Gūney Amerika’da Sinema Sanatı Üzerine (1)

Gūney Amerika’da Sinema Sanatı Üzerine (1)

Son yıllarda Küba, Şili, Bolivya, Peru ve Venezuela sinemasında da önemli yapıtlar üretilmeye başlanmasına karşın, Latin Amerika’da sinema üretimi neredeyse Arjantin, Brezilya Ve Meksika’nın tekelindedir.

Hollywood yapımı ucuz taklitleri bir kenara bırakırsak, Güney Amerika sinemasının gerçek öykülerden yola çıktığını ve realist bir çizgi izlediğini görebiliriz. En azından en etkili ve en iyi filmler arasında yer alanlar bu kategoridedir. Son yıllarda bu filmlerin en azından bilinenlerini izledim ve Güney Amerika sineması üzerine yazı dizisini hazırladım bu deneyimlerimden yola çıkarak. Güney Amerika sinemasını anlamak isteyenlere en azından küçük bir katkı olarak görülebilir bu yazım.

Gūney Amerika’da sinema sanatı, genel olarak iki ülkede yoǧunlaşmıştır: Arjantin ve Brezilya. Bu iki ülkede sinema sanatı önemlidir ve son yıllarda özellikle Gūney Amerika sinemasını dünyaya tanıtmaya başlamıştır. Daha sonra ise, Şili sineması gelir. Son yıllarda Kolombiya sinemasında da iyi örnekler görülmektedir.

Kıta ülkelerindeki ekonomik krizler ve ekonomik izolasyon, bir Latin Amerika sinema pazarının oluşumunu engelledi. Böylece üretim, her ülkenin ekonomik kapasitesi ve kendi iç pazarlarının büyüklüğüne bağlı oldu. Latin Amerika’da Arjantin, Brezilya ve Meksika önemlidir bu anlamda: 1930 yılından, sesli film kaynağından bu yana, film, toplam üretiminin % 89’u sadece bu üç ülkede yoğunlaşmıştır.

1960’lı yılların sonu itibariyle, Brezilyalı Glauber Rocha ve Nelson Pereira dos Santos, Arjantinli Fernando Solanas ve Leonardo Favio, Küba Tomás Gutiérrez-Alea ve Santiago Alvarez, Şilili Raul Ruiz, Miguel Littin ve Lautaro Murua vb gibi… büyük önem kazanan Latin Amerika sinemacı kuşaǧı ortaya çıktı  Bu hareket, “Yeni Latin Amerika Sineması” olarak adlandırıldı.

1970’li yıllarda, çoğu Latin Amerika ülkesinde, neredeyse sinematografik üretimi felç eden ve yüzlerce sinemacının sürgün edilmesine neden olan kanlı diktatörlükler dönemi yaşandı. En uç örnek Şili’de Pinochet diktatörlüğü sırasında (1973-1989) yaşandı; bu dönemde neredeyse baǧımsız bir sinema filmi üretilemedi. Ancak sürgünde Şilili sanatçılar, 178 film üretmeyi başardılar aynı dönemde. 

Yine Arjantin’de diktatörlük dönemi, sinemacılar açısından da aǧır sonuçları olan bir dönem olarak tanındı.

Son yıllarda Küba, Şili, Bolivya, Peru ve Venezuela sinemasında da önemli yapıtlar üretilmeye başlanmasına karşın, Latin Amerika’da sinema üretimi neredeyse Arjantin, Brezilya Ve Meksika’nın tekelindedir.

 

Brezilya’da sinema sanatı

Brezilya sineması, uzun yıllar boyunca bir gösteri ve eǧlence sanatı olarak anlaşıldı. Bu yüzyılın ilk on yılında, yaklaşık 2 bin sinema salonunda yıllık 100 milyon bilet satıldı ve bu filmlerin yüzde 15 ile 20’si ise Brezilya filmleriydi.

Ulusal film üretimi, ülkede yıllık ortalama 90-100 uzun metrajli film üretiliyor; ancak bunların hepsi ticari olarak gösterimde yer bulamıyor.[i]

Tarihsel olarak ülkede ilk film gösterimi, 8 Temmuz 1896 yılında gerçekleşti. Bundan yalnızca bir yıl sonra ise Rio de Janeiro’da bir film gösterim salonu bile vardı. [ii]

İlk Brezilya filmleri, 1897-1898 arasında çekildi. Ama ilk  film, – A “Guanabara Körfezi” İtalyan yönetmen Affonso Segretto tarafından filme çekildi. 19 Haziran 1898 tarihinde (Paschoal Kardeşler), Brezilya gemisiyle Avrupa’ya ulaşmayı anlatan bir film yapıldı, ancak bu film hiç gösterilmemiştir. Yine de, 19 Haziran günü bu nedenle, 1970’lerden beri, ‘Brezilya Sineması Günü’ olarak kabul edilir.

