri bugün de geçerlidir onun. Onu örnek almamın bir nedeni de teori ve pratiği birleştirmesi, toplumsal olaylara tepkisini sokakta ortaya koymasıdır. “Hapishanenin Doğuşu” kitabından etkilendim özellikle. Yine “Deliliğin Tarihi”, “Kelimeler ve Şeyler”, “Bilginin Arkeolojisi”, “Özne ve İktidar”, “Entelektüelin Siyasi İşlevi”, “İktidarın Gözü” kitaplarını ve başkalarını da okudum. Foucault’yu anlamak kolay değildir. O bir şarap gibi yıllar geçtikçe değerini arttıran düşünürlerdendir. Son yıllarda onu daha fazla anlayabildiğimi düşünüyorum. Özellikle de benzer konulara yoğunlaşınca.
Gilles Deleuze’e gelince o da önemli bir düşünür olmasına karşın, kendisinden Foucault kadar etkilenmedim. Özellikle onun “Foucault”, Guattari ile birlikte kaleme aldıkları “Felsefe Nedir?”, “Kapitalizm ve Şizofreni” kitaplarını okudum.
Aristoteles ve Platon da okudum. Aristoteles’ten “Poetika”, “Retorik”, Platon’dan özellikle “Devlet”, “Sokrates’in Savunması”, ve “Şölen”i etkileyici bence.
Yine Heredotos’un “İlyada” ve “Odysseia” kitaplarını okumuştum. Bütün dünya edebiyatlarınını kökten etkileyen bu kitaplar, elbette beni de çok etkilemişti. Yine ilkçağ felsefesini anlatan H.J. Storig’in “İlkçağ Felsefesi” bunlardan birisi. Yine Diogenes Laertios’dan “Ünlü Filozofların Yaşamı” bu konuda okunmaya değer yapıtlardan birisidir.
Çok popüler olan kitapları sevmiyorum, ama zaman zaman okumuşluğum vardır. “Sofi’nin Dünyası” bunlardan birisi oldu. Yine Susanna Tamaro kitaplarını severim. Bazı kitapları bana ilginç geldi. Özellikle “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı başyapıtıyla birlikte, bazı kitaplarını yıllar önce okudum bu İtalyan yazarın. Dili akıcı ve yalındır, sürükleyicidir aynı zamanda.
Schopenhauer’un “Aşkın Metafiziği”, “İnsanın Doğası Üzerine” ve “Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar” kitapları çarpıcı geldi bana. Nietszche’yi de etkileyen Schopenhauer felsefesi biraz kasvetli ve idealist olmakla birlikte tarihsel yeri anlamında çarpıcı yönleri olan bir felsefe anlayışıdır onunkisi. Bu yüzden de Nietzsche’yi etkilemiştir.
Eğer felsefe konusunda çok özet ama derli toplu bir kitap arıyorsanız, özellikle de günümüzü de değerlendirmesi anlamında Alfa Yayıncılık’tan çıkmış, “Felsefe Kitabı”nı tavsiye ederim. Genel olarak çok derinlemesine olmasa da, felsefe konusunda derli toplu bir bilgi edinmek mümkün bu kitaptan.
Alan Badiou’dan “Fransız Felsefesinin Macerası” kitabı da okunmaya değer bulduklarımdandı.
Felsefe konusunda özellikle Türkiye’de Orhan Hançerlioğlu’nun kitaplarını tavsiye ederim. Özellikle de “Felsefe Sözlüğü” ile “Düşünce Tarihi”. Bu iki kitap her zaman elimin altında bulunan çok önemli iki kaynak kitaptır. Zaman zaman açıp tekrar tekrar okur, yararlanırım.
Spinoza’dan ise “Etika”, “Tractatus Politicus”, Walter Benjamin’den “Son Bakışta Aşk” kitapları da kayda değer okuduklarımdan.
Alexander Moseley’in “A’dan Z’ye Felsefe” adli kitabı da bu konuda derli toplu okunması önemli kitaplardan birisi.
Descartes’den iki kitap: “Yöntem Üzerine Konuşma”, “Metot Üzerine Konuşma.” Hegel tarafından “modern felsefenin kurucusu” olarak nitelenen bu dev filozofun görüşlerini öğrenmek benim için çok önemli oldu.
Bertrand Russell’a da ilgim özel oldu. Özellikle dört ciltten oluşan “Batı Felsefesi Tarihi” bu anlanda derli toplu ve vazgeçilmez kaynaklardan birisi oldu benim için. Yine “Dünya Görüşüm”, “Mutlu Olma Sanatı”, Özellikle “Sorgulayan Denemeler” kitabını yıllar önce okuduğumda etkilendiğimi anımsıyorum. Yine onun “İktidar” adlı kitabını okuduğumda bu konuya ilişkin özel ilgim olduğundan faydalandığım bir kitap olmuştu. Özellikle kendisiyle yapılmış bir röportajdan oluşan “Dünya Görüşüm” kitabında kendi görüşlerini açıkça ortaya koyar. Din, politika, mutluluk ve birçok konuya da değinir kısaca bu kitapta. Yine, “Neden Hristiyan Değilim”, “Aylaklığa Övgü” kitapları da ilginçtir. Russell konusunda bir makale de hazırlıyorum, o yüzden geniş biçimde incelediğim bir düşünürdür o.
Devam edecek…
Erol Anar
Ocak 2019
Santa Catarina
Yazının birinci bölümü