Ütopik değil aksine, en gerçekçi ve henüz denenmemiş özgür toplum biçimidir bu.
Insanın insan, insanın doğa ve hayvanlar üzerindeki her türden iktidarını (geçici de olsa), eşitliği kaçınılmaz olarak bozan her türlü hiyerarşiyi (geçici de olduğunu söylesen) hemen şimdi ve burada reddetmiyorsan bence sosyalizm yolunda değilsin demektir.
Her türden devlete, otoriteye (geçici de olsa), topluma zorla çobanlık yapmaya, ona zorla kendi düşüncelerini dikte ettirmeye, toplama kamplarına, hapishanelere, işkencelere karşı değilsen; sen özgür bir birey ve toplum değil, köle bir toplum istiyorsun demektir.
Bir diğer insanı yönetmek istiyorsan (geçici de olsa), onun üzerinde otorite kurmayı arzuluyorsan, her türden diktatörlüğe, devlete karşı değilsen (geçici de olsa), anti-otoriter değilsen sen özgürlüğü değil, iktidarı arayanlardasın arkadaş. Çünkü özgür toplum, devletten, diktatörlükten, hiyerarşiden, baskıcı yasalardan çıkmaz, oradan çıksa çıksa köle bir toplum çıkar. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir toplum toptan hapsedilmiş toplumdur. Ister sağ ister sol etiketli olsun farketmez. Tarihte bolca örnekleri olduğu üzere.
Hâlâ “sosyalist” olduğunu düşünerek bazı devletlerin, liderlerin peşinde koşuyorsan yanlış yoldasın bence. Çünkü her devlet kendi ayrıcalıklı tabakasını yaratmak ve hiyerarşi kullanmak zorundadır. Bu sosyalizmin eşitlikçi doğasına aykırıdır. Yani bir yerde devlet varsa, orada asla sosyalizm olamaz.
Her anlamda, karşı olduğun sistemi -kapitalizmi- taklit ediyorsan, başta devlet olmak üzere onun kurumlarını devralıyorsan, hiyerarşisini aynen kullanıyorsan (geçici de olduğunu söylesen), özgürlük yerine baskı üreten bir rejim için çalışıyorsan, özgürlüğü en başa koymuyorsan üzülerek söylüyorum dostum bence sen ne sosyalizm yolundasın, ne de özgür bir toplum.
Özgürlüğü en başa koymayan, onu yarında değil şimdide aramayan, asla özgürlüğe ulaşamayacaktır.
Bu devleti geçici olarak kullanmayı düşünen ve onun kendiliğinden sönümleneceğini öngören Marksist sosyalizm anlayışı değil, devletin olmadığı liberter (özgürlükçü sosyalizm) anlayışıdır. Yani toplumsal anarsizmdir bu. (Not: Liberter sosyalizm olarak nitelenen siyasi felsefe, anarko-komünizm, anarko-kolektivizm, anarko-sendikalizm gibi anarşizm varyantlarını, ortaklığı, toplumsal ekolojiyi, özyönetimciliği ve konsey komünizmini kapsamaktadır. Kaynak:Vikipedi)
Eğer yüz elli yıldan fazladır yaptığın gibi, bu düşüncelere “ütopik” deyip dudak bükeceksen, bu aynı zamanda kendi diktatörlük arayışına bir kılıf olmaktan, otoriter devletçi kendi baskıcı düşüncelerini haklı çıkarmaya çalışmaktan, yani kendini kandırmaktan başka bir şeye yaramayacak.
Bu isteyenin istediğine özgürce inandığı, ama bunu bir başkasına dayatmadığı; hiyerarşinin ve devletin olmadığı, özgürlük ve gerçek eşitlik üzerine kurulu, özgürlüğü ertelemeyen, düşünce ve ifade özgürlüğünün tam ve eksiksiz olduğu, insanların kendi kendilerini sivil ve gönüllü organizasyonlarla, kooperatiflerle, federasyonlar ve özyönetimle doğrudan demokrasiyle yönettiği, yarını değil bugünü esas alan, politik çobanların olmadığı, yasalar değil etik kurallar ve erdem üzerine kurulu özgür bir toplumdur. Yatay, gönüllü ve sivil örgütlenmeye sahip bir toplumdur bu. Ütopik değil aksine, en gerçekçi ve henüz denenmemiş özgür toplum biçimidir bu.
Çünkü sosyalizm adı ne olursa olsun diktatörlükle, baskıyla, otoriteyle, devletle, eşitsizliklerle, ayrıcalıklarla değil; özgürlükle, gerçek eşitlikle, halkın kendi kendisini hiyerarşisiz ve merkezi olmayan bir biçimde yönettiği sivil organizasyonlarla, doğrudan demokrasi yöntemlerini kullanarak gelecektir; baskı ve diktatörlükle değil, özgürlükle yeşerecektir o…
Bir kez daha Bakunin ile bitiriyorum: “Bizler sosyalizm olmadan özgürlüğün ayrıcalık ve adaletsizlik olduğuna, ve özgürlük olmadan sosyalizmin kölelik ve şiddet olduğuna inanıyoruz.”
Erol Anar
Nisan Notları
2 Nisan 2020
Paraná