Hangi düşünce ve duyguların yararlı olduklarını, hangilerinin zararlı olduklarını öğrenme ve analiz süreci sayesinde, giderek sağlam bir değiştirme kararı, ‘Şimdi, kendi mutluluğumun sırrı, benim ellerimde. Bu fırsatı kaçırmamalıyım!’ duygusu geliştiririz.
Mutluluğa ulaşmanın birinci koşulunun kişinin zihinsel tutumu olduğunu söylerken tabii ki yiyecek, giyecek ve barınak gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması gerektiğini reddetmiyoruz. Fakat bu temel ihtiyaçlar karşılandığında, mesaj açıktır: Daha fazla paraya, daha büyük başarılara ya da üne, mükemmel bir bedene ve hatta ideal eşe ihtiyacımız yok – şimdi, tam şu anda, eksiksiz bir mutluluğa ulaşmak için gereksinim duyduğumuz temel donanım olan bir zihnimiz var.
Dalai Lama zihni eğitmek konusundaki yaklaşımını açıklarken konuşmasına şöyle başladı: “Zihin ya da bilinçten bahsederken, pek çok değişik durum olduğunu göz önüne almalıyız. Tıpkı dış koşullar ya da nesneler gibi, bazı şeyler çok yararlı bazıları çok zararlı ve bazıları da etkisizdir. Dışsal etkenlerle olan ilişkilerimizde, öncelikle bu farklı maddelerden hangilerinin faydalı olduklarını tanımlamalıyız, böylelikle onları geliştirmek, artırmak ve kullanmak konusunda dikkatli olabiliriz. Ve zararlı olan maddelerden kurtulabiliriz. Benzer şekilde, zihin söz konusu olduğunda, binlerce farklı düşünce ya da farklı “zihin” olduğunu bilmeliyiz. Bunlardan bazıları çok faydalıdır bunları korumalı ve beslemeliyiz. Bazıları ise olumsuz ve çok zararlıdır bunları azaltmayı denemeliyiz.
Yani, mutluluğu aramanın ilk adımı öğrenmektir. Öncelikle, bizim için olumsuz his ve duyguların ne kadar zararlı olduklarını ve olumlu duyguların ne kadar faydalı olduklarını öğrenmeliyiz. Ve bu olumsuz duyguların sadece kişisel olarak değil toplum ve dünyanın geleceği açısından da ne kadar zararlı olduğunu anlamalıyız. Bu tür bir anlayış onlarla yüzleşme ve yenme kararımızı güçlendirecektir. Ve sonra, olumlu duygu ve davranışların yararlarının anlaşılması gelir. Bunu anladığımızda, durum ne kadar zor olursa olsun, olumlu duyguları benimsemeye, geliştirmeye ve artırmaya karar vermeye başlarız. Bunun içinde, kendiliğinden bir isteklilik vardır. Hangi düşünce ve duyguların yararlı olduklarını, hangilerinin zararlı olduklarını öğrenme ve analiz süreci sayesinde, giderek sağlam bir değiştirme kararı, ‘Şimdi, kendi mutluluğumun sırrı, benim ellerimde. Bu fırsatı kaçırmamalıyım!’ duygusu geliştiririz.
“Budizm”de, nedensellik ilkesi, doğal bir yasa olarak kabul edilir. Gerçekle bağlantıya geçerken, bu yasayı hesaba katmalısınız. Örneğin, her gün yaşadığınız deneyimlerin içinde arzu etmediğiniz belli olaylar varsa, bu olayların meydana gelmemesini sağlamanın en iyi yöntemi, bunlara neden olan şartların ortaya çıkamayacağından emin olmaktır. Benzer şekilde, eğer belli bir olayın ya da deneyimin meydana gelmesini istiyorsanız, yapılacak en mantıklı şey, buna neden olan olay ve şartları bulup, olmalarını sağlamaktır.
