Bir kez kendi iç merdivenine adım atan bir daha asla çıkamaz oradan. Öyle bir iç dünyadır ki yürüdükçe merdiven sayısı artar, yürüdükçe genişleyen sonsuz bir dünya içimizdedir işte. Asıl olan onu keşfetmektir.
Örneğin para ile elde edilen ya da öyle olduğu düşünülen mutluluk kalıcı değildir. Buradaki haz, “Ben herkesin yapamayacağı bir şeyi yapıyorum, ben özellikli, seçilmiş birisiyim.” hazzıdır. Ama sahte bir mutluluktur bu. Çünkü özellikli ya da seçilmiş olduğundan değil, parasını ödediğinden böyledir. Çünkü bunu ikinci kez yaptığında kişi aynı hazzı duymayacak ve mutlu da hissetmeyecektir kendini. Çünkü tatminsizlik, mutluluk duygusundan ağır basacaktır. Tatminsizlik ve alışmak insandaki mutluluk duygusunu öldürür. Örneğin basit bir kulübede yaşayan bir insanı çok lüks bir eve koyun. Sanki yıllardır orada yaşıyormuş gibi bir haftada oraya alışacak ve o ilk haftada yaşadığı sevinci bir daha asla yaşayamayacaktır. Alışmak, heyecanı da, mutluluğu da öldürür. Bu kaçınılmazdır.
Kendimizden ne kadar uzaklaşmışsak, mutluluğa da o kadar uzağızdır.
Kant şöyle der: “Mutluluk kavramı o kadar belirsizdir ki, herkes mutluluğu elde etmek istese bile, gerçekte istediği ve arzuladığı şeyin ne olduğunu kesin ve tutarlı bir şekilde asla söyleyemez.” [1]
Kişi ne istediğini bilemediği için zaten mutluluğu parada, kariyerde, iktidarda ve şehvette, başka şeylerde arar. Bazen bunu aramak için Tibet’in dağlarına çıkar. Oysa uzağa gitmesine gerek yoktur, O zaten içindedir onun, ulaşmasını bilirse onu yaşayabilir an an.
“Belirsizlik insan yaşamının doğal habitatıdır –belirsizlikten kaçma umuduysa insan yaşamındaki arayışların motorudur. Belirsizlikten kaçmak, yalnızca zımnen varsayılsa bile, her türlü karma mutluluk hayalinin en önemli bileşenidir. ‘Gerçek, muntazam ve eksiksiz’ mutluluğun, her zaman belli bir uzaklıktaymış gibi görünmesinin nedeni de işte budur: Malum ufuk gibi, ne zaman yakınlaşmaya çalışsanız uzaklaşır.” [2]
İşte yanılsamamız mutluluğun uzakta olduğunu sanmamızdır. Kendimizden ne kadar uzaklaşmışsak, mutluluğa da o kadar uzağızdır. Ayrıca mutluluk süregen yaşanmaz, anlarda yaşanır. Yaşanır biter, tekrar yaşanır böyle devam eder.
***
“Mutlu bir şekilde yaşamak … bütün insanların dileğidir, ancak sıra yaşamı mutlu kılanın ne olduğunu açıkça görmeye geldiğinde, ışık el yordamıyla aranır; aslında, mutlu yaşamı elde etme güçlüğünün bir ölçüsü şudur: şayet insan yolda yanlış bir dönemece girmişse onu elde etmek için ne kadar didinirse ondan o kadar uzaklaşır…”
Seneca,
“Mutlu Yaşam Üzerine”
İnsanı mutsuz eden şeylerden birisi de kıyaslamadır. Kişi ne kadar çok kendisini başkalarıyla kıyaslarsa, o kadar mutsuz olur. Oysa herkes kendi yolunda gider, kimse bir diğeriyle kıyaslanamaz. Herkesin yolu farklıdır. “O zengin, ben yoksulum.”, “O evli bir ailesi var mutlu, benim ailem yok.”, “Onun iyi bir kariyeri var, benim yok.” vs.. gibi kıyaslamalar kişiye mutsuzluktan başka bir şey getirmez. Oysa belki de bütün bunlara sahip olan kişi bizden de mutsuzdur, ama dışarıya mutlu görünüyordur. Bilemeyiz. Mutlu olmak için öğrenilmesi gereken ilk şey kimseyi kendin ile kıyaslamamandır. Bir bireyin kıyaslanabileceği tek kişi vardır: O da kendisi. Kendisini farklı zamanlarıyla kıyaslayabilir ancak o bile yanlıştır özünde. Çünkü farklı koşullar ve durumlar içindedir sürekli, bunlar da sürekli olarak değişir.
Bunun tersi de bizi mutsuz yapar. Kişi hep başkalarına eleştirel yaklaşır bu örnekte, onları eleştirir, suçlar. Ama kendine dönüp bakmaz.
Seneca bu durumu şöyle anlatır kısaca: “Her tarafınız yara bere içindeyken başkalarının sivilcelerine bakıyorsunuz.” [3]
Mutluluğu insanların çoğu arar. Ona giden yolları da. Ama bu yollar çoğunluğa göre para, kariyer ve iktidar sahibi olmaktır. Çünkü böylelikle mutlu olacağını, bu araçlarla mutluluğa ulaşacağını sanır kişi. Sistem ona kendisini kurtarmasını, kariyer ve para yapmasını söyler, bu yoldan girmesini önerir. Ancak mutluluktan uzaklaşmanın araçlarıdır bunlar ancak.
Şöyle bir anekdot var:
“Yunan mitolojisinde mutluluğa dair bir hikayeye göre; Tanrılar insanlar mutluluğu arasın ve böylece kıymetli olsun diye saklamaya karar verirler.
Biri der ki, “Göklerin en uzağına saklayalım.”
Diğeri, “Denizin en dibine…”
Öbürü, “Ormanın en kuytusuna saklayalım.” diye belirtir.
Sonunda biri der ki,
“İçlerine saklayalım. Oraya bakmak kimsenin aklına gelmez.”
Mutluluk içimizdedir, ona giden yolu bulmak için kendimizi tanıma ve gerçekte ne istediğimizi sorgulamamız gerekir. Bu serüven de sonsuzdur. Bir kez kendi iç merdivenine adım atan bir daha asla çıkamaz oradan. Öyle bir iç dünyadır ki yürüdükçe merdiven sayısı artar, yürüdükçe genişleyen sonsuz bir dünya içimizdedir işte. Asıl olan onu keşfetmektir.
Erol Anar
Yazının
birinci bölümü için: https://erolanar.org/2019/11/01/mutluluk-uzerine-notlar/
[1] Zygmunt Bauman: Yaşam Sanatı, Versus Yayınları, 2. Baskı, Ekim 2013, İstanbul. sayfa 42.
[2] Bauman, age, sayfa 35.
[3] Seneca: Mutlu Yaşam Üzerine–Yaşamın Kısalığı Üzerine,2019-04-15, İş Bankası Yayınları, sayfa 40.