Düşler, düş olarak kaldıkça, bir süre sonra bizi yaralayan bumeranglara dönüşüyorlar. Bumerangı, yani düşümüzü gelecekte gerçekleştirmek üzere ileriye doğru fırlatıyoruz, fakat genellikle o yolda adımlar atmadığımız için, o bumerang dönüp yüzümüzde patlıyor.
İnsan, hayatı süresince en çok kimi kandırır diye sorarsanız, kendisini diye yanıtlarım bu soruyu. Aslında hayatımız başkalarından çok, kendimizi kandırmakla geçer.
Genelde insanlar bulundukları yeri ve hayatlarını değiştirmek eğilimindedirler. Düş kurarız geleceğe dair, ama sanki bin yıl ömrümüz varmış gibi, hep belirsiz bir geleceğe erteleriz. Onları gerçekleştirme yolunda adımlar atmayız. Hep bekleriz, aslında neyi beklediğimizi bilmeden. Belki de bilmeden beklediğimiz tek şey ölümdür.
Türkiye’de ortalama insanın düşü, emekli olup, sahil kenarında küçük bir kasabaya yerleşmektir. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde çalışırken, İbrahim adlı bizden yaşlı bir arkadaşımız vardı. İbrahim ağabeyin emekliliği çoktan gelmiş ti, fakat o hâlâ çalışıyordu. Onun tek düşü, bize sık sık dile getirdiği gibi, emekli olup bir sahil kasabasına yerleşerek, geri kalan hayatını orada sakince sürdürmekti. İstese her an emekli olabilirdi. Fakat o çalışmaya devam etti. Bir sabah, yalnız yaşadığı evde vefat ettiğini duyduk.
Yıne Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde birlikte çalıştığım diğer bir arkadaşım vardı. Onun düşü ise, emekli olduktan sonra küçük bir sahil kasabasına yerleşerek, orada bir apart otel işletmekti. Hatta bu düşe kendisini o kadar kaptırmıştı ki,
“Bazı müşteriler kalan yiyecek içeceği giderken dolapta bırakırlar.” diyerek bazı ayrıntıları bile düşünüyordu. Kaç yıl geçti aradan, o hâlâ aynı yerde çalışıyor. İstediği an emekli olabilir, fakat o da diğerleri gibi, birkaç kuruş fazla kazanmak için sonuna kadar çalışacak.
TRT’de çalışan arkadaşım Mustafa’nın Feridun adli bir arkadaşı var. Bazen onlari ziyaret eder, çaylarını içerdim. Her gittiğimde Feridun’un İzmir’e taşınması konu edilirdi. Söylediğine göre eşi bunu istemiyordu, ama kendisi çok istiyordu.
“Tayinimi isteyip, İzmir Karşıyaka’ya taşınacağım.”derdi hep.
Bir gün yine bu konu geçtiginde ona şöyle dedim:
“Feridun sen İzmir Karşıyaka’ya değil, ama Ankara Karşıyaka mezarlığına taşınırsın.”
Aradan on yıl geçti, duyduğuma göre Feridun, hâlâ Ankara’da yaşamaya devam ediyor.
Geçenlerde Mustafa ile konuştuğumda bana şöyle dedi:
“Emekliliğime beş – altı yıl kaldı. Küçük bir sahil kasabasına yerleşeceğim.”
“Bu çoğu insanın düşüdür. Ama yapamayacaksan söyleme.Çünkü bu, sonuç olarak kendini kandırmaktan başka bir işe yaramaz. ”
En son olarak arkadaşım Paşa da benzer şeyler söyledi. O da emekli olunca, Abhazya’da sahil kenarında küçük bir kasabaya yerleşme düşüncesinden söz etti. Yine yakın akrabam Hatko Vural Ulutaşlı, esi Seyhan yenge ile Adigey’e yerleşeceklerini söylemişlerdi. Bu, onların yıllarca gerçekleştirmeyi tasarladıkları düşüydü.
Onlara da bu yönde adımlar atmalarını önermiştim.
Düşler, düş olarak kaldıkça, bir süre sonra bizi yaralayan bumeranglara dönüşüyorlar. Bumerangı, yani düşümüzü gelecekte gerçekleştirmek üzere ileriye doğru fırlatıyoruz, fakat genellikle o yolda adımlar atmadığımız için, o bumerang dönüp yüzümüzde patlıyor.
Hayatta her insan gibi, pişmanlıklarım, hatalarım, eksikliklerim oldu. Ama bütün bunlara rağmen, düşlerimi gerçekleştirme yolunda adımlar attım. Ȍnemli olan düşlerimizin tümünün gerçekleşmesi değil, buna yönelik adımlar atmamızdır.
Erol Anar
2012