Mutluluklarımızın nasıl bedeli varsa, yaşadığımız acıların da bir bedeli var. Bu bedeli ödemezseniz, yıllar geçse de acılarınız peşinizi bırakmaz; ta ki o bedel ödeninceye kadar. Ben acılarımın bedelini ödedim ve yıllar var ki peşimi bıraktılar, yaşadığım acılar artık peşimden gelmiyor; sonsuz zaman ırmağında silinip gittiler.
Yaşadığımız acıların bedelini ödemek, onlarla yüzleşmek ve onları taşıyabilme iradesini göstermek zorundayız. Yüzleşmediğimiz sürece, acılarımızın bedelini bir ömür boyu öderiz. Yüzleşmekten kaçınan acılarını da tekrar tekrar yaşar.
İnsan bir kez kendisinden kaçmadan kendisiyle yüzleşmeye görsün, artık hiçbir şey onu korkutamaz. Her şeyle yüzleşmeye hazırdır o artık.
Yaşarken birçok bedel öderiz, önünde sonunda hayat ödetir bize tüm bedelleri. Her gülüşümüze bir ağlama borcumuz vardır.
Yaşadığımızı hissettiğimiz her an, ölümü hissedeceğimiz anlara borçlanırız. Yaşamak bir bedeldir. Ve bu bedeli de ölerek öderiz. Ancak bir kez değil birçok kez ölürüz hayatın içinde. Aslında çoğu insan ölmeden önce zaten ölmüştür. Bukowski’nin dediği gibi “Çoğu insanın ölümü bir aldatmacadır. Ölecek bir şey kalmamıştır geriye.”
Bu yüzden çevremize şöyle bir bakarsak, Bukowski’nin anlatmak istediğini daha iyi anlayabiliriz. Çevremiz ve dünyanın her yanı yaşayan ölülerle doludur. Aslında çoktan ölmüş, ama nefes alan ve bir makine gibi rutin bir şekilde yaşayan insancıklar… Belki biz de onlardan birisiyizdir kim bilir…
***
Elimize hayat defterimizi alsak ve yıpranmış sayfalarını dikkatle açarak tek tek okusak ve sonra bir silgi alıp geçmişteki tüm hata ve yanlışlarımızı silebilsek… Siler miydiniz defterinizden yanlışları ve hataları?
Aslında bizi biz yapan şeylerden birisidir yanlış ve hatalarımız. Hatta yanlış ve hatalarımız, ‘doğrularımızdan’ daha çok bizdir.
Elbette bu yanlışları, hataları görebildiğimiz ve onlardan ders alabildiğimiz ölçüde…
Çoğu zaman onları görmeyiz, yüzleşmeyiz.
Hayatımızın büyük bölümü yanlışları savunmakla geçer, doğruları değil.
Bazen de ‘doğruları’ yanlış bir şekilde savunuruz.
Ama elimizde hayat defteri var da, silgi yok. Yanlış ve hataları silemiyoruz hayatımızdan. İşte bu nedenle onların üzerini karalıyor, okunmaz hale getiriyoruz. Düşünmek bile istemiyoruz, sanki hiç yaşanmamışlar gibi. Ve yüzleşmekten kaçarak, sanıyoruz ki böylece onlardan kurtulacağız. Ancak az ileride hata ve yanlışlarımız tekrar tekrar önümüze çıkıyor, bedel ödüyoruz durmaksızın. Buna rağmen kendimizi mükemmel sanıyoruz. Bir hayatı değil de, bir yanılsamayı yaşıyoruz aslında.
***
İşte bu nedenle hayatta en çok kaçındığımız şey yüzleşmedir. Yüzleşme süreci, kolay bir süreç değildir. Yaşanan acıları iliklerinde duyarak yaşaman ve onlardan arınma sürecine girmen gerekir. Herkes bu süreci taşıyamaz. Ve yüzleşmekten kaçınır. Yüzleşmekten kaçınmak kişiyi acılardan kurtarmaz tam tersine o acıları daha da içselleştirir ve yaşam boyu taşımasına neden olur.
Erol Anar
Nisan 2017
Paraná-Brezilya
Çok iyi…Şu sosyal medyada bir orman havası,taze bir nefes,dinginlik veriyorsunuz..