Yalnızca gazete haberi okuyarak beslenmek, kum üzerinde patinaj yapmaya benzer; bu durum insanı bir santimetre ileriye götürmez. Hatta geriletir; onun anlama, algılama ve analiz etme kapasitesini darlaştırır, körleştirir. Gazete haberi yakın geçmişin, şimdi’nin, şu an’ın öyküsüdür. Şimdi’nin öyküsüdür, ya da şimdiye en yakın an’ın. Özellikle de gazetelerin internette yer alan sayfalarında bu vardır, bir hız. Bir dakika bile geride kalmamak için anlamsız bir yarış.
İnternet henüz yokken gazete haberi dün’ün öyküsünü anlatırdı genelde, internetle birlikte bugünün öyküsünü anlatmaya başladı. Bu saatin, bu dakikanın, her şey inanılmaz ölçüde hız kazandı. Yazılan taze haber, anında ölmeye başladı.
Gazete haberi, olay ile sınırlıdır çoğu zaman. Çoğu zaman, olgu ve kavramlar girmez haberin içine. Yani gerçeği değerlendirme, algılama kapasitesi eksiktir ve tüm boyutlarını kapsayamaz. Çoğunlukla, ‘şu oldu, bu oldu, şöyle dedi, böyle dedi’ şeklindedir bu haber. Haber analiz yapılsa da, o da olay’ın ötesinde bir kapı açamaz çoğu zaman. Çünkü boynundan şimdi’ye bağlıdır. Güncel gelişmelerin tutsağıdır. O çerçevede dolanır durur; zaman zaman geçmişe vurgu yapmaya çalışsa da.
Bu internet çağında, bir haber yayınlandığı anda ölü doğmuştur, çünkü haberin söz konusu ettiği gelişmeler, belki de o anda değişmiştir. Gazete haberi, zaman zaman geçmişe ya da geleceğe atıfta bulunsa da, bu onu şimdi’nin içine gömülü ve tutsak olmaktan kurtaramaz. Gazete haberinde, bu içinde yaşadığımız internet çağında dün, önceki gün, önceki saat, hatta bir önceki dakika bile ölüdür. Gazete haberi insanı tarihten koparır ve an’ın kısır döngüsünün içine hapseder.
Onun için gazetecilerin yazdığı yazıların, haberlerin çoğu sığdır, içi boştur ve güncelde boğulmaktan başka bir anlam taşımazlar.
İnsanı, şimdi’nin, güncelin, popülerin hapishanesinden kitaplar kurtarır. Onlar, geçmişi, şimdi’yi ve geleceği bünyelerinde taşırlar. Kitap zamanı, gazete zamanından farklıdır. Onun zamanı geniş zamandır. İçinde geçmişi, şimdi’yi, bir ölçüde geleceği de de barındırır. Ama şimdiye ulaşmak gibi bir amacı yoktur. Buna rağmen şimdi’yi, gazeteden daha iyi anlatabilir. Geleceğe yönelik öngörüler de taşır. Kitaplar, soğukkanlı yaklaşırlar gerçeğe, anlık değerlendirmelerden uzak kalmaya çalışarak. Zamanın demirden kafesi içinden sıyrılır o, gazeteler ise daima bu kafesin içindedir.
***
Fernando Pessoa, “Huzursuzluğun Kitabı” adlı yapıtının bir yerinde “gazete filozofları” terimini kullanılır. Ben bu terimi sevdim. Aslında bu terim, içinde yaşadığımız sosyal medya çağını iyi anlatıyor. Kitap okumayı çoktan bırakmış insanların bazıları, bütün boş zamanlarını haberden habere, gazeteden gazeteye atlayarak değerlendiriyor. Ve olaylara, olgulara, kavramlara ilişkin gazetelerden okudukları haber ve köşe yazılarından beslenerek düşünce oluşturuyorlar. Çoğunluk ise güncelin ötesine geçemiyor bu durumda. Çünkü gazete haberi ya da köşe yazısı daha ertesi gün gelmeden, miadını dolduruyor çoğunlukla. Ve dolayısıyla bu haber ve yorumlardan yola çıkarak oluşturulan görüşlerin büyük kısmı da, nesnel gerçekliği açıklayamıyor.
Artık entelektüellik kavramı da, internet ortamında yozlaştı. Entelektüel olmak, en fazla internet üzerinde beş-on gazeteyi saatlerce okuyup, içi boş, güncelle sınırlı yorumlar yapmak haline dönüştürüldü neredeyse. Ve bunlar da bir sosyal medya filozofu olmaktan ileriye götürmüyor insanı ne yazık ki…
Her şey imaj, her şey görüntü, olduğunda ve buna bir de gelişmelerin inanılmaz hızlı temposu eklendiğinde, insanların kitap okuyacak vakitleri kalmadı. Saatlerinizi, sosyal medyada aynı haberin değişik versiyonlarını okumaya harcarsanız, elbette kitap okumaya vaktiniz kalmayacaktır. Ve bu çağın gerçeklerinden birisi de ortaya çıktı böylece: Sosyal medya filozofları. Bu da, güncelle sınırlı, sığ sularda yapılan içi boş bir felsefedir.
Erol Anar