İşte bu nedenle özgürlük hemen ve vazgeçilmez olarak talep edilmesi gereken, hava ve su gibi insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Çünkü insan, kendi doğal varlığını, doğa ile uyum içinde ve toplumun bir üyesi olarak anlamlandırır. Bunun için de özgür olması şarttır.
Özgürlükten söz ettiğimde genellikle insanların şöyle tepkilerine şahit oldum yazılarımdan dolayı defalarca, birincisi “Sınırsız özgürlük olmaz.”; ikincisi ise, “Özgürlük her istediğini yapmak değildir.” diyorlar.
Burada özgürlük kavramı ile kuralları ve olguları karıştırdığımızı düşünüyorum. Örneğin trafik lambası kırmızı yanarken aracınızla oradan geçmek özgürlük değildir. Bu bir kuraldır. Çünkü eğer kuralı ihlal ederseniz, başka birinin ve kendinizin de hayatınızı tehlikeye atmış olursunuz. Çünkü özgürlük bir kavramdır, bir kural değil.
Proudhon, “Makaleler”inde özgürlüğü ‘başkalarına zarar vermeyen her şeyi yapma hakkı olarak’ [1] açıklar.
“Bir insanın özgürlüğünün bir başka insanın özgürlüğüyle sınırlandığı doğru değildir. İnsan, tümüyle hemcinslerinin serbest rızasıyla akseden ve tanınan kendi özgürlüğünce gerçekten özgürdür, onların özgürlüğünde doğrulama ve genişleme bulur. İnsan yalnızca eşitçe özgür insanlar arasında gerçekten özgürdür; bir tek insanın bile köleliği tüm insanlığı çiğner ve herkesin özgürlüğünü etkisiz hale getirir.” (The Selected Works of Mikhail Aleksandrovich Bakunin, Published by Library of Alexandria)
İkincisi, özgürlük istediğini yapmak, istemediğini yapmamaktır aynı zamanda denildiği gibi. Burada önemli olan bireyin her istediğini yaparken, -ya da istemediğini yapmazken-, bir başka bireyin özgürlüğüne saygı duyması ve onun özgürlüğünü ihlal etmemesidir. Eğer benim yaptığım ya da yapmadığım bir davranış, başka bir bireyin özgürlüğünü ihlal etmiyorsa, yaptığım davranışın sonuçları sadece beni bağlıyorsa, o noktada özgürlüğüm sınırsız olmalıdır.
“Zorbalığın olduğu yerde elbette özgürlükten söz edilemeyecektir. Ve özgürlükten söz edilemeyen yerde içten olmak yerine dışarıdan vaziyeti kurtarma kaygısıyla yaşanacağı için başat varoluş hali yaltaklanıcılık ve soytarılık olacaktır.” [2]
Bir de özgürlükten yana olduğunu söyleyip, aslında özgürlük düşüncesine tahammül edemeyenler var. Bunlar aslında özgürlüğü değil, iktidarı istiyorlar. Ve iktidarı ele aldıklarında özgürlüğü getirmeyecek, tam tersine yine bireyin ve toplumun özgürlüğünü kısıtlayacaklar. Belki de önceki sistemden daha fazla.
Çünkü özgürlüğün bir özelliği vardır, bu onun doğasından kaynaklanır: Dayatılan bir şey özgürlük olamaz. Onu bireyin, toplumun kendisi talep etmeli ve korumalıdır. Hele devlet gücüyle dayatılan bir şey özgürlük değil, kölelik olacaktır yalnızca.