“Zihinsel durumlar ve deneyimler için de aynı şey söz konusudur. Eğer mutlu olmayı arzu ediyorsanız, buna neden olan şartları aramalısınız; ve eğer acı çekmek istemiyorsanız, yapmanız gereken, acı çekmenize neden olabilecek olay ve şartların ortaya çıkmayacağına emin olmaktır. Bu nedensellik ilkesinin anlaşılması çok önemlidir.
“Mutluluğa ulaşmak için zihinsel tutumun son derece önemli olduğundan bahsettik. Bu nedenle, bir sonraki hedefimiz, deneyimlediğimiz zihinsel durumları incelemektir. Farklı zihinsel tutumları tanımlamalı ve mutluluğa götürüp götürmediklerine bakarak onları sınıflandırmalıyız.”
“Farklı zihinsel durumlar için özel bir örnek verebilir ve anları nasıl sınıflandırdığınızı açıklar mısınız?” diye sordum.
Dalai Lama şöyle açıkladı, “Örneğin, nefret, kıskançlık, üfke ve benzeri duygular zararlıdır. Bunları, olumsuz zihinsel durumlar olarak kabul ederiz çünkü zihinsel mutluluğumuzu yok ederler; bir kez birisi için nefret dolu ya da hastalıklı duydular beslediğinizde, kendinizi nefret ya da olumsuz duygularla doldurduğunuzda, diğer insanlar da size düşman gibi görünmeye başlarlar. Bunun sonucu olarak daha fazla korku, daha büyük bir çekingenlik, tereddüt ve bir güvensizlik duygusu gelişir. Bu duygular geliştikçe, dünyada yalnız olduğunuzu duygusu bir düşman gibi kabul edilir. Tüm bu olumsuz duygular nefret yüzünden gelişir. Diğer yandan, iyilik ve şefkat gibi zihinsel tutumlar son derece olumlu ve yararlıdırlar…”
“Merak ediyorum,” diye ısrar ettim. “Binlerce farklı zihinsel durum olduğunu söylediniz. Psikolojik anlamda sağlıklı ya da- iyi durumda bir insanı nasıl tanımlarsınız? Hangi zihinsel tutumları geliştirmemiz ve hangilerini elememiz gerektiğine karar vermek için böyle bir tanımı rehber olarak kullanabiliriz?”
Güldü ve sonra tüm alçak gönüllülüğü ile cevap verdi, “Bir psikiyatr olarak, psikolojik anlamda sağlıklı bir insan hakkında benden daha iyi bir tanımın olmalı.”
“Fakat, ben sizin bakış açınızı sormak istemiştim.”
“Pekâlâ, şefkat dolu, sıcak, iyi kalpli bir insanı sağlıklı olarak kabul ederdim. Eğer, şefkat ve sevgi dolu bir iyiliği koruyabilirseniz o yaman bazı şeyler kendiliklerinden kapıyı çalacaklardır. Bu sayede, diğer insanlarla daha kolay iletişim kurabilirsiniz. Bu sıcaklık duygusu bir tür açıklık yaratır. Tüm insanların sizin gibi olduklarını görürsünüz ve böylece onlarla daha kolayca ilişki kurarsınız. Bu size bir dostluk ruhu kazandırır. Böylece, bir şeyleri gizlemeye daha az ihtiyaç duyarsınız, bunun sonucunda da korku, kendinden şüphe etme ve güvensizlik duyguları kendiliklerinden dağılıp giderler. Ayrıca, diğer insanlara güven duymaya başlarsınız. Yoksa, örneğin, bir kişinin işinin ehli olduğunu görebilir ve o insanın ustalığına güvenebilirsiniz. Fakat eğer bu kişinin iyi biri olmadığını hissederseniz, bazı şeyleri gizlemek zorunda kalabilirsiniz. ‘Onun bazı şeyler başarabileceğini biliyorum fakat ona gerçekten güvenebilir miyim?’ diye düşünür, böylece onunla aranıza mesafe koymanıza neden olan belli bir endişe duyarsınız.
Dalai Lama
“Mutluluk Sanatı Yaşam İçin Bir El Kitabı”, Klan Yayınları, Çeviren: Güneş Tokcan.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/mutluluk-sanatiyasam-icin-bir-el-kitabi/25905.html