İnsan ekonomik ve her anlamda eşit olmalı, buna inanıyorum. Ama benim ölçütüm, insanın karnının doyması değil. Tarihe baktığımızda görürüz ki, insan aç da yaşar, ama tutsak olarak yaşayamaz. Bir ülkede, bir toplumda, bir toplulukta, grupta ilk baktığım şey özgürlüktür. Özgürlük var mı, bireyler kendilerini eşit biçimde özgürce ifade edebiliyorlar mı? O ülkedeki resmi ideolojiye aykırı görüşleri dile getirebiliyorlar mı? Yoksa cezaevleri muhaliflerle mi dolu? Bir ülkeden insanlar kaçmaya çalışıyor ve hayatını bunun için riske ediyorsa, o ülkede özgürlük yoktur, gelecekte de olmayacaktır var olan sistemle. İsterse “komünist, sosyalist” olsun adı o ülkenin, hiçbir şey değişmez. “Eğer özgürlük yoksa, gerisini konuşmaya bile değmez.”
Year: 2018
Avrupa Anıları (2)
Gerçekte gitmek istediğim yer İtalya´dan çok, kendi içimdi. İki tren gidiyordu aynı anda: Birisinde ben vardım ve İtalya´ya doğru yol alıyordum. Diğer trende de ben vardım, bu tren kendi iç dünyama doğru yol alıyordu. Kendimi yapabilirliklerimi ve hayatın karşısındaki cesaretimi sınamaya başlamıştım bu yolculukta. Denildiği gibi, belki de insan kendisini en iyi yolculuklarda tanır.
Böyle birkaç yıl geçti. Avrupa’ya gitmeyi hâlâ istiyordum, ama bu isteğimi gerçekleştirme yolunda pek adım da atmıyordum.
Yapay Zekâ ve İnsanlığın Geleceğine Dair
Bilgisayarlar düşünebilir mi sorusunun tek bir yanıtı var bence: Evet düşünebilir. Bilgisayarlar otonom olarak kendi başına, insandan bağımsız karar alabilir mi: Evet alabilir. Yakın gelecekte bu daha açık olarak ortaya çıkacak. Bu çok daha net biçimde ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bilgisayarların düşünme biçimi ve düşüncesini ortaya koyuş biçimi daha farklı olabilir.
Ama bugünden kendi düşüncelerini programlandığı hat dışında ortaya koyabilen robotlar var yapay zekâya sahip.
Siyasal İktidar ve Kitleler
Kitleler ise bu tavra çoğu zaman kanarlar. Kitleleri manipüle etmek çok kolaydır ve din bu araçlardan birisidir. Ve kulübede yaşayıp da sarayda yaşayanlar için paspas olacak, hayatını feda edecek binlerce insan bulmak hiç de zor değildir. İşte siyasal iktidar bunun için kitleleri bu kadar kolay manipüle edebilirler.
“Ölüm hep bana bana mı düşer usta” demiş şair. Ölüm, çile ve gurbet hep yoksullara düşüyor. Öteki dünya vaadi de, din de.
Abhazya ve Adigey Notları (2)
Savaşın yıkıntıları bir yana, Abhazya bir masal ülkesine benziyordu. Kaf dağının ardındaki ülkelerinden birisi de burası olsa gerekti: Sol yanımızda ormanlarla kaplı yemyeşil dağlar vardı ve sağ yanımızda yol boyunca bize eşlik eden deniz.
Çok geçmeden Gagra’ya ulaştık. Deniz kıyısında, büyük bir oteli andıran bir binaya giriş yapmıştık. Burada Türkiye’den gelenlerin kayıt yaptırdığı bölüme giderek, kaydımızı yaptırdık. Bize yatmamız için iki ayrı oda, daha doğrusu bir bina gösterdiler. Bu yapı kompleksti ve içinde birbirinden bağımsız birçok bina vardı. Hatta büyük bir tiyatro salonu ve o zamanlar kullanılmayan bir havuz da bulunuyordu. Bu binalar, Sovyetler Birliği döneminde sanatoryum olarak kullanılıyormuş.
