“İnsan, ‘neyse o olmayı’ reddeden tek yaratıktır.” der Albert Camus. İnsan kendi küçüklüğünü, evrende bir toz kadar bile anlamsız olduğunu unutmuş, deyim yerindeyse dünyayı evrenin merkezine koyarak, kendisine özel anlam ve misyonlar yüklemiştir. Oysa insan dünyadan çıktığında çok da bir anlam ifade etmeyen bir canlıdır. Çünkü, Many P. Hall’in dediği gibi, mikroskop nasıl insana önemini gösterdiyse, teleskop da önemsizliğini göstermiştir.
Big Bang (Büyük Patlama) o kadar küçük bir zaman diliminde meydana geldi ki, fizikçilere göre bu 0’dan sonra virgül 42 tane 0 ve 1 saniyenin bu kadar kısa hayal bile edilemeyecek aralığında meydana gelmiştir.
“Evren hakkında anlaşılması en zor şey, anlaşılabilir olmasıdır.”
Albert Einstein
Şimdi evrende gördüğümüz her şey, yaklaşık 13,8 milyar yıl önce işte bu patlamadan meydana geldi. Bu günümüzde genel olarak fizikçilerin kabul ettiği bir açıklamaya dönüştü.
“Bununla ilgili ama daha az tutkulu bir soru, çağlar boyunca farkı şekillerde sorulagelmiş olan bir soru da şudur: Evreni oluşturan bütün madde / enerji nereden geldi? Burada, her ne kadar şişme kozmolojisi tam cevabı vermiyor olsa da, bu soruyu, merak uyandırıcı, yeni bir ışık altında yeni bir şekle sokmuştur… Evrenin tarihinin ilk dönemlerinde, maddenin uzaya bir örnek yayıldığı konusunda güçlü kanıtlar vardır ve bu konuda neredeyse hiç kuşku yoktur.”[1]
Değişik fizik teorileri konuya farklı yaklaşabilir. Örneğin Sicim teorisine göre, evrendeki büyük patlamanın nedeni tıpkı bir sabun köpüğü gibi ikiye bölünmüş ve iki ayrı evren oluşturmuş olmanın bir sonucu olabilir.[2]
Bu sabun köpükleri bölünerek ya da birbirlerinin içine geçerek sonsuza dek çoğalabilirler. Bu da bizi Çoklu Evren teorisine götürür. Belki de bizim evrenimizin büyük bir sabun köpüğü gibi bir Evren’in içindeki evrenlerden birisi olabileceği de dile getiriliyor.
“Peki o hiçlikten doğan ilk büyük patlama Big Bang (büyük patlama) nasıl meydana geldi saniyenin çok küçük bir zaman diliminde olan neydi? Bilim insanları, bu sorunun yanıtını henüz bilmiyorlar, araştırma safhasında.“[3]
Michio Kaku-Jennifer Thompson ise soyle diyorlar bu konuda:
“Büyük Patlamadan üç yüz bin yıl sonra, ilk atomlar doğdu. Sıcaklıklar 3.000 K düzeyine, hidrojen atomlarının çarpışmalar nedeniyle parçalanmadan kalabildiği bir noktaya düştü. O zaman evren, nihayet şeffaflaştı – ışık, ışık yılları boyunca yutulmadan dolaşabiliyordu.”[4]
Başa dönecek olursak, ilk noktasal “bomba” dışında bir uzay yoktu. Büyük Patlama, sıkışmış uzayın patlamasıdır, uzayın bir gelgit dalgası gibi yayılması, madde ve enerjiyi bugünlere kadar taşımıştır
Ama tek tanrılı dinler bunu şöyle açıklıyor: ‘Her şeyi Tanrı yarattı, Tanrı hiçlikten var eder, isterse yok eder.’ Oysa örneğin Hristiyanlık dünyanın yaklaşık 6000 yıl önce yıl önce yaratıldığını öne sürüyordu Ortaçağ’da. Oysa şimdi biliyoruz ki dünyanın yaşı 4,54 milyar yıldır.
