Sonra binbir tehlikeyi aşarak, zorlukla uğursuz ve o korkunç iki dudağının arasında hayatınızı taşıyan bir cadıdan çaldığım geleceği haber veren sihirli bir küreye bakışlarımı kilitleyerek, dudaklarımda en büyülü sözcüklerle senin nerede dünyanın hangi köşesinde olduğunu ve o an ne yaptığını görebilmeyi isterdim.
Tag: Erol Anar
Tarihe ve Aşka Dair Düşler (II)
Rodos adasında bir yel değirmeni olmayı isterdim; yaşlanmış kanatlarım yavaş yavaş rüzgârla birlikte dönerken, karşımda her an, aşkının ve özgürlüğünün meşalesini onurla taşıyan Helios heykelini görebilmeyi dilerdim. Ve yine bir gün Helios heykelinin ayakları dibinden her yıl denize atılan dört atlı arabanın içinde olmayı ve tüm evreni seni bulabilmek amacıyla dörtnala gezebilmeyi isterdim.
Tarihe ve Aşka Dair Düşler
Ruhunu huzura kavuşturmam için yalvaran sana, tıpkı kral oğlu Bodhidharma gibi, “Bir ruhun olduğunda bunu yapacağım.” demeyi, peşinden gittiğin ama aradığında bulamadığının farkına varıp huzura kavuştuğunu görmeyi, evetin ve hayırın ötesinde olanı, bir kez görülüp bir daha görülmeyeni çiçek bahçesine benzeyen eteklerine sermeyi ve senin tenine, etine, kemiklerine, sessizliğine ve özüne sahip olmayı isterdim.
Bilişsel Çelişkilerimiz ve Yanılsamalarımız
Kendimizi hiç de kimseden aşağıya görmeyiz. Bu eğer aşağılık kompleksinden ya da diğer sorunlu davranış biçimlerinden kaynaklanmıyorsa normal ve doğal bir davranıştır. Ama çoğunlukla bunun arkasında kompleksler yatar. Örneğin bir konuyu araştırmadan, öğrenmeden bile sanki biliyormuş gibi rol yapmayı seçer ya da o konuyu iyi bilenleri dahi küçümsemeye çalışırız. Sosyal medyadaki bazı haberlere yapılan yorumlarda bu tür kompleksli davranışlara yönelik birçok örnek bulabiliriz.
Yüzleşme: Her Gülüşümüze Bir Ağlama Borcumuz Vardır
Ama elimizde hayat defteri var da, silgi yok. Yanlış ve hataları silemiyoruz hayatımızdan. İşte bu nedenle onların üzerini karalıyor, okunmaz hale getiriyoruz. Düşünmek bile istemiyoruz, sanki hiç yaşanmamışlar gibi. Ve yüzleşmekten kaçarak, sanıyoruz ki böylece onlardan kurtulacağız. Ancak ileride hata ve yanlışlarımız tekrar tekrar önümüze çıkıyor, bedel ödüyoruz durmaksızın. Buna rağmen kendimize mükemmel sanıyoruz. Bir hayatı değil de, bir yanılsamayı yaşıyoruz aslında.
Yayıncılar Gerçekten Edebiyattan Anlıyorlar mı?
Ȍrneğin Brezilya’da büyük yayınevlerinin, kitabevlerinin içinde kendi standları var. Bastıkları kitap, direkt olarak kendi standlarından kapaktan sergileniyor. Bunun için kitabevlerine ücret ödüyorlar. Diğer küçük ve orta ölçekli yayınevlerinin kitapları ise binlerce kitabın arasında gözden kaybolup gidiyor; kıyıda köşede ya da depoda tezgâh altında duruyor. Ayrıca kitabevinin vitrinine, kitabınızın konulması için kitabevine hatırı sayılır bir miktar ödeme yapmanız gerekmektedir.
Yakın Tarihe Bir Tanıklık: Bir Kontrgerilla Hikâyesi
Çiller döneminin hesabı sorulmadı
Özellikle Çiller’in başbakanlığı döneminde, pekçok suikast ve “faili meçhul” cinayet gerçekleştirildi. Bu dönemin üzeri kapatıldı ve hesap sorulmadı. Çiller, Kürt sorununu şiddet politikalarıyla çözmek için her yolu denedi. Ancak yangını büyütmekten başka bir iş de yapmadı.
Kırık Kollular Coğrafyasından Notlar
Kırık kollular coğrafyasında yaşıyoruz. “Kol kırılır, yen içinde kalır” deniliyor. Kollarımız daha küçük bir çocukken ailede kırılıyor. Ve öğreniyoruz ki, hiçbir olayı dışarı taşımamamız ve
Sanat Sonsuz mudur?
Ȍzellikle teknoloji alanındaki gelişmeler ve internet dünyası, sanata yeni olanaklar sunmakla birlikte, aynı zamanda onu bir anlamda da tüketmeye başladı. Ȍrneğin müzeler sanal ortama girdi, sanat sergileri de. Ancak internet ortamında görülecek yapıtlar ile orijinal yapıtların farklılığı kıyas edilemez. Ayrıca insanlar daha az müzeye ve sanat sergilerine gidiyorlar. Turistlerden başka çok az insan müzeye gidiyor. En son ne zaman bir müzeye gittiniz?
Sen Üç Yanlış Bir Doğru Etmezsin!
Yanındaki insan ayağı takılıp yere düştüğünde, ilk tekmeyi atan da sensin.
“Ben böyle biri miyim?” dediğini duyar gibiyim. Bunu lütfen bana değil de, iş yerindeki, partideki, dernekteki, sendikadaki arkadaşlarına ya da bir zahmet kendi eşine ve çocuklarına sor. Onlar sana gerçekte kim olduğunu söyleyeceklerdir. O kadar küçülüyorsun ki zaman zaman, mikroskobun altına koysalar seni, eminim görünmezsin.