O Kasabalar Uzaktır Şimdi
Yıllar sonra kasabamıza gittiğimde, mahallemizde dolaştığımda, bir iki küçük değişiklik dışında binaların hemen hemen aynı olduğunu gördüm. Öyleyse neden burada doğduğum büyüdüğüm mahallede kendimi bir yabancı gibi hissediyordum.
Binalar belki yerli yerindeydi ama, komşularımızın tamamı kasabayı terk ederek çeşitli şehirlere göç etmişlerdi. Belki kendimi bunun için bir yabancı gibi hissetmiştim. Artık mahallemizde benim için yalnızca giderek büyüyen bir hüzün vardı. Sanki kayıp kent Atlantis’in kayıp insanları gibi, mahallemizin insanları da bir anda yitip kim bilir nereye gitmişlerdi? Hayat bizleri bir anda savurmuştu değişik yerlere. O insanlar neredeydiler şimdi? O kasabalar nerede? O saygılı ilişkiler, o paylaşımcı dost insanlar hangi bilinmezliğe göç etmişlerdi?
O kasabalar samanyolunun en ucundaki bir yıldız kadar uzaktır şimdi.
İnsanlık Bir Gün Yok Olacak mı?
Elitlerin gezegeni terk etmeleri kaçınılmazdır, eğer çok aniden herhangi bir felaket dünyanın sonunu getirmezse dünyanın elitleri başka gezegenlere doğru yola çıkabilirler.
Michio Kaku, insanın gelecekte intergalaktik bir yapıda olacağını ve galaksiler arası yolculuk yapabilecek, kara deliklerle oynayabilecek ve diğer gezegenlerde yaşayabilecek teknolojiye sahip olacağını öne sürüyor kitaplarında.
Buradan gelmek istediğim nokta şu; dünyayı terk edecek elit insanlar yakın zamanda ölümsüzlüğe de ulaşabileceklerdir.
Sonuç olarak ne olursa olsun, insanlığın geleceği dünyada değil, başka bir gezegende, hatta oraya ulaşabilirse başka bir bir Evren’dedir.
Avrupa Anıları (1)
Birkaç sorudan sonra pasaportuma giriş damgası vurdular. Tren yeniden hareket etti. Sofya’ya doğru gidiyorduk. Bulgaristan deyince aklıma ilk olarak uçsuz bucaksız mısır tarlaları geliyor. Trenden baktığımda her yerde mısır tarlası görüyordum. Süt mısırların kokusu havaya karışarak yayılıyor, iç gıcıklıyor ve insanda hoş duygular uyandırıyordu.
Evren’in Sonu, İnsanın Sonu mudur?
Bu bağlamda özellikle şu an Mars’a yönelik kolonileştirme düşüncesi var. Mars insanların gidecekleri bir gezegen olabilir ya da teknoloji bu süre içinde daha da geliştiğinde, insanlar bir solucan deliğinden geçerek Samanyolu’nun uzak taraflarında dünya gibi yaşamaya uygun bir gezegen bulabilir. Ya da gezegenlere fiziki olarak müdahale edip onları yaşanacak hale dönüştürebilir ileri teknoloji ile. Buna bilimsel literatürde dünyalaştırma (terraforming) deniliyor.
Eğer bu da olmazsa, bazı bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi, uzayda devasa boyuttaki bir uzay gemisinde ya da gemilerinde bir yaşam kurabilir insanlık.
Abhazya ve Adigey Notları (1)
1993 yılında arkadaşım Paşa (Dipşow Berkuk) ile Abhazya ve Adigey’i ziyaret etmeye karar verdik. Ben o zamanlar gönüllü olarak İnsan Hakları Derneği’nde çalışıyordum. Dernek yönetimi aldığı bir kararla, Abhazya – Gürcistan savaşı sırasında yaşanan insan haklari ihlalleri konusunda, dernek adına bir inceleme yapmamıza izin verdi.