İnsan evrimsel bir gelişim çizgisi izlemiştir tüm canlılar gibi. Bulunan fosiller de bunu kanıtlamaktadır. “Afrika’nın, Omo gibi, kavrulmuş bir köşesinde insan ilk kez ayağını yere bastı. İnsanın yükselişinin başlangıcında bir patika gözüküyordu, ama bu, belirleyici bir yol olacaktı. İki milyon yıl önce, insanın bilinen ilk atası, modern insanın ayağından neredeyse ayırt edilemeyecek bir ayakla yürüdü. Gerçek şu ki, ayağını yere bastığında, dik yürüdü; insan hayatla ve dolayısıyla kendi organlarıyla yeni bir bütünleşmenin içine girdi.”[5]
Modern insanın tarihi ise 200 bin yıl önceye uzanıyordu. Ancak Fas’ta bulunan son fosillerle aşağı yukarı 300 bin yıla uzanıyor Homo Sapiens’in tarihi.
İnsan maymun ile aynı ortak atadan gelmiş, ama bu iki tür farklı evrim çizgilerine doğru evrilmişlerdir. Yani insan ile maymun kuzendirler.
Oysa dinler bu teoriyi reddederler. Çünkü onlara göre insan eşsiz ve özeldir.
“Tanrı’nın işlerinin tümü içerisinde, O’nun adaletinin, bilgeliğinin ve iyiliğinin en iyi örneği insandır.”[6]
Tek tanrılı dinler insana özel bir önem biçerler ve her şeyin insan için yaratıldığını öne sürerler. Oysa insan dünyadaki akıllı bir türdür ve dünyaya egemen olmuştur. Ancak insan Evren’de hiçbir önem arzetmez, bir kum tanesi bile değildir. Yani hiç de özel bir varlık değildir dünya dışında.
Dünyanın yaşı 4,54 milyar yıldır, modern insanın varlığı sadece 300 bin yıla uzanır. Yani insan dünya tarihinin sadece 15 binde 1’lik bölümünde var olmuştur. Ve kadar kısa bir sürede doğaya, gezegene birçok zarar vermeyi başarmıştır.
Carl Sagan, “Dinler ve inançlar için kanıt gerekmediğinden, bilim gibi kanıtlanması gereken tezler öne sürmezler, yalnızca inanmak yeterlidir.” diyor.[vii]
Dolayısıyla tek tanrılı dinler Tanrı’nın insanı özel olarak yarattığını ve diğer tüm canlıların da insana hizmet ettiğini öne sürüyorlar; bilimsel argümanlara bakarsak Big Bang 13 milyar 800 milyon yıl önce gerçekleşiyor yaklaşık olarak ve hiçlikten doğan bir durum var. Çünkü büyük patlama öncesinde hiçbir şeyin olmadığı öngörülüyor; zaman, madde, enerji ve boşluk bile yok. Dolayısıyla hiçbir şeyin olmadığı ortamda küçücük, atomdan daha küçük, hayal edebileceğimiz ölçüde küçük bir kıvılcım çakıyor. Bu kıvılcımı neyin çaktığı hâlâ bir sır bilimsel açıdan.
Niçin buradayım?
Felsefe de insanı hep özel bir canlı olarak ele aldı tarihsel olarak, aynen ideolojiler ve dinler gibi.
Bir yazımda “insan nedir?” sorunsalı üzerine düşüncelerimi yazmıştım: “Filozof Kant, ‘insan nedir?’ sorusunu soranlardandır. Kant, a priori ve posteriori bilginin varlığını kabul ediyor; insanın kendi aklını kullanmasını aydınlanma olarak niteliyordu. Nietzsche ise, üstinsan kavramını ortaya atarak, yorumluyordu. Bu kavram, özünde İnsanötesi arayışının bir ürünüdür. ‘Örneğin Hobbes, insanı doğası gereği bencil, çıkarcı ve kötü bir varlık olarak kabul ederken, Rousseau’ya göre, insan doğası gereği iyi ve bozulmamış bir varlıktır. Rousseau’ya göre, doğal durumda insan özgür, iyi ve mutlu bir varlıktır. ‘Böylece, insanlığın ilerlemesini kesin bir olgu durumu olarak ilk ortaya atan filozofun Hegel olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın ruh ve beden olarak iki ayrı tözden oluştuğunu kabul eden Descartes’cı düşüncede salt insansal niteliklerin taşıyıcısı olan ruhun maddesel bir varlığı olmadığına göre onun zaman içinde, gelişmek şöyle dursun, en küçük bir değişme göstermesi bile olanaksızdır.”[viii]
“İnsan, ‘neyse o olmayı’ reddeden tek yaratıktır.” der Albert Camus. İnsan kendi küçüklüğünü, evrende bir toz kadar bile anlamsız olduğunu unutmuş, deyim yerindeyse dünyayı evrenin merkezine koyarak, kendisine özel anlam ve misyonlar yüklemiştir. Oysa insan dünyadan çıktığında çok da bir anlam ifade etmeyen bir canlıdır. Çünkü, Many P. Hall’in dediği gibi, mikroskop nasıl insana önemini gösterdiyse, teleskop da önemsizliğini göstermiştir.
