Yüzlerce yorum, binlerce beğeni, ama yazıyı anlayan yüzde 1 bile değil ne yazık ki. İşte ülkenin fotoğrafı budur benim açımdan.
Dostoyevski Nedir?” başlıklı yazımda Dostoyevski’den hiçbir alıntı yok. Bu yazımı, “Dostoyevski Nedir?” başlıklı bir televizyon kanalının yaptığı araştırma sonuçlarını yorumlayarak yazdım. Yazımın sonunda da bu videoya yer verdim.
Yazıyı ben yazdım, altında da imzam var. Ama insanların büyük bölümü yazının başlığında Dostoyevski ismi geçiyor diye ve fotoğrafı olduğu için yazıyı Dostoyevski yazdı sanıyor. Oysa yazıyı okuyup anlamaya çalışsalar, yazıda Dostoyevski’den hiçbir alıntı yok. Dostoyevski bu yazıyı yazamazdı, çünkü yazıda içinde yaşadığımız çağ ile ilgili olgular var. Ayrıca Dostoyevski neden, “Dostoyevski Nedir?” diye bir yazı yazsın?
Yazımın sunumunda üste şu paragrafı almıştım: “İçinde yaşadıǧımız çaǧ, anti-entelektūel bir çaǧdır. Ne kadar cahilseniz o kadar fazla şansınız var bu sistemde. Ben bu çaǧa ‘aptallar çaǧı’ diyorum. Hayatında ders kitabından başka bir kitap okumamış hekimler, avukatlar, yargıçlar, mūhendisler, bilim insanları vs… yetiştiren ve onları kendisine hizmet ettiren bir fabrikadır kapitalist sistem. Tek bir kitap okumamış bir futbolcu milyonlarca dolar ve būyūk bir ūn kazanabiliyor. Sistemin kurallarına uymayan, hayatını insanlıǧa adamış bir bilim insanı ya da entelektūelin adını toplumun būyūk kesimi bilmiyor.”
Ama dediğim gibi yazının başlığında ismi geçiyor ve fotoğrafı var diye okurların yüzde 90’ından fazlası yazıyı Dostoyevski yazdı sanıyor, Haydi sansınlar, benim tek tek okurları yazının benim yazım olduğuna ikna etme sorumluluğum yok, okur neye istiyorsa ona inansın.
Ama iş burada kalmıyor, “Bu sözler Dostoyevski’ye ait değil”, “Dostoyevski zamanında futolculara bu kadar para mı ödeniyordu?” diye beni yalancılıkla suçlamasalar bir de. Bu tepkilerden en komiği ise, “Dostoyevski nedir değil, Dostoyevski kimdir olacak.” diyen öğretmen okurumdu.
Yine bir okur yorum yapmış, şöyle sesleniyor bana: “O zamanlarda futbol para ediyor muydu aloo, neyin kafası bu?”
Bir okur aynen şöyle yazmıştı: “Ne büyük bir yazarmış bu Dostoyevski, 200 yıl önceden günümüzü görmüş ve yazmış.”
Başka bir okur: “Bu ne bicim soru lan, Dostoyevski nedir? Hangi anatomi cahili dostoyevski nin insan oldugunu bilmiyor.”
Peki şuna ne dersiniz bir öğretmen şöyle bir yorum yapmış yazımın altına: “Bu sözü okuyunca önce söze baktım ve bunu günümüzden birisi söylemiştir dedim. Sonra baktım ki Dostoyevski’ye ait. Dostoyevski günümüzden en az 120-130 yıl kadar önce yaşamıştı. Söz kehanet niyetiyle söylenmemiş,yaşadığı dönemin bir tesbiti olduğuna göre,yazar günümüzde bu tesbiti yapsaydı acaba tam anlatabilir miydi,yeterli kelime bulabilir miydi?”
Daha da kötüsü 9 kişi de bu yorumu beğenmiş.
Başka bir okur, “ Adam 19.yy’dan bahsediyor. Üstünüze almayın. Şimdikiler artık şeytanlaşmış insanlar…daha mı iyi?” demiş. Fakat em komik yorumu şu okur yapmış: “130 sene önce düşünülen yanlış fikirlerin için de biz veya bizlerden olanlarda var neyse ama şimdi Allaha şükür insanlarımız doğruyu görüyor Allah yardımcımız olsun her şey düzelmeye gidiyor ve düzeliyor inşallah”
Bir okur da şöyle demiş: “”İçinde yaşadığımız çaǧ, anti-entelektūel bir çaǧdır.” haa, eski çağlarda pek ermişti , çok bilgiliydi sanki tüm insanlar. Okuma-yazma bilmeyen köyde doğup, orada ölen tipler Dostoyevski zamanında ezici bir çoğunlukla….”
(Yorumlardaki imla yanlışları, yazan okurlara aittir.)
Burada biraz da birey üzerinde kitle psikolojisi egemen oluyor. Çünkü yorumları okuyan kişilerin büyük çoğunluğu, yorumlar büyük oranda bu yazıyı Dostoyevski’nin yazdığı üzerine olduğu için, otomatik olarak yazıyı Dostoyevski’nin yazıdığını düşünüyor. Yani kitleye uyuyor.
1951 yılında Solomon Ash’in yaptığı deneyler, bireysel yargının grup tarafından ne kadar etkilenebileceğini belirlemeye koyuldu. Test esnasında üniversite öğrencilerinden, kesin yanlış cevap veren (rol yapan) diğer katılımcıların ardından bir karar vermeleri istendi. Sonuçta katılımcıların yarısı kendilerine sıra geldiğinde aynı yanlış cevabı verdiler. Katılımcıların %25’i yanlış cevap verenlerin egemenliğini reddederken sadece %5’i herzaman kalabalığı takip etmiştir. Bulgulara göre insanların üçte biri doğru bildiklerini görmezden gelip grubun ısrar ettiği yanlısı seçiyor.
Yüzlerce yorum, binlerce beğeni, ama yazıyı anlayan yüzde 1 bile değil ne yazık ki.
İşte ülkenin fotoğrafı budur benim açımdan.
Erol Anar
Yazıdaki yorumlara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz (Aşağıdaki kutunun sağ üst tarafındaki Facebook simgesine tıklayınız)
https://www.facebook.com/e.hatko/posts/530662737354560?comment_id=550317968722370¬if_id=1537170104720311¬if_t=feed_comment
Not: Bu yazıda sözü edilen yazımın linki aşağıdadır