Herkesin içinde bir Dostoyevski vardır

Ne kadar güzel bir anlatım değil mi dostum? İnsan ruhunun derinliklerine doğru bir geziye götürüyor bizleri. Oysa insanlara burun kıvırmaktan, onları küçümsemekten, kendimizi üstün görmekten başka ne yapıyoruz söyler misin?
Hep insanları kategorize etmez miyiz: Eğitimliler, eğitimsizler ya da kültürlüler, kültürsüzler diye? Ne kadar saçmadır oysa, kültürsüz kim vardır ki bu yeryüzünde! Kültür, insanın doğaya karşı yarattığı her şey değil midir dostum? Eğitimsiz olarak gördüğümüz insanlardan öğrenecek bir şey yoktur bize göre, onları dinlemeye değmez bile. Eğitimlilerle ise kıyasıya bir sidik yarışına girer, kendimizi kanıtlamaya çalışırız.

Devamını okuyunuz...

Ben Kendi Cehennemime Odun Taşıyorum

Görünmez duvarlar örerler, bu insanlar önümüze. Bu nedenle, hayatımız boyunca istediklerimizi yapamaz, istemediklerimizi yaparız. Bir şey yapacağımızda önce düşünür, çevremizdeki insanların tepkisini ölçmeye çalışırız. Çevremiz istediği için evlenir, onlar istediği için çocuk yaparız. Böylece çoğunlukla yapacaklarımızı gerçekleştiremeyiz. Bu nedenle hayatımız bir pişmanlıklar manzumesidir. Böyle yaparak, aslında kendi cehennemimize odun taşırız.

Devamını okuyunuz...

“Hiçbir şey Gerçek Değilse, Her şeye İzin Verilmiştir”

Burada gerçek kavramı, toplumun hafızasında sanal gerçeklik ile yer değiştirmiştir. Daha doğrusu sisteme göre toplumun hafızası yoktur, tek tek bireylerin de… O hafızayı, sistemin kendisi oluşturur. Buna göre, gerçek olan tek şey sistemin kendisidir, bireyler bir vida işlevi bile görmezler bu anlayışa göre.
Sahi kendi gerçekliğimizi mi yaşıyoruz, yoksa simulakr bir dünyada mıyız?

Devamını okuyunuz...

Sıkışma

Bazen çok sıkışırız hayatın içinde, kendimizi çaresiz ve güçsüz hisseder, hayatımızın gerçekte sona erdiğini düşünmeye başlarız. Sıkışma insana, yalnızlık, depresyon, izolasyon ve yabancılaşma getirir. Bunların da etkisiyle, kişi kendisini olduğundan daha da fazla sıkışmış hisseder. Ters döndürülmüş bir böcek ya da kaplumbağa gibi kendi eksenimiz etrafında dönüş yaparız yeniden normal durumumuza dönmek için. Bunun için çok çaba gösterir ve yeniden “normal” durumumuza döneriz. Bir çeşit füksasyon’dur (saplanma) bu sanki. Bir bataklığa saplanmış gibi debelenir dururuz, bu durumdan kurtulmak için çok çaba göstermemiz gerekir.

Devamını okuyunuz...

İktidar Bütün Kötülüklerin Başladıǧı Noktadır

Gerçek anlamda muhalif ve entelektūel olmak, her rejimde, her koşulda, her tūrlū sisteme, herkese ve her şeye karşı olmaktır. Tek bir ölçū vardır: tek tek her bireyin ve sonuçta geniş kitlelerin özgūrlūǧū… Her tūrlū iktidar yozlaştırır. Öyleyse gerçek muhalif her tūrlū iktidarı reddeden, Bakunin’in deyimiyle bir özgūrlūk aşıǧıdır. İktidar ona boyun eǧeni de, ona sahip olanı da bitirir. Her tūrlū iktidar özgūrlūǧūn karşıtıdır. Çūnkū özgūrlūk ertelenemez, hemen şimdi ve burada olmuyorsa, gelecekte de olmaz. Özgūrlūk vaat edilemez. Özgūrlūk şimdi ve burada olmalıdır, her tūr koşulda yūrekte ve kafada… Le Guin’den esinlenirsek şöyle diyebiliriz: özgūrlūǧū elde edemezsiniz, özgūrlūk olabilirsiniz ancak’. Bir iktidara karşı çıkarken, bunu diǧer bir iktidara sahip olmak adına deǧil, gerçekten özgūrleşmek adına yapmalı…

Devamını okuyunuz...

Entelektüel

Entelektüelin en büyük özelliklerinden birisi gerçeği konuşmak ve bunu herhangi bir koşulda tekrarlamaktır. Entelektüel bir insan, her șeyi bilen bir insan değildir. Bildiği konular olduğu gibi, bilmediği birçok konu da vardır. Ancak çok yönlü bir insandır o.
Bir entelektüelin her konuda yorum yapmasına gerek yoktur bence. Ayrıca zaten her konuyu bilemez. Ancak bir entelektüel için en önemli șey bence, bildiğini düșündüğü konularda bile sürekli okuması, araștırması ve güncel gelișmeleri de izlemesidir. Entelektüel her șeyden önce hayatın öğrencisidir, hep öğrenir kitaplardan, insanlardan ve her şeyden.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!