İnsan hep yukarıya konmuş ve özel bir canlı, eşsiz bir varlık olarak ele alınmıştır şimdiye dek.
Hawking şu soruları sorar kitabında, niçin hiçlik değil de varlık var? Niçin varız, niçin başka yasalar değil de bu bildiğimiz yasalar var? İşte bu noktada fizikten felsefeye bir geçiş yapar, bu felsefenin de ana sorunlarından birisidir: Neden buradayım, neden yaşıyorum, neden varım ve yaşama amacım nedir? Varlık nedir, hiçlik nedir gibi… bu sorular insan var oldukça tartışılacak sorulardır.
“Bu evrenlerin yaratılışı doğaüstü bir gücün veya tanrının müdahalesini gerektirmez. Aslında bu çoklu evrenler kendiliklerinden fizik yasasından doğarlar; onlar bilimin öngörüsüdür her evren pek çok olası geçmişe ve şimdiki zaman gibi yaratılışından çok sonraki bir zamana karşılık gelen pek çok olası duruma sahiptir.”[ix]
Çin’deki Wuhan Fizik ve Matematik Enstitüsü’nde çalışan Dongshan He ve arkadaşlarının çalışmaları sayesinde fizikçiler istediklerini elde ettiler. “Özet olarak, bu makalede evrenin hiçlikten, kendi kendine (spontane olarak) yaratılabileceğinin matematiksel bir kanıtını sunduk. Küçük bir gerçek vakum balonu, metadengeli sahte vakumda meydana gelen bir kuantum dalgalanmayla yaratıldığında, eğer ki düzenleme faktörü p, -2’ye ya da 4’e eşitse eksponansiyel olarak (giderek hızlanan biçimde) genişleyebilir.”[x]
“Ben su, kalsiyum ve organik moleküller koleksiyonundan oluşan Carl Sagan adlı biriyim. Sizse hemen aynı moleküller koleksiyonundan oluşmuş değişik kolektif etiketli birisiniz.”
Ama durum yalnızca bundan mı ibarettir? Bizde molekülden başka bir şey bulunmaz mı? Bazı kişiler bu durumu insan haysiyet ve gururunu küçültücü bulabilir. Ben kendi hesabıma, evrenin, bizim kadar karmaşık ve hassas dengeli molekül makinelerinin gelişimine olanak sağlaması açısından gurur verici buluyorum.”[xi]
Aslında Carl Sagan’ın tanımladığı gibi şu kalsiyum ve moleküllerden oluşan bir yapıyız, ama biz bunu yetersiz buluruz; hem felsefi, hem psikolojik, hem de sosyolojik olarak ve dolayısıyla insana daha farklı değerler yüklemeye başlarız. Aslında bu kadar basit bir bileşimiz temelde. Ben kavramını sorgular ve kendimize bir anlam yükleriz bir kimlik ve kendimizin diğerlerinden farklı olduğunu düşünmeye çalışırız. Ama özünde hepimiz birer şu, kalsiyum ve moleküller toplamından ibaretiz.
Elbette dünyadaki diğer canlı türlerinin içinde en akıllısı olarak düşünen bilinçli bir canlıyız. Ama bu yine de bizim evrenin karşısında neredeyse bir hiç olmamız gerçeğini ortadan kaldırmaz. İnsan her ne kadar bilinciyle dönüştürme gücüne sahip olsa da, bunu aynı zamanda olumsuz anlamda da yapabilmektedir. Yine de insan kendi yazgısını kendi oluşturan bir canlı olsa da, hiçbir canlıdan üstün değildir özünde. Çünkü evrende ondan zeki canlılar olabilir. Hem de çok daha zeki.
