Hayatın İşaretleri

Hayatın İşaretleri

Hayatın kendine özgü işaretleri vardır. Birden karşınıza çıkıverir ve şaşırırsınız. Bunlar öyle işaretlerdir ki, gerçekleşmesi milyarda bir olasılık dahilindedir. Bu işaretlerin özel bir anlamı olduğunu –ya da olması gerektiğini- düşünürsünüz. Nasıl hayatın içinde insanlarla ikili ilişki halindeysek, hayatla da ikili ilişki içinde yaşarız.

O günlerde hayat bana sürekli mesajlar yollamaktaydı. Her mesajı beklerken bir çocuk gibi sabırsız ve heyecanlıydım.

Düğünüm Brezilya’nın Curitiba kentinde olmuştu. Eşimle salona girerken “The Godfather (Baba)” filminin müziğini çalmıştı orkestra. Özel olarak  ben istemiştim bu film müziğini. Ve bu müzik o gece tam üç kez seslendirildi. Çünkü bu müziği dinlerken her zaman çocukluğuma giderim: acılar, mutluluklar, güzel insanlar kayıp ülkeler gibi aklımdan sırayla geçer. Bu filmin müziği hayatın tüm boyutlarını kapsıyor bence: Hüzün, küçük sevinçler, büyük acılar, zorluklar içinde kararsız da olsa bir gülümseyiş, dostluk, ihanet, acımasızlık, sonsuz bir merhamet…

Düğünün ertesi günü ilk işareti gönderdi hayat bize. Eşimle öğleden sonra bir şeyler yemek için otelden yakınlardaki bir alışveriş merkezine gittik. Tam yemeğimizi yediğimiz sırada kulaklarımıza ıslıkla çalınan “Baba” filminin müziği geldi.

İkimiz de bir anda donup kaldık. Önce ıslığı çalanın tanıdık birisi olduğunu düşündük. Dönüp baktığımızda genç bir çocuğun elleri cebinde ıslık çalarak ağır ağır yanımızdan geçerek uzaklaştığını gördük. Sessizce, kaybolana dek genç çocuğa baktık. İlk işaret gelmişti, hayat bize mutluluğumuzun değerini hatırlatıyor ve onu doyasıya yaşamamız gerektiğini söylüyordu. Aslında, ıslıkla filmin müziğini çalan o genç çocuk değil, hayatın ta kendisiydi. Hayat, bizi koruduğunu, arkamızda olduğunu iletiyordu.

İkinci işaret de aynı gün geldi. Eşimle hep Binbir Gece masallarını konuşurduk ve ona masallar anlatırdım.  Ve o gece otelde oda değiştirdik. Yeni odamızın numarası 1001 idi. Yine tesadüfen bu odayı vermişlerdi bize. Onuncu katta 1001 nolu odaya girdiğimizde sanki Şah Şehriyar ve Şehrazad gibi hissetmiştik kendimizi. Bu işaret de bize, hayatı bazen bir masalmış gibi yaşamamız ve büyülü heyecanlardan zevk almamız gerektiğini hatırlatıyordu. İki işaret de mutluluğumuzu çoğaltmış, hayata ve birbirimize olan inancımızı artırmıştı.

Şimdi üçüncü işareti bekliyoruz. Biliyoruz ki hayat, tıpkı şelaleden dökülen bembeyaz köpüklerle gönderecek bize mesajını…

Erol Anar

2004

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!