Bugün, araştırmacılar Brezilya’da yapılan ilk filmler olarak,  “Ancoradouro de Pescadores na Baía de Guanabara”, “Chegada do trem em Petrópolis (Petrolpolis’e trenin gelişi)”, “Bailado de Crianças no Colégio, no Andaraí”ve “Uma artista trabalhando no trapézio do Politeama” filmlerini belirlerler.[iii]

Sinema tarihçileri, Brezilya sinemasını çeşitli dönemler altında incelerler. 1907-1910 döneminde Rio ve São Paulo’da, elektrik kullanımı daha güvenilir bir biçimde gerçekleşir. 1908 yılinda Rio’da yaklaşık 20 sinema salonu vardır. Bu salonlarda, kendi üretimlerinin yanısıra,  çeşitli  Avrupa filmleri o dönemde gösterilmiştir.

En tanınmış Brezilyalı film yönetmeni Walter Salles

“Os Estranguladores”, Francisco Marzullo’nın (1906), ilk başarı kazanan film oldu ve 800’den fazla kez Rio de Janeiro’da gösterildi. ; “O Crime da mala (Bavul Suçu)”,  Francisco Serrador (São Paulo, 1908), “Noivado de Sangue”, Antonio Leal (Rio, 1909); bunların yanısıra kısa komedi filmlerinden olan Marc Ferrez’in (1908),  “Anastácio chegou de viagem (Anastácio Seyahatten Döndü)” ilk Brezilya filmleri arasında gösterilirler.

1911-1926 döneminde ise, São Paulo’ya İtalyan göçmenleri ulaşır; bunlar gelecek 30 yılda bu sektörü kontrol edecek ve yönlendireceklerdir.  Bunların arasında, Gilberto Rossi, John Stamato, Arturo Carrari, İtalyan aktör Vittorio Capellaro José de Alencar  yönetmen Antonio Campos da vardır.  Ve birlikte Taunay’in romanından uzun metrajlı filmler olan  “Masumiyet” (1915), ve José de Alencar’in yapıtını temel alan “Guarani” (1916)’yi çekerler.

1916-1935 döneminde, futbol görüntüleri, karnaval, festival, yollar, işe başlama, fabrikalar, politikacılar, işadamları, vb gibi… konulardaki haber filmleri haftalık olarak  gösterildi.

1934-1942 dönemi ise Hollywood’un etkisi altında olan dönem olarak bilinir. 1932 yılında Getulio Vargas, Brezilyalı sinemasını desteklemek amacıyla ilk yasayı oluşturur. 1934 yılında, ülkede hiçbir uzun metrajli film üretilmez. Edgar Roquette-Pinto, Eğitim Ulusal Sinema Enstitüsü’nü kurar; 1936 yılında, epik filmi “O Descobrimento do Brasil (Brezilya’nin Keşfi)”ni üreten yönetmen Humberto Mauro’yu davet eder. Yönetmen 1936-1964 arasında 300’den fazla kısa metrajli belgesel üretir.[iv] 

1948-1959 arasında ise ulusal sinema, bir endüstriye dönüşme denemesine kalkıştı. Sinemacı Alberto Cavalcanti, Fransa ve İngiltere’de sinema eǧitimi yaptıktan sonra Brezilya’ya döndü. Bu dönemde, yine birçok yabancı sinemacı ulusal film üretimine katkıda bulundu. 5 yıl içinde “Bir Suçun Patikasında (1954)”, “Öpüşmek Yasak (1954)”, “Candinho (1954)” gibi filmler üretildi.

Ülkede yeni sinemanın doǧuşu ise 1963-1970 arasında görülür. 31 Mart 1964 askeri darbesinden sonra, yapımcılar, ülkenin geleceǧine dair ve kendi sınıf tutumları hakkında endişeye kapıldılar. Bu dönemin olağanüstü filmleri arasında Paulo César Saraceni tarafından yapılan “O Desafio (Meydan Okuma)” (1965), Paulo César Saraceni’nin; “Terra em transe” (1967), Glauber Rocha’nın; “O Bravo Guerreiro  (Öfkeli Savaşçı)” (1968) filmleri de vardır.