Evrendeki hiçbir canlı benden önemsiz değildir. İnsan hiçbir canlıdan ve doğadan üstün değildir ve diğer canlılar gibi bir türdür. İnsanı idolleştirmekten ve merkeze koymaktan vazgeçmemiz gerekiyor.
Antroposantrik (İnsan merkezci) bakış açısı
Gerek dinler, gerekse ideolojiler bugüne dek insanı hep merkeze koydular. Bu antroposantrik (İnsan merkezci) bir bakış açısı. Antroposantrizme göre insan her şeyin merkezindedir ve evrende her şey insan için vardır. Aslında şöyle düşünürsek, eğer başka gezegenlerde bizim gibi zeki canlı türleri varsa, onlar evrendeki her şeyin insan için, ona hizmet için var olduğu düşüncesinden hiç hoşlanmayacaklardır. Bu antroposantrik bakış açısından kurtulmak gereklidir. Çünkü bütün aydınlanma düşüncesi de dahil, dinler, ideolojiler her şey bu bakış açısına göre kurulmuştur.
Bu bakış açısından kurtularak evren merkezli bir bakış açısına ulaşmak insan için bir devrim olacaktır.
İnsan hep yüceltilen soyut bir varlığa dönüştü. Oysa insanın yaptıklarına, insanın tarihine baktığımızda çok da olumlu şeyler görmüyoruz: Kan, iktidar savaşları ve benzeri şeyler.. Dolayısıyla kafamızdaki insan farklı, gerçekteki insan farklı. Bilincimizde gerçekte olmayan bir insanı idolleştiriyoruz. Aslında böyle bir insan yok ve olmayacak da idol anlamında. Dolayısıyla özgür bir toplum yoluna gidilecekse bu insanla gidecek. Belki bu insan dönüşecek. Doğayı ve bütün canlıları kapsayacak bir etik anlayış geliştirmemiz gerekiyor; işte bu da üniversal yani evrensel bir anlayış olmalı, tüm evreni kapsamalı. Artık insan merkezli düşünce yerine evren merkezli üniversal bir düşünceye geçmek gerekiyor bence. Çünkü ben yıldızlardan geldim, beni oluşturan atomlar yıldız tozlarından oluşmuş. Dolayısıyla ben evrenin çocuğuyum dünyanın değil. Dünyada doğmuşum sadece, ama evrene aitim.
Çünkü dünyadan şöyle bir çıkın 500 metre yukarıya, insan hiçbir şey ifade etmiyor. Evren o kadar büyük ki ve diğer evrenlerin de olduğunu düşünürsek, -eğer Çoklu Evrenler teorisi doğru ise-, insan bir noktanın trilyonda birinin trilyonda biri bile değil. Dünya da değil. Bir toz bile değil evrende. Dünya şimdi yok olsa ne dünyanın, ne de insanın evrendeki yokluğu fark edilir. Dolayısıyla insan merkezli düşünmek, sadece dünya sınırları içinde geçerli. Ben ise kendimi sadece dünyaya değil, evrene ait hissediyorum.
İnsan zekidir, ama evrende ondan zeki birçok canlı türü olabilir ya da diğer evrenlerde. Ayrıca zeki olması ona diğer hayvanları ve doğayı yok etme hakkını vermez. Örneğin bir ağacın doğada, bulunduğu yerde olma hakkı vardır. İnsan o ağacı kesmeye hakkı yoktur. Bir hayvanı öldürmeye de hakkı yoktur. 300 bin yıllık tarihi olan insan doğayı tahrip etti, yarattığı dinler ve ideolojiler ile hızla 4,54 milyar yaşındaki gezegeni bitirme noktasına doğru gidiyor. İnsan makineleşiyor, giderek doğadan kopuyor ve onu daha da hızla yok ediyor. Sanki teknolojinin tutsağı olmuş, kendisini yok edebilecek bir yere hızla gidiyor.
