Gerek dinler, gerekse ideolojiler bugüne dek insanı hep merkeze koydular. Bu antroposantrik (İnsan merkezci) bir bakış açısı. Antroposantrizme göre insan her şeyin merkezindedir ve Evren’de her şey insan için vardır. Aslında şöyle düşünürsek, eğer başka gezegenlerde bizim gibi zeki canlı türleri varsa, onlar Evren’deki her şeyin insan için, ona hizmet için var olduğu düşüncesinden hiç hoşlanmayacaklardır. Bu antroposantrik bakış açısından kurtulmak gereklidir. Çünkü bütün aydınlanma düşüncesi de dahil, dinler, ideolojiler her şey bu bakış açısına göre kurulmuştur.
Tag: Stephen Hawking
Paralel Evrenler ve Farklı Gerçeklikler
Peki, bu Evren’de ben kim olduğumu biliyorum, benlik duygum ve bilincim var. Peki burada öldüğümde, diğer bir Evren’de kendi benlik duygum ve bilincimle var olmaya devam edecek miyim? Bana göre eğer kendi bilincimle burada öldükten sonra diğer bir Evren’de devam etmeyeceksem, zaten o zaman bu teorinin çok da anlamı olmaz bence. Diğer Evrenler’deki eş benliklerimin tümü kendi benlik duygusu ve bilincine sahipler ve hepsi de kendisinin tek olduğunu düşünüyor aynen bizim gibi. Dolayısıyla bir şekilde bağlantı kurduğumuzda bir gün farklı Evrenler ile o zaman belki yalnız olmadığımızı algılayacağız ve diğer eşbenliklerimizi de.
Paralel Evrenler Diyarında
“Bir yol var ve tüm varoluşlarının yolu o yoldan geçiyor. Bir varoluşunuz o an dikkatini korumayıp yola atlıyor ve araba çarpıp ölüyor. Diğer bir varoluşunuz aynı şekilde yola atlıyor, ama ölmüyor, yoğun bakıma kaldırılıyor. Diğer varoluşunuz tam yola atlayacakken, arkasından gelen birisi tarafından son anda geri çekiliyor. Bu var oluşlar böyle sonsuza kadar devam ediyor. Başka bir örneğe göre şu anki varoluşumuz ölümsüzlüğün olduğu noktaya kadar uzanacak ancak diğer varoluşlarımız ölecek. Ölen birisinin diğer varoluşu hâlâ yaşamaya devam ediyor.”
Geleceğin Toplumu: Hiçlik, Gerçeklik ve Hipergerçeklik
Bazı bilim insanları yakın gelecekte, düşünce gücüyle cisimleri hareket ettirebileceğimizi söylüyorlar, bunu yaptığımızda nesnel gerçeklik anlayışımız da tümden değişecek. Görünmezliğe de bilimsel olarak erişebiliriz. Görünmez olmayı başardığımızda, yine nesnel gerçeklik tepetaklak olacak ve başka bir gerçekliğe ulaşmış olacağız. Ya da bir duvar ya da kapı -yani katı cisimlerden- doğrudan geçmeyi başardığımızda yine gerçeklik değişmiş olacak. Gerçeklik ve hipergerçeklik arasındaki ilişkiye bu dizideki diğer yazılarımda da değineceğim. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gerçeklik statik ve değişmez değildir, o değişkendir, içinde bulunduğu ortama, koşullara ve an’a göre değişebilir.
Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik
Çünkü bugün bildiğimiz bir bilginin yanlış olabileceğini bize söyleyen tek şey bilimdir. Ne ideolojiler, ne de dinler bunu yapabilir. Ama bilim bunu kanıtlamışsa, kolaylıkla yapar. Çünkü bilim gerçekliğin arayışıdır. Bilim, dün doğru olarak bilinen bir bilginin, aslında yanlış olduğunu hiçbir komplekse kapılmadan açıklar. Fakat ideoloji, din ve inançlar bu noktada bunu kabul etmekte sıkıntı çeker ve gerçeği dışarı atabilirler. Bu nedenle ideolojiler de, tıpkı dinler ve inançlar gibi skolastik, dogmatik bir yapıya dönüşebiliyor.
Geleceǧin Toplumu (2): Yapay Zekâya Sahip Olan Geleceǧe de Sahip Olur
Bazı bilim insanları yapay zekânın (artificial intelligent = AI) insanlıǧın kıyameti olacaǧına dikkat çekiyorlar bu baǧlamda. Matrix filminde insanlarla savaşan makinelerin öykūsū anlatılıyor. Makineler insanlardan çok daha akıllı, gūçlū ve hızlıdır, ayrıca ölmemekte, kendisini kopyalayabilmekte ve sonsuz sayıda çoǧalabilmektedir. Onların karşısında bir avuç insan direnmekte, ama makineleri yenememektedirler. Gelecekte gerçekten böyle olabilir mi?