Başında ve sonunda özgürlük kelimesinin yer almadığı hiçbir kavramı kabul etmiyorum.
Bir süredir 1905-1945 arasındaki dönemde yaşıyordum. İki dünya savaşının, devrimlerin olduğu, dünyanın yeniden biçimlendiği bir dönemi ifade ediyor bu yoğun 40 yıl. Bir labirentte gibi hissediyordum kendimi. Özellikle Lenin, Stalin, Troçki, Mao konulu belgeseller izledim çeşitli dillerde. Bu belgeseller ile paralel olarak yine aynı kişilerle ilgili biyografiler okudum. Yine kendi kitaplarıyla, o döneme ilişkin tarih kitapları okudum.
İnsan bildiğini düşündüğü ve ilgi alanında olan konularda bile, yoğun bir araştırmaya girişince ne kadar yetersiz ve aslında bilgisiz, anlamaktan uzak olduğunu görüyor. Ayrıca bilgi sahibi olmak, anlamak anlamına da gelmiyor. Son dönemde yazdığım bir kitapla ilgili olarak reel sosyalizm dönemiyle ilgili kitaplar ve yazılar okumaya başlayınca, bu konuda ne kadar yetersiz olduğumu gördüm.
Şimdiye dek “resmi tarih’ten öğrendiğimiz bir konuyu sorgulayınca, altından çıkan gerçek başka oluyor. Çünkü resmi tarihler, manipülasyon üzerine kurulur. Gerçeği anlatmazlar, ideali ve kendileri açısından “doğru” olanı, gerçekte olmamış olanı anlatırlar.
Her izlediğime, ya da her okuduğuma inanmam, ancak bilgileri farklı kaynaklar ile karşılaştırdığımda ikna olabilirim. O yüzden bu süreç içinde çok şey öğrendim. Bir dönemi incelerken, o döneme özgü koşulları ve konjonktürü de dikkate almak elbette gerekir. Ancak bunu yaparken, ama’lı açıklamalara, dönemsel koşullara, Hükümet’i ya da liderleri haklı çıkarmaya yönelik olarak çok fazla vurgu yaparsanız, o zaman sorunun ana kaynağından uzaklamış olursunuz.
Nesnel olabilmek için, önce görmek istemek, yüzleşmeye hazır olmak ve gördüklerinizin üstünü örtmemek gerekir. Yoksa resmi tarihin yeniden üretiminden başka bir şey yapmazsınız.
Resmi tarihten kopuş yapabilmek için, Menşevikleri Menşeviklerden, Bolşevikleri Bolşeviklerden, Anarşistleri Anarşistlerden okudum; o dönemi anlamak için. Bir de bu kesimlerin birbirlerine olan eleştirileri ve tarihçilerin kitaplarıyla birlikte. Edward Hallett Carr, Paul Avrich, Erich J. Hobsbawm vb… gibi özellikle bu konuda uzman olanların. Tabii bu tarihçilerin kitaplarına yapılan eleştirilere de kulak veriyorum.
Yine Murray Bookchin’in kitaplarını okuyup yararlandım. Ancak asıl önem verdiğim orada bizzat bu tarihe tanık olmuş, onu bizzat yaşamış ve rejimden bağımsız kişilikler oldu. Bunların başlıcaları Emma Goldman, Peter Kropotkin, Alexander Berkman, Voline idiler. Bu konuda Emma Goldman’ın “Rus Devriminin Çöküş Nedenleri”, “Hayatımı Yaşarken” adlı kitaplarını okudum ve inceledim. Voline’in “Rus Devrimleri” bana yeni pencereler açtı. Kropotkin’in Lenin’e yazdığı mektupların bazılarını okudum, bunlar kuşkusuz değerli tanıklıklardı. Çünkü rejime eleştirel ve nesnel bir bakış açısıyla yazılmışlardı. Rejimi koruma, manipülasyon yapma kaygılarından uzaklardı. Ve daha birçok kitap, bunların hepsini kitabımın sonundaki 20 sayfalık kaynakçada belirttim tek tek, burada hepsini sıralamam mümkün değil.
Amacım Sovyetler Birliği tarihini yazmak değildi. ”Özgür Toplum Arayışları” konulu kitabımın bir bölümü “Reel sosyalizm deneyimine bir bakış.” İşte bu bölümde o döneme ilişkin bazı önemli olaylardan yola çıkarak bu konudaki görüşlerimi açıklamaya çalışıyordum. Böyle bir özgür toplum arayışı neden başarısız oldu sorusuna kendimce yanıt arıyorum. Kitabımın konuyla ilgisi bundan ibaretti. Yoksa bir tarihi yeniden yazmak gibi bir düşüncem yoktu. Ama bunu yaparken de mümkün olduğunca resmi tarihten koparak ve nesnel olmaya çalışarak yapmaya çalışıyordum.
Buradaki zorluk şu: Sovyetler Birliği çoktan tarihe karışmasına rağmen, Türkiye’de ve dünyada hâlâ Sovyet resmi tarihi geçerlidir. Farklı kaynaklara ulaşmak için araştırma yapmanız gerekiyor. Ancak bu sürecin bana en büyük faydası, bilmediğim birçok şeyi öğrenmek oldu. Hiçbir şey yapmasam, kitabımı yayınlamasam bile, bu tek başına böyle bir araştırma yapmaya değerdi benim açımdan.
Tarihi yeniden özgürce okumayı, onun ıssız labirentlerinde gezinmeyi, anlamayı, görmeye çalışmayı çok seviyorum.
Sürecek…
Erol Anar
(Henüz yayınlamadığım “Özgür Toplum Arayışları” başlıklı kitabımdan…)