Diyelim ki dünyayı ileri teknolojiye sahip bir uzaylı ırk işgal etti. Ve şöyle dediler: “Siz dünyada en zeki ve bilinçli varlık olduğunuzu öne sürerek doğayı tahrip etmişsiniz ve hayvanları, diğer canlıları köleleştirmişsiniz. Öyleyse biz sizden zekiyiz ve biz de sizi köleleştireceğiz.” Bunun karşısında söyleyecek hiçbir sözümüz olamaz. Oysa denildiği gibi, dünya insana değil, insan dünyaya aittir, tıpkı diğer canlılar gibi buradaki.
Evrendeki hiçbir canlı benden önemsiz değildir. İnsan hiçbir canlıdan ve doğadan üstün değildir ve diğer canlılar gibi bir türdür. İnsanı idolleştirmekten ve merkeze koymaktan vazgeçmemiz gerekiyor.
Erol Anar
Not: Bu Yazı 11 yazılık bir dizinin bir bölümüdür. Bu dizinin hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır:
Dipnotlar:
[1] Brian Greene: Evrenin Dokusu, sayfa 295-296.
[2] Michio Kaku Sicim Teorisini Açıklıyor, Youtube
[3] Brian Greene: Evrenin Zarafeti, sayfa 75
[4] Michio Kaku- Jennifer Thompson: Einstein’dan Ötesi, sayfa 176.
[5] Jacob Bronowski: İnsanın Yükselişi, 2. baskı: Çeviren: Aykut Göker, Say Yayınları, Ankara, 2009, sayfa 21.
[6] İnsanın Yaratılışı, https://www.hristiyanlik.org.
[vii] Carl Sagan: Kozmos, Altın Kitaplar, sayfa 3.
[viii] Erol Anar: İnsanın ve Düşüncenin Gelişimine Bir Bakış, erolanar.org.
[ix] Stephen Hawking: Büyük Tasarım, sayfa 14-15.
[x] Evren’in Hiçlikten ve Kendiliğinden Oluşabileceğine Dair Matematiksel Kanıt!, 25/10/2014 00:43, 25/10/2014 00:43
[xi] Carl Sagan: “Kozmos”, YKY Yayınları, 3. Basım Ekim 1998, İstanbul, epub sayfa 115.
Kaynakça:
Kitaplar:
Brian Greene: Evrenin Dokusu: Uzay Zaman ve Gerçekliğin Dokusu, Tübitak Yayınları, Birinci Baskı: 2010-12-01, Ankara.
Brian Greene: Evrenin Zarafeti, Tübitak Yayınları, Ankara.
Jacob Bronowski: İnsanın Yükselişi, 2. baskı: Çeviren: Aykut Göker, Say Yayınları, Ankara, 2009.
Nietzsche: Ecce Homo, YKY Yayınları, Çeviren: Can Alkor, Ocak 2000, Istanbul.
Yuval Noah Harari: Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi, Kolektif kitap, 1. Baskı, İstanbul, sayfa 429.
Carl Sagan: “Kozmos”, YKY Yayınları, 3. Basım Ekim 1998, İstanbul.
Carl Sagan: Karanlıkta Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, YKY Yayınları, 3. Basım Ekim 1998, İstanbul.
Stephen Hawking: Ceviz Kabuğundaki Evren, Alfa Yayıncılık, 2002, İstanbul.
Stephen Hawking: Büyük Tasarım, Doğan Kitap, 7. baskı / Nisan 2012, İstanbul,
Stephen Hawking: Zamanın Daha Kısa Tarihi, Doğan Kitap, 1. Baskı: Ekim 2006, İstanbul.
Michio Kaku: “Geleceğin Fiziği”, Çevirmen: Hüseyin Oymak, Yasemin Saraç Oymak,Odtü – Popüler Bilim Dizisi, 2016, Ankara.
Michio Kaku: Olanaksızlığın Fiziği, Odtü Yayınları, 3. Başım: Ekim 2015, Ankara, sayfa 335.
Michio Kaku-Jennifer Thompson: Einstein’dan Ötesi, Odtü Yayınları,, 5. Basım Mart 2016, Ankara.
Bilgi Bilinç ve Yapay Zekâ.
Jean-Paul Sartre: Varlık ve Hiçlik, İthaki Yayınları, 4. Baskı, Kasım 2011, İstanbul.
Richard Feynman: Fizik Yasaları Üzerine, Tübitak Yayınları, 2000, Ankara.
Bertrand Russell: “Felsefe Sorunları”, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: Kabalcı Yayınevi, 1994.