1969-1982 döneminde, Brezilyalı devleti, uzun süre ulusal sinemayı kontrol etti ve baskı uyguladı. Bunun nedenleri, Kuzey Amerikan film pazarını garanti etmek ve ikinci olarak da ulusal bir endüstrileşme kaygısıydı. INCE (1936’dan beri var olan sinema enstitüsü INCE) genişletilmiş hedefleri olan Brezilya filmlerinin üretim ve gösterimini  teşvik etme amacıyla Ulusal Film Enstitüsü’ne (INC) dönüştü.[v]

15 Mart 1990 tarihinde, Fernando Collor başkanlığı devraldı. Onun hükümeti, bu tür tasarruf hesaplarına gibi nüfusun özel finans rezervleri, müsadere edildi ve bu  durum Embrafilme Concine, Brezilyalı Sinema Vakfı, sinema  organlarını olumsuz etkiledi.  1992 yılında Collor hükümetinin son yılıydi ve bu yıl içinde üretilen tek uzun metrajlı film, ünlü  yönetmen Walter Salles’in “A Grande Arte (Büyük  Sanat)” adlı filmi oldu ve film pazarın yalnızca yüzde 1’inden azına hitap etti.

Yeni yüzyılın ilk yarısında gösterime giren bazı filmler, yeni stratejilerle sunuldu. Bu gibi bazı  filmler uluslararası alanda da Brezilya sinemasının tanınmasını saǧladı.

1992-2003 dönemi; 1995 yılından itibaren, Brezilya sinemasının “kurtarılması” konuşulmaya başlanır. Üretimi teşvik eden yeni mekanizmalar, film sayısını artırmak ve Brezilya sinemasının dünya sahnesine çıkışını saǧlamak amacıyla neoliberal “pazar kültürü” olarak da adlandırılan politikalar devreye sokulur. 

“Brezilya Prensesi Carlota Joaquina” adlı film bu dönemde yapılır. (1995) Bu filmin finansal kaynaǧının bir bölümü destekleme ödülüyle karşılanır. Bu dönemde filmlerin büyük  bölümü, pazarda kendilerine yer bulmakta güçlük çekiyor, gösterime girecek sinema salonu bulamıyor, medyada filmlerle ilgili haber, yazı sayısı yetersiz kalıyor ve yabancı distribütörlere ulaşamıyordu.

Yeni yüzyılın ilk yarısında gösterime giren bazı filmler, yeni stratejilerle sunuldu. Bu gibi bazı  filmler uluslararası alanda da Brezilya sinemasının tanınmasını saǧladı. Özellikle  Fernando Meirelles’in “Tanrıkent (Cidade de Deus 2002), Hector Babenco’nun “Carandiru (2003)”, José Padilha’nın “Elit Birlik (Tropa de Elite, 2007) başlıklı filmleri gerek ulusal, gerekse uluslararası  arenada büyük  başarı kazandı. [vi]

Yine 1963 yılında yapılan ve Nelson Pererira tarafından yönetilen Vidas Secas filmi, British Film Enstitüsü tarafından yapılan 360 filmden oluşan listeye giren tek Brezilya filmi oldu. Brezilya’nın kuru bölgesi olan Nordeste bölgesindeki yoksul bir ailenin mücadelesini anlatan film başarı kazandı ve en iyi Brezilya filmleri arasındaki yerini koruyor hâlâ.

Yine bir Brezilya filmi olan Anjos do Sol, yine aynı bölgede Nordeste bölgesinde, ailesi tarafından 12 yasında fuhuş mafyasına satılan 12 yasındaki Maria’nın hüzünlü acı öyküsünü anlatıyor.

Central do Brasıl ise, yine önemli Brezilya filmlerinden birisi. Yine ünlü yönetmen Walter Salles tarafından fiulme çekilmiş ve 1998 yılında gösterime girmiş.Kurtarma dönemi sonrası, (Pós-retomada) 2003 yılından itibaren başlar.

O Pagador de Promessas (Anselmö Duarte, 1962) da öneli filmlerinden birisi olarak biliniyor. Film Cannes’de ödül kazanmasının yanısıra em iyi yabancı fil dalında Oscar ödülüne de aday olmuş.

Yine Deus e O Diabo no Terra do Sol (Glauber Rocha 1964). Önemli Brezilya fimlerinden birisi. Bir inek çobanı ve karısının bölgedeki güçlü bir Albayı odurdukten sonra kaçmalarının hikayesini anlatıyor.

Gerçek bir hikâyeden yola çıkan bir marjinal sinemanın simge filmlerinden birisi olan O Bandida da Luz Vermelha tecavüzcü ve katil bir kişinin hikayesini anlatıyor ve Rogério Sganzerla, 1968 tarafından yönetilmiş.

Eles Não Usam Black Tie da ünlü filmlerden birisi. Leon Hirszman, 1981’de filme çekilen öyküde, bir grevin arka fonunda bir genç kızın hamile olduktan sonra sevgilisiyle evlenme düşüncesi anlatılıyor.