Bu noktada Bakunin’in dediğine dönersek: “Bir insanın özgürlüğünün bir başka insanın özgürlüğüyle sınırlandığı doğru değildir. İnsan, tümüyle hemcinslerinin serbest rızasıyla akseden ve tanınan kendi özgürlüğünce gerçekten özgürdür, onların özgürlüğünde doğrulama ve genişleme bulur. İnsan yalnızca eşitçe özgür insanlar arasında gerçekten özgürdür; bir tek insanın bile köleliği tüm insanlığı çiğner ve herkesin özgürlüğünü etkisiz hale getirir. Herkesin özgürlüğü bu nedenle yalnızca herkesin eşitliği halinde gerçekleşebilir. Özgürlüğün eşitlikle gerçekleşmesi, hem ilkece hem de gerçekte, adalettir. Eğer insan ahlağının bir temel ilkesi varsa, o da özgürlüktür. Hemcinslerinin özgürlüğüne saygı duymak görevdir, onları sevmek, onlara yardım etmek, hizmet etmek ise erdemdir.”[3]
O zaman özgürlük ve eşitlik iç içedir, birbirlerinden asla vazgeçemezler. Vazgeçtikleri anda, ne gerçek özgürlük ne de eşitlik olur. O takdirde özgürlük içeriğini kaybeder tümüyle ve kapitalizmin yaptığı gibi içi boş ve aslında olmayan “kişisel özgürlük” söylemine indirgenir. Bu yalnızca kâğıt üzerinde bir eşitlik ve özgürlüktür. Tamamıyla kandırmacadır. Bu anlamda Bakunin’in dediği gibi kimsenin özgürlüğü, bir diğerinin özgürlüğünü engellemez, aksine bunlar birbirlerini geliştirirler. Zorunlu olmayan, gönüllü olarak bir diğerine duyulacak saygı, özgür toplumun temelini oluşturacaktır. Bu aynı zamanda, bireyin kendisine olan bir saygısıdır.
Bakunin’in dedigi gibi, “Bireysel özgürlük, ayrıcalıklı olan değil, fakat insani olan, insanların gerçek yetenekleri tam olarak gelişmelerine ancak tam eşitlik ortamında ulaşabilecekler. “ [4]
Özgürlüğü sona ertelemek, onun yerine devlet aygıtını koymak, (geçici olduğu söylense bile) onun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bilmek demektir aynı zamanda. Çünkü özgürlük öyle bir şey ki, şimdi ve burada olmalıdır o. En yakın zamanda yaşanmalıdır. Bunun olanakları için mücadele edilmelidir. Ve özgürlük, iktidar ve hiyerarşi ortamında kaybolacaktır. Özgürlük adına iktidar olmaz çünkü. Çünkü özgürlük varsa bireyin birey, sınıfın sınıf, grubun grup, erkeğin kadın, ırkın ırk, halkın halk üzerindeki iktidarı olmayacaktır. İktidarın olduğu yerde özgürlük yoktur ve de olmayacaktır. Bu her çeşit iktidar için geçerlidir. Çünkü özgürlük ve iktidar kavramları birbiriyle temelde çelişir. İktidar özgürlüğü daha başında öldürür, ölü bir kavram ise sonunda da doğmaz tekrar. Sonuç olarak iktidar, özgürlüğü doğuramaz, çünkü onu daha en başta öldürmüştür.
İşte bu nedenle özgürlük hemen ve vazgeçilmez olarak talep edilmesi gereken, hava ve su gibi insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Çünkü insan, kendi doğal varlığını, doğa ile uyum içinde ve toplumun bir üyesi olarak anlamlandırır. Bunun için de özgür olması şarttır. Yoksa kendisine, çevresine, üretimine ve doğaya yabancılaşması kaçınılamazdır.
İşte bu nedenle Bakunin özgürlük kavramına her şeyden çok önem vermiştir:
“Yalnız bir tek şey için yalvarıyordum: Özgürlük ya da ölüm.” [5]
Özgürlük verilemez, ama alınabilir yalnızca. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
İçinde gerçek ve her anlamda eşitlik barındırır özgürlük, bu onun özü ve doğasıdır. Ve böylece özgürlük ve eşitlik, doğrudan demokrasi ile birleştiğinde özgür toplumun temelini oluştururlar.
Onun için her şey bu kelimenin içine sığar insan yaşamının anlam bulması için. Özgürlük, özgürlük ve özgürlük. İşte insanın tarihsel düşü budur ve bir gün gerçek özgürlük eşitlik temelinde gerçekleşecektir.
Erol Anar
Ocak 2019
Santa Catarina
Dipnotlar
[1] Bkz; Proudhon: Makaleler, s. 15-16.
[2] Doğu Bilgeliği – Kılavuz Kitap, epub, s. 17. – A.K.Coomaraswamy_R.Guenon_S.Dasgupts, Say Yayınları, 1. Baskı: 2012, Istanbul, 16.
[3] Mihail Bakunin: Moskova’da Anarşizm, Bakunin Devrimci El Kitabı, madde: 3, e-kitap, sayfa 2.
[4] Bakunin, Tanrı ve Devlet, sayfa 50-51.
[5] Mihail Bakunin: Tanrı ve Devlet, Belge Yayınları, Istanbul, sayfa 16.