Jean Baudrillard: Tam Ekran, YKY Yayınları, Çeviren Bahadır Gülmez 2. Baskı:İstanbul, Mart 2002.
Jean Baudrillard: Simülakrlar ve Simülasyon, Çeviri: Oğuz Adanır Doğu Batı Yayınları, 6. Başım: Ekim 2011 Ankara.
Michel Foucault: “Kelimeler ve Şeyler”, Bölüm: Vİ, İmge Kitabevi Yayınları, 2, Baskı: Ekim 2001,
Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Agora Kitaplığı, İkinci Baskı Nisan 2011.
Martin Heidegger: Zaman ve Varlık, A Yayınevi, Şubat 2001, Ankara.
Belgesel Filmler:
“O Futuro da Vida em Um Milhão de Anos”, Portugues, You Tube.
The World’s Future in 2100 – An Amazing Future for Humans, You Tube.
O futuro da humanidade, Yuaval Noah Harari, You Tube.
Robô diz que quer destruir Humanos.
Michio Kaku: The Future of Humanity, You Tube.
Two robots debate the Future of humanity
Viagem no tempo,
Michio Kaku Sicim teorisini Açıklıyor videosu, You Tube.
Venüs Gezegeni Türkçe belgesel.
Samanyolu Galaksisi, YouTube.
Gelecekte insan ve teknoloji National Geographic belgeseli.
Nat Geo, Geleceğe Doğru Akıl Karmaşası ve Belgesel Kuşağı. You Tube.
Comparação do tamanho das Estrelas 2
Big Bang Nat Geo Uzay Belgeselleri.
Zarif Evren Sicim Teorisi Belgeseli, 19 de fev de 2018.
Stephen Hawking ve her şeyin teorisi,
Zamanda yolculuk yapabilir miyiz Stephen Hawking ile National Geographic
Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.
Paralel evrende yaşamak uzay belgeseli.
11 boyut ve Paralel Evrenler Evrenin Boyutları, You Tube.
Paralel Evrenler ve Rüyalar, Diğer Dünyalar Dejavu Popüler Bilim TV belgeseli.
Makaleler ve Haberler:
Hawking, Öldükten Sonra Tanrı ve Süperinsanlar Hakkındaki Nihai Tahminlerini Yayınladı, Peki Uzmanlar Ne Dusunuyor?, popsci.com.tr
Endüstri 4.0’a karşı Toplum 5.0’i gelecekte neler bekliyor?, Ilgin Yorulmaz, 20 Ekim 2018, https://www.bbc.com/turkce
Bilime Göre Varlık Nedir? http://www.felsefe.gen.tr
Vernor Vinge tarafından yazılan, “Yaklaşan Teknolojik Tekillik: Post-İnsan Döneminde Nasıl Hayatta Kalınır” başlıklı makale.
Yapay Zekâ Turing Testini Geçti, 9 Haz 2014 Güncelleme 06:44 TSİ, http://www.aljazeera.com.tr/
By John Wenz: Our first contact with aliens might be with their robots, June 28, 2018, https://www.popsci.com
By Clay Dillow: How scientists will use artificial intelligence to find aliens, November 21, 2016, https://www.popsci.com
Humanity’s days are numbered and AI will cause mass extinction, warns Stephen Hawking, by Sean Martin, Nov 3, 2017, https://www.express.co.uk
“Two robots debate the future of humanity”, Sophia, an A.I. robot on The Tonight Show, You Tube.
The First ‘Robot Citizen’ in the World Once Said She Wants to ‘Destroy Humans’, By Chris Weller, Published on Oct 26, 2017, www.inc.com
Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist
İnsan bedeni gelecekte nasıl bir evrim geçirecek? – Popular Science
Sahte Videolar Üreten Bir Yapay Zekâ, Bildiğimiz ‘Gerçekliğin’ Sonunu Getirebilir – Popular Science
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45899776
Stephen Hawking’den yeni makale: Sıradan insanların sonu gelecek | Gazete insan, 18 Ekim 2018.
‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı, bbc.com
tr.wikipedia.org
Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist
Fas’ta Bilinen En Eski Homo Sapiens Kalıntıları Bulundu, Yazar: Erman Ertuğrul Tarih: 8 Haziran 2017, http://arkeofili.com
Büyük Çöküş, vikipedi.
