Evet, senaryoyu tümüyle değiştirebilmek belki olanaksız ve bizi aşıyor. Rastlantılar, fırsatlar, şans olarak nitelenen olaylar senaryoyu baştan aşağı değiştirebilmemize olanak tanımıyor. Ama ben en azından senaryoyu yüzde elli oranında iradi olarak değiştirebileceğimize inanıyorum.
Sevgili Uzaklar,
Hayatı bir film gibi düşünüyorum. Biliyorsun, bir roman, filme çekilmek için senaryoya dönüştürülünceye dek bir çok aşamadan geçiyor. Senaryo, film çekilmeye başlandığında dahi değişebiliyor. Hatta roman senaryoya dönüştürülerek filmi çekildiğinde, çoğu zaman bunun o romandan yapıldığına yazarı bile inanamıyor. Sonuç olarak hiçbir şey bitmiş, tamamlanmış değil ve bazen uyarlanması gerekebiliyor.
Eğer insanlar hayatlarını tıpkı bir film gibi izlemeye olağanına sahip olsaydılar, kendilerine yönelik sayısız eleştiriyi de birbiri ardına sıralayacaklar; “Keşke şu sahnede şunu yapmasaydım,” “Burada daha iyi oynayabilirdim.” vb… gibi birçok özeleştiriyi getireceklerdi kendilerine.
Sevgili Uzaklar,
Öyleyse hayatımızı henüz tamamlanmamış bir senaryo gibi düşünebiliriz. İşte tam bu noktada kendimize sormamız gereken sorular açığa çıkıyor: Bu senaryoda kendimize hangi rolü biçiyoruz? Yoksa senaryoyu tamamlanmış olarak mı düşünüyoruz?
Eğer böyle ise, bence bu senaryoda kendimize bir figüran rolü biçmişiz demektir. Çoğu insan kendi hayatında küçük rollere razı oluyor. Çünkü büyük roller, ya da senaryonun esas kahramanı olmak, riske girmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor.
Evet, senaryoyu tümüyle değiştirebilmek belki olanaksız ve bizi aşıyor. Rastlantılar, fırsatlar, şans olarak nitelenen olaylar senaryoyu baştan aşağı değiştirebilmemize olanak tanımıyor. Ama ben en azından senaryoyu yüzde elli oranında iradi olarak değiştirebileceğimize inanıyorum.
Sevgili Uzaklar,
Ben kendi senaryomda sürekli değişiklik yapmaktan hoşlanıyorum. Senaryoma sürekli yeni riskler, tehlikeler, gizemler ve mutluluklar ekliyorum. Rolümü de hissederek ve sürekli geliştirerek oynamayı deniyorum. Bunu yapabildiğim ölçüde mutlu hissediyorum kendimi. Çünkü filmin sürdüğünü ve filmde kahramanın ben olduğumu biliyorum, bu bana sonsuz bir neşe kaynağı oluyor.
Kimi zaman bir masal kahramanı oluyorum senaryomda, kimi zaman ise aşkı için bütün gözünü kırpmadan hayatını verebilecek tepeden tırnağa aşkla dolu gözü kara bir insan.
Bazen ise, içimden yükselen olumsuzlukları görebilmek için, bir an için de olsa olumsuz davranışlar yapan birisi oluveriyorum. İçimdeki iyi ve kötüyü ayrıştırmayı deniyorum böylece. Biliyorum ki, içimizdeki kötü hep orada kalacak, önemli olan onu denetim altına almak sevgilim.
En güzeli de ne biliyor musun, bu senaryoyu değiştirebilecek tek kişi benim. İşte bunu bilmek bana tarifsiz bir haz veriyor.
Senaryom üzerinde saatlerdir, günlerdir çalışıyorum. En küçük değişikliğin nelere yol açabileceğini ve bunun hayat gemimin rotasını nerelere yönlendireceğini düşünüyor, dikkatle adım atıyorum.
Ve fark ediyorum ki, hayat senaryomuzu yüzde bir bile değiştirmek, hayatımızda son derece olumlu gelişmelere yol açıyor.
Sevgiyle kal.
Erol Anar
“Sen” başlıklı kitabımdan. Chiviyazıları Yayınevi, 2003, İstanbul, sayfa 83-86.