Brezilya sineması, 2003 yılında rekor kırdı. Ulusal Sinema Ajansı tarafından açıklanan bilgilere göre, bu yıl içinde tam 127 uzun metrajlı film üretildi. Bunların 9’u 1 milyon izleyiciye ulaşırken, 88 film ise, 10 binde 88 kişi tarafından  izlendi.[vii]

Ülkenin en büyük  medya zinciri olan Globo Yayıncılık, 1997 yılında kendi film sektörünü kurdu. [viii]

Son yıllarda öne çıkan Brezilyalı aktörlerden Selton Mello

Özellikle  televizyona yönelik seri dizi filmler yoǧun olarak çekildi. Bunlar sanat yönü gelişmemiş, pazara yönelik dizilerdi. Bunun yanısıra bazı sinema filmleri de üretildi. Globo film, kendi medyasından aldıǧı güçle büyüdü ve neredeyse sektörü konumlandıracak güce erişti. Muazzam bir finans ve medya gücüyle, Brezilya film sektöründe monopol bir kuruluş haline geldi. Globo medyasi, Brezilya’da manipulasyon yapmakla suçlanan yayın organlarının başında geliyor. Neredeyse bir yayın tekeline sahip ve politikayı bile bu gücüyle yönlendirebiliyor. Üretilen, dizi filmler (novela) bu manipülasyonun bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Brezilya dizileri uluslararası  pazarda da, Meksika dizilerinden sonra izleyiciye ulaşıyor. Bu anlamda Globo film sektörü hâlâ Brezilya’da pazarı yönlendiren en büyük güçlerden birisi olarak sahnede yerini almaya devam ediyor. Bu sektör, kendi dizi oyuncularını yetiştiriyor ve daha sonra bunlara uzun metrajli sinema filmlerinde de yer veriyor. Bu nedenle birçok uzun metrajlı film de, dizi filmin tekrarının ötesine geçmeyen niteliksiz yapıtlar oluyor.

Komedi filmleri sektörü ise, Brezilya sinemasında az sayıdaki kaliteli yapıtlar dışında, Hollywood’un ucuz bir taklidi olmaktan öteye gidemiyor. Bu filmler kaliteli olmasalar da belirli bir seyirci kapasitesi ve ticari hacme sahip olduklarından sık üretilen film türlerinden oluyor.

Brezilya’nın tanınmış yönetmenlerinden birisi de Walter Salles. Yönetmen, Hollywood’da da çeşitli filmlere imza attı. Örneğin “Dark Water (Kara su)” filmi bunlardan birisi. Daha sonra ise, Jack Kerouac’ın “Yolda” adlı kitabını filme çekti. Francis Ford Cappulo ile birlikte. Sales’in diğer bir önemli filmi “Central do Brasil (Brezilya’nın Merkezi)” isimli bir dram. Film, ikinci bir şans arayan bir kadın ile kendi köklerini araştıran bir adamın öyküsünü anlatıyor. Salles’in izlediğim diğer bir filmi ise, “Abril Despedaçado (Parçalanmış Nisan)”. Film, Brezilya’nın kırsal kesiminde yaşayan bir gencin, düşman bir aile tarafından  öldürülen ağabeyinin intikamını alması üzerine kurulu. Film, 2002 yılında “En İyi Yabancı Film” kategorisinde Oscar adayı olmuş. Salles’in diğer önemli bir filmi de, Che Guevara’nın hayatının bir kesitini ele alan yine çok ödüllü “Diários de Motocicleta (Motosiklet Günlüğü)” adlı film. Salles bu filmde, Che Guevara’nın politik kimliği dışında bir birey olarak maceracı, risk almayı seven, uçarı kişiliğini de yansıttı.

 

Erol Anar

 

Dipnotlar

[i] «”O Mercado de cinema no Brasil”, por Fabio Sá Earp e Helena Sroulevich» (PDF). Consultado em 9 de julho de 2011.

[ii] Fernando Morais da Costa (25 de julho de 2008). «Primeiras tentativas de sonorização no cinema brasileiro (os cinematográfos falantes – 1902 – 1908)». Mnemocine. Consultado em 16 de julho de 2010.

[iii] Cinema, Tradição e Pioneirismo Instituto Histórico de Petrópolis

[iv] Monografia de Lays Rocha Acessado em 7-12-14

[v] SIMIS, Anita: “Estado e cinema no Brasil”, Editora Annablume, São Paulo, 2008, pp. 251-253

[vi] ORICCHIO, Luiz Zanin: “Cinema de novo”, ed. Estação Liberdade, 2003.

[vii] Ana Paula Sousa (25 de abril de 2014). «A eterna busca pela indústria». Valor Econômico. p. 28. Consultado em 11 de maio de 2014.

[viii] GATTI, André Piero. Distribuição e Exibição na Indústria Cinematográfica Brasileira (1993-2003). 357 f. Tese (Doutorado) – Universidade Estadual de Campinas, Campinas, 2005.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!