Mill’in önem verdiği bireydir ayrıca; bireyi toplumun çıkarlarına feda etmez, çünkü toplum bireylerden oluşur ve birey özgür değilse, toplum de özgür olmayacaktır.
Bu kitap, sürekli okuduğum ve zaman zaman tekrar elime aldığım kitaplardandır. John Stuart Mill, 19. yüzyılın en etkili İngiliz filozofu olarak da bilinir. Faydacılık (utilitarianism) ekolü tarzında yetiştirilen Mill, bu ekol içinde değerlendirilmesine karşın babası James Mill ve Bentham’dan farklı düşüncelere de ulaştı, onlara eleştiriler yöneltti.
Diğer liberal düşünürler gibi, Mill de devlet kavramından vazgeçememiştir. Ama devleti ilk zamanlar kendisinden etkilendiği Bentham’dam biraz daha farklı değerlendirir. “Devleti ahlâki bir varlık olarak tanımlar Mill ve devletin temel görevinin de, ahlâki değerleri gözetlemesi” olduğunu dile getirir.
Mill’in özellikle özgürlük konusundaki düşünceleri günümüzde bile önemlidir.
“Birçok filozof, düşünce ve ifade özgürlüğü üstüne Mill kadar kapsamlı biçimde duran ve onları hararetle savunan bir düşünürün daha bulunmadığı konusunda hemfikirdir.” (Hürriyet Üstüne, sayfa 23)
Bence özgürlük konusundan daha önemli bir konu yoktur. O hep “zorunluluklar”, “güvenlik” veya başka gerekçelerle ertelenmiştir. Anarşizm ve klasik liberalizm hariç özgürlük konusuna yeterince önem verilmemiştir düşünce tarihinde. Ancak klasik liberalizm özgürlük konusuna önem verirken, eşitlik konusuna gereken önemi vermemiştir. Son yıllarda yazdığım çoğu yazının konusu iktidar, otorite ve özgürlüktür bu nedenle, ertelenmeyen özgürlük; hemen, şimdi ve burada.
Mill, zamanının ilerisinde bir düşünürdür. Mill’in diğerlerinden farkı, düşünce ve ifade özgürlüğü kavramını ele alırken, onu yalnızca çoğunluğun tercihleri açısından değil, azınlığın, hatta tek bir kişinin hakları açısından da yorumlamasıdır. Yani mümkün olan düşünce özgürlüğünün ucuna kadar gitmeye çalışır. Tabii ki bu noktada, eşitlik kavramıyla ele alınmadığı zaman özgürlük kavramının içinin boşalabileceğini söyleyebiliriz bir eleştiri olarak. Ancak bu bile Mill’in düşüncelerinin önemini azaltmaz. Bugün özellikle Avrupa türü burjuva demokrasilerinin sınırlı da olsa “bireysel düşünce ifade özgürlüğü” kavramının temelinde Mill gibi düşünürlerin önemi büyüktür.
Mill’in önem verdiği bireydir ayrıca; bireyi toplumun çıkarlarına feda etmez, çünkü toplum bireylerden oluşur ve birey özgür değilse, toplum de özgür olmayacaktır. Bu noktada Mill, “toplumsal özgürlüğü, bireysel özgürlüğe” bağlar.
Mill’in bu düşüncelerine tamamen katılıyorum, ama yalnızca eşitlik kavramıyla birlikte ele alıyorum özgürlük kavramını. Birey konusunda ise Mill’e hak veriyorum. Bireyleri özgür olmayan bir toplumun köle olacağını düşünüyorum.
“Birey, başkasının çıkarını ilgilendirmediği sürece, kendi eylemlerinden dolayı topluma karşı sorumlu değildir. Başkaları bireye öğüt verebilir, uyarılarda bulunabilir ya da onu ikna edebilirler. Hatta, çıkarları gerektirdiğinde bireyden uzak durabilirler. Toplumun, bireyin hareketlerine karşı hoşnutsuzluğunu veya onun hareketini tasvip etmediğini ifade etmek için başvurabilecek en önemli önlemler bunlardır. İkinci ilke ise şudur: Birey, başkalarının çıkarları açısından zararlı olan eylemlerden dolayı sorumludur.” (John Stuart Mill: Hürriyet Üstüne, On Liberty, 1859, sayfa 190.)
Mill özellikle bireyin düşünce ve ifade özgürlüğüne önem verir.
Bireyin hiçbir şeye zorlanamaması gerektiğini düşünüyorum. Birey kendi dünyasında Mill’in söylediği gibi her şeyi yapmaya özgürdür, başkasına zarar vermediği oranda sınırsızdır bu özgürlüğü. Birey üzerinde onun düşüncelerini değiştirmeye yönelik şiddet uygulanmamalıdır. Ve en büyük tehlike bence bireyleri tektipleştirmek ve onları aynı düşünmeye zorlamaktır. Tarih boyunca gördüğümüz budur, gerek dinler, gerekse ideolojiler bunu yapmaya çalışmışlardır. Birey tarihsel bir kurbandır bu anlamda.
“Özgürlük ve Otorite arasındaki mücadele, tarihin bazı bölümlerinde en dikkat çekici özelliktir.” (I. Introductory. Mill, John Stuart. 1869. On Liberty”. www.bartleby.com. Retrieved 16 July 2018) .diyordu Mill.
Gerçekten tarih, “iktidar savaşlarının tarihi”dir. Tarihi belirleyen en önemli etkenlerden birisi de işte bu özgürlük ve otorite arasındaki mücadeledir, yani bir başka deyişle iktidar savaşlarıdır.
Elbette Mill’in çelişkileri de vardır kitabında. Özellikle “medeni olmayan toplumlar” olarak gördüğü toplumların istibdat ile “medenileştirilmesi” yöntemini doğru olarak kabul etmesi gibi. Bu onun çelişkisidir.
Ama yine onun özgürlük üzerine görüşleri günümüzde önem taşıyor.
“Özgürlük Üstüne’yi okurken bu koşulların da akılda tutulması gerekmektedir. Mill’in hedefi, otoriter bir seçkinler grubu yaratmak değil, herkesi bağımsız bir varlık düzeyine yükseltmekti.” (Nicholas Capaldi: John Stuart Mill, sayfa 312)
Çelişkileriyle birlikte, özgürlük konusunda düşünen, üreten ve 19. yüzyılda düşünceleri çok etkin olan bir filozof ve onun eskimeyen yapıtından söz ediyoruz.
Erol Anar
Paraná, 27 Temmuz 2021,