Daha önce ondan söz etmiştim. Tabutçu Şahin amca uzun boylu, kocaman elleri olan güçlü, kuvvetli bir insandı, ama tabut taşımaktan da yorulmuştu. Bu yüzden biraz kambur yürürdü. Bu kocaman elleri ilk bakışta dikkat çekerdi. Kafasında ise rengi solarak griye dönmüş, sekiz köşe bir şapka olurdu hep yaz kış.
O zamanlar Havza’nın yarısını, işte bu Tabutçu Şahin amca gömmüştü. Bıyıkları dudağının kenarından yana ve biraz aşağıya sarkardı. Hep hafif uzamış beyaz sakalları olurdu yüzünde. Ölümü, belki de Havza’da en iyi tanıyan insandı. Omzunda taşıdığı kalın ipi, tabutu taşımak ve bağlamak için kullanırdı. Her gün acılı insanlarla, cenazelerle karşılaştığından dolayı işi gereği, tersine sakin bir insandı. Kolay kolay sinirlenmezdi. Ama Dörtyol’da onu kızdırırlardı bazen. Bu zamanlarda o insanı tabutun içinde toprağa gömdüğünü hayal ederdi. Çocuklar ondan korkarlardı, çünkü Tabutçu idi. Ama ben korkmazdım. İyi bir insandı, bizim dükkâna gelirdi ara sıra ve sohbet eder ayak üstü sonra yeniden giderdi bir bilinmeze.
Şahin’le ilgili bir efsane yayılmıştı bir ara Havza’da. Sözde, hacca gidenler, Şahin’i Kâbe’de ibadet ederken görmüşlerdir. “Hacca giden her Havzalı Şahin’i görür.” deniliyordu o zamanlar. Bu söylentiden sonra insanlar onu yarı kutsal ya da ermiş insan olarak görmeye başlamıştı kasabada. Efsanenin aslı ise sonradan ortaya çıktı: Kâbe’de Hacılara su satan bir Arap, Şahin’e benziyordur. Şahin ise bu durumun getirdiği zevki yaşıyordu içten içe. İnsanlar ona daha bir saygıyla bakıyorlardı artık.
Şahin amca yalnızca cenaze işiyle uğraşmıyordu, hamallık da yapıyordu, bazen ev taşımada bile onu çağırırlardı. Çok çalışkan ve emekçi bir insandı.
Şahin amca Kürttü. Ve Kürtler ona “Şahin Çiçek ya da Çiçek Şahin” derlerdi. Dediklerine göre Şahin amcanın bir zamanlar gençliğinde sevdiği kızın adı “Çiçek” imiş. Ama kız onu değil, başkasını sevmiş. Kızdırmazlarsa kolay kolay sinirlenmeyen, o bilgece sakin kişiliğe sahip Şahin amca, bunu duyar duymaz sinirlenir ve kanı beynine hücum ederdi.
“Lan Şahin Çiçek!” diye bağırdığında arkasından birisi, Şahin amca kızar ve,
“S.ktir lan!” diye bağırırdı. Kızdırmaya devam ederlerse omzundaki ipi tutar ve peşlerinden koşardı küfürler ederek.
“Ulan bir yakalarsam sizi ben piçler….” derdi.
Bir gün Osman adlı bir kamyon şoförü, yine Dörtyol’da Şahin amcayı görünce onu kızdırmıştı. Kamyoncu Osman onbirlilerdendi. Bunlar kendi aralarında küfür ederek eğlenenler takımındandı.
“Ulan Çiçek, nerelerdesin görünmüyorsun?”
“Bak git kafamı kızdırma.”
“Kızsa ne olur lan?”
Bunun üzerine Şahin amca küfürler ederek onbirli kamyoncu Osman’ın peşinden koşar. Kamyoncu da ona ağıza alınmayacak küfürler etmektedir kaçarken.
Bu olaydan bir süre sonra bir gün Şahin amca Yukarı Çarşı’da yürürken, birden Kamyoncu Osman’ın karısının yukarıdan geldiğini görür. Hemen kadının önünü keser ve,
“Yenge bak,” der “senin Kocan beni her gördüğünde kızdırıyor, küfür ediyor. Sen benim bacımsın yenge, sana saygım sonsuz. Ama o Kocana şöyle, onu bir yakalarsam afedersin a.ına koyacağım…”
Erol Anar
Not: Şahin amca ile ilgili bir anısını anlatarak bana esin kaynağı olduğu için Hikmet abiye (Hamarat) teşekkür ederim.
“Aşaǧı Mahalle” başlıklı henüz yayınlanmayan kitabımdan…
Copyright © 2019 erol anar. Bütün hakları saklıdır.