O zaman özgürlük ile mutluluk arasında bir bağ vardır. Fakat kendisini mutlu hisseden insan, her zaman özgür hissetmeyebilir. Ya da kendisini özgür hisseden insan, her zaman mutlu hissetmeyebilir, diyebiliriz. Buraya kadar söylediklerimin hepsini unutarak yeniden soruyorum: Sahi özgürlük nedir?
Özgürlük de mutluluk gibi avuca alındığında sessizce ölür. Sadece özgürlük düşüncesinin peşinden koşmak bile insani özgürleştirir.
Tag: Dostoyevski
Sana Mektuplar: Dostoyevski Okuyan Kız
Bazen bir gerçeği sanki bir rüya görürmüş gibi yaşarız; bir rüyayı ise o derece hissederiz ki, sanki kaskatı bir gerçeğin ortasındaymışız gibi ürpeririz.
Charles Bukowski: “Kaybedilmiş Bir Bahistir Yaşamak”
Mezar taşında “Don’t try” yazar. Ama o, en azından denemiştir ve bu dünyadan bir rüzgâr gibi geçse de geride birçok yaprak yeşil bırakmıştır.
Dostoyevski’nin Köpeği
Hepimiz bir anlamda Dostoyevski’nin köpeğine benziyoruz. Gerçek sevgiye yeterince değer vermiyor, sevgimizi göstermiyoruz. Bize sevgi gösterenleri ise kırıyor ve itiyoruz.
Düşünce Bir Duruş Biçimi, Hayat İse Bir Akıştır
Düşünce bir duruş biçimidir, oysa hayat bir akıştır. İkisi arasında uyum sağlayamayız her zaman. Bir şeyleri bulduğumuzu sanırız ve Dostoyevski’nin dediği gibi noktayı koyarız. Aradığımızı bulduğumuzu sanırız, oysa gözden kaçırdığımız, hayatın hiç durmadan akan ve bembeyaz köpüklerle aşağıya dökülen bir şelale gibi sonsuz bir akış olduğu gerçeğidir. Durup dinlenmeye fırsat yoktur çoğu zaman, siz durduğunuzda hayat durmaz, sular sizi sürekler, ama çoğu zaman sizin istediğiniz yöne doğru değil. Eğer kendinizi suların akışına bırakmış ve hayata teslim olmuşsanız gitmek istediğiniz yere değil, akışın tesadüfi olarak sizi götüreceği yere gitmeye de razı olmuşsunuz demektir.
Dostoyevski Nedir?
Dostoyevski, gerçeǧin duvarının henūz görmediǧimiz öte yanıdır. O, kendimize inen merdivenlerin başındaki kapıya ördūǧūmūz duvarın arkasında kalan kendimizdir. O, içinde yaşadıǧımız yūzyıla sıǧmayan, iç dūnyamızdaki çamurun içinde parıldayan bir parça ışıktır.
Umutlu Olmak İçin, Önce Umutsuzluğun Dibine Vurmak Gerekir
Dünyayı umutsuzlar, sistemden umudunu kesenler değiştirir. Bana boş bir umut yerine, umutsuzluğun zehrini verin, verin de onu son yudumuna kadar içeyim. Gerçek değişim ve devrimci dönüşüm işte orada yatar.
Nesnel Gerçeklik Ve Sanallık Felsefesi
İşte hakikatin algılanmasında bu noktada bir sorun olabilir. Bazı kişiler bahçedeki ağacı görmek istemez, ya da ağacı olduğu gibi değil de kendi algıladığı bambaşka bir biçimiyle görmek ister. Ya da orada bahçede bir ağaç olduğunu yadsır ve ağacı yok sayar kişi, kendisini de buna inandırmaya çalışır. Burada da nesnel gerçeklik ile, göreli olabilen öznel arasındaki çelişki ortaya çıkabilir. Böyle bir tavır gösteren kişilik, nesnel gerçeklikten kopmuştur, diyalektik materyalist felsefeye inandığını söylese bile, aslında nesnel gerçekten kopmuş yapısıyla onu algılamaktan uzak kalacaktır.
Bazı İnsanlar Mezar Gibidir
Kimse kendisini kimseden aşağı görmüyor. Görmemeli de. Ancak bu, aşağılık kompleksinden kaynaklıysa, problemli bir davranış biçimidir. Çünkü bu durumda kişi aslında kendisini gerçekte karşıdaki insandan