Daha yazıya başlarken, başlıktaki soruya, “Evet hayvan haklarını savunmanın tam da sırası.”diye yanıt verecegim. Ne zaman hayvan haklarını savunanlar gündeme gelse, toplumun bir kesimi şuna benzer sözler söylüyor: “Hayvan haklarını bırakın. Önce insan hakları lazım. İnsanın değerinin olmadığı bir yerde, hayvanın değeri mi olur? Bu sözler daha birçok gerekçeye sığınılarak devam ediyor: “Biz karnımızı doyuramıyoruz, siz hayvan haklarından söz ediyorsunuz!”
Year: 2018
Pablo Neruda’nın Evinden Notlar
Hava iyice kararınca evden çıkıyor ve kendimizi yokuş aşağıya okyanusa doğru vuruyoruz. Kulaklarımızda bir fısıltı gibi esen rüzgâr bize Neruda’nin şiirlerini okuyor:
“Bir attır rüzgâr:
denizde, gökte
devineni dinle.
Götürmek ister beni: dinle
nasıl devinir dünyada
taşımak için beni uzaklara.”
And Dağlarının Eteklerinde Bir Yolculuk
Kadının adı Alba, adamın adı ise Migúel. Yemekte beyaz şarap ile karides, somon balığı ve çeşitli mezeler, salatalar var. Yemekten sonra bize Alba’nın hayatını kurtaran küçük haberin yer aldığı gazete kupürünü gösteriyorlar. Migúel ise şanslı imiş, rütbeli bir asker akrabası devreye girerek, onu gözaltına alınmaktan kurtarmış darbe sırasında.
Mayıs Anneleriyle buluşma ve Che Guevara’nın evinden notlar
Daha önce buradaki motosikletin, “Bir Motosiklet Günlüğü” adlı filmde kullanılan motosiklet olduğunu duymuştuk. Bunu müze müdüresine sorduğumuzda, bunun filmdeki motosiklet olmadığını, ama 1933 model Che’nin kullandığı ile hemen hemen aynı özelliklere sahip olduğunu söylüyor.
Müzenin müdüresi bayan ile tanışıp, ona gezimiz hakkında bilgi veriyoruz. Bizimle oldukça ilgileniyor. Daha önce burayı Fidel Castro, Venezuela eski Devlet Başkanı Hugo Chavez ile ziyaret etmiş. Müdüre hanım, bize onlarla çekilmiş fotoğraflarını gösteriyor.
La Boca Cumhuriyeti’nde
Daha sonra yine bir gece otobüsüyle, saatler süren bir yolculuktan sonra Mendoza’ya ulaşıyoruz. Burası ülkenin batısında kalan Şili sınırına yakın, üzüm bağları ve şaraplarıyla ünlü bir bölge. Zeytinyağ üretimi de yapılıyor ayrıca. Zaten kente girişte yolun her iki yanında,güzelliğiyle bakanları büyüleyen uçsuz bucaksız üzüm bağları yer alıyor.
Fadime (I)
görmek ya da görmemek
işte bütün sorun bu fadime
dokunmak ellerine saçlarına
yüreğinin sokaklarında kaybolmak
Fadime (II)
merhaba ve hoşça kal fadime
sen artık fadime değilsin
belki bir gün yine yazarım sana
bir katil şefkatini taşıyan
kirli beyaz bir manifesto
Yeraltı Edebiyatına Giriş: Kaybedenlerin Hikâyesi
Yeraltı edebiyatı, kapitalist sistemde kaybedenlerin (losers) edebiyatıdır her şeyden önce. Varoşlardaki işsiz ayyaşların, hırsızların, uğursuzların, arka sokaklarda geceleri çalışan “fahişelerin”, uyuşturucu bağımlılılarının, “suçluların”, eşcinsellerin ve sokaklarda yaşayan evsizlerin hikâyesidir bu. Yani tabuların gölgesinde ve toplumun kıyısında uçurum kenarında yaşayanların öyküsüdür. Uçurum insanların hazin, umutsuz ve katı bir gerçekliǧin boğduğu, anlatılmayanların “küçük insanların”hikâyesidir.
Geleceğin Toplumu (9) : Bilim Teknoloji ile Bütünleşerek Teknobilim mi Oldu?
Ayrıca yapay zekadaki gelişmeler de güç ve iktidar ilişkilerini doğrudan etkileyecek gibi görünüyor yakın gelecekte. Bir de yapay zekaya sahip robotlar, ile bu teknolojiyi elinde tutan insanlar arasında çelişkiler ve güç savaşları da yaşanabilir. İnsan 150-200 IQ sahibi olduğunda dahi olarak adlandırılıyor. Ama şu an yapay zekaya sahip 10 bin IQ’ya sahip robot yapıldı. Dolayısıyla bu sayı hızla artıyor. 1 milyon IQ’ya sahip yapay zekalı robotlar olduğunda insanın bu zeka ile başa çıkması olanaklı görünmüyor zaten bunun için Stephen Hawking ve saygın bilim insanları durmadan uyarıda bulundular.
Hayata Dair Notlar
Sosyal medya, fiziksel ve içsel yalnızlıkların, sanal kalabalıklarla çarpıştıǧı yerdir. Sanal kalabalıklar, yalnızlık duygusunu geçirmez, tam tersine derinleştirir. Sanal kalabalıklar, çoǧalmış yalnızlıklardır. Bu da çaǧımız insanına fiziksel yalnızlıǧın yanısıra sanal yalnızlık duygusunu da yaşatır ve onu daha da kendisine yabancılaştırır.
Bazı kișiler daha keskin, daha radikaldirler ya da öyle görünürler. Ancak bu, o kișinin, daha devrimci, etkili ve dönüștürücü olduğu anlamına gelmez. Gerçek devrimci, her gün yeniden kendini kanıtlama eylemine ve sloganlara sığınarak ucuz gösterilere girmeyen, kendi dahil her seyi sorgulayan, uzun soluklu olarak mücadele yürütebilen insandır.