Adam Becker, Dergi- Evrenin sonuna dair dört teori, 16 Haziran 2015, https://www.bbc.com/turkce
Dijital diktadan korkun, Ece Piroğlu, 01 Kasım 2018 Perşembe, Cumhuriyet gazetesi, http://www.cumhuriyet.com.tr
Gates: İnsanlık yapay zekâdan kaygı duymalı, 30 Ocak 2015, https://www.bbc.com.
Robotlar, robot üretecek!, 30 Ekim 2018, www.gercekgundem.com
M Kuramı, vikipedi.
Fizikte Kriz: Süpersimetri CERN Testini Geçemedi, Kozan Demircan, 27/06/2016,https://khosann.com
Çoklu Etkileşimli Evrenler Teorisi : Bilim İnsanları Paralel Evrenlerin Varlığını ve Etkileşimini İleri Sürüyor, Gerçek Bilim, Oğuz Sezgin, 2 Kasım 2014, https://www.gercekbilim.com
Evren’in Hiçlikten ve Kendiliğinden Oluşabileceğine Dair Matematiksel Kanıt!, 25/10/2014 00:43, 25/10/2014 00:43
Teşekkürler, son derece aydınlatıcı yazılarınız için.
Yazınızda bilimsel kaynakları da referans göstererek evrenin bigbang den sonra oluşabileceğini yani sıkışmış uzayın bu patlamadan sonra oluştuğunu soyleyen bilimsel bir çok argüman olduğunu söylemişsiniz.. yada diğer sicim teorisini ve parelel evrenler kuramını… bunların olmasını gerektirecek herhangi bir varlığa ihtiyaç olmayacağını bütün bunların var olan evrensel fizik yasalarınca da kendiliginden olabileceğinı yani sadece yasaların gerektirdiği için olacağını ve bunlar için bir tanrıya ihtiyaç olamayacağını yazmışsınız..aklıma takılanları paylaşmak isterim..big bang den öncesinin hiçlik olduğunu biliyorz. Burada ki hiçlik bilimsel anlamda evrende karşılığı olmayan kütlesi hacmi derinliği olmayan yani bilimsel literatüre ait hiç kavramından bahsediyorum.sizin varsayımınızı ele aldığımızda bütün bu ölçülebilir evrensel şeyler bigbang den önce söz konusu bile değilken yani hiç ken bir hiçlik ten nasil olurda sırf fiziksel kanunlarin gerektiği için var olurlar.. fiziksel kanunlar sonuç tur ..ikinci aşamayani ..peki ilki… yani nedeni.. sonucu var eden neden etkisi… yani…tırnak içinde tanrıyı yada biçime girmemiş mutlak bir zekayı gerektirmiyor mu..bunun için bir dine gerek yok..bahsettiğim mefhum dini bir mefhum degil..bu yuzden tirnak icin de tanrı dedim.. işaret etmek istediğim kavramı gostermek icin..evrim olması yada tek tanrılı yada diger uzak dogu dinlerinin safsataları da bu gerceği degistirmez..yani sizin savunduğunuz gibi de olsa (sırf fiziksel yasaların gerektirdiği gibi)peki ama neden..bu yasalar..neden bu evren..yada evrenler..bu koca tiyatronun anlami ne.. neden evren kaynakli bir yıldız tozuna yani insana yani kendisine kendini sorgulatan evren yada evrenler neden var..sizin de savundugunuz tüm varlıkların bir birine eş olduğu hepsinin aynı evrene ait elementler toplulugu olduğu icinde spirituel anlamda bir vahdeti vücudu parcadan bütune giden bir mefhumu çağrıştirmiyor mu..buna kimileri Allah demis kimileri god kimileri buda..uygulamaları farkli olsada işaret ettikleri ayni..evren için bilimsel felsefi yada sezgisel ne tarzda fikir yürüteceksek yürütelim.. ilk neden olarak bir tanrıyı yani bicime girmemiş bir zekayı yani bir enerjiyi yada her ne ad konulursa. Onsuz alti boş kalıyor..dini bir kişilik değilim..ve bahsettiğim olguda dinle alakalı degil. Sadece hakikat arayışında anlam arayışında bir durak.. öyle degilmi sizce de