Şiir bahçelerinde bir gezinti
Ve felsefe bahçelerinden sonra, düşlerle dolu şiir bahçelerine geçmeyi ve seni orada da eski dünya şairlerinden sormayı arzu ederdim.
Orada bir savaşta kalkanını bırakıp kaçan eski Romalı şair Horatius’u görmeyi ve ona mağlup olma duygusunu sormayı arzu ederdim.
Sonra lirik şiirin doruğu olarak nitelenen açık yürekli kadın şair Sappho’ya rastlamayı isterdim. Ve onun sanki benim için yazdığı dizelerini mırıldanmayı dilerdim: “Bir o yana bir bu yana Dönüp duruyorum, Ne yapacağımı bilmeden.”
Oradan sonra düşüncelerle dolu ilerlerken, yine bir köşede karşılaştığım Theokritos’tan pastoral şiirler dinlemeyi arzu ederdim.
Daha sonra bahçenin gizli bir köşesinde “hüzün beyitlerinin hocası” olarak bilinen Ovidius’tan sana olan aşkımı anlatan en hüzünlü şiirini benim için yazmasını dilerdim. Ve onun “Metamorfozlar” adlı yapıtını kutsal bir emanetmiş gibi, seni buluncaya dek yanımda taşımayı isterdim: kutsal, bir tuz ya da ekmek gibi.
“Bir sel gibi dolar dünya hayatıma”
Sonra biraz ileride bir kılıcın üzerine atlayarak hayatına son vermiş Romalı Lucretius ile karşılaşmayı arzu ederdim. “Hiçten hiçbir şey çıkmaz.” diyen şaire, oysa ben hiçten bir aşk çıkarttım demeyi isterdim.
Sonra bir köşede Hintli şair Rabindranath Tagore’u görmeyi dilerdim. Onun “Bir sel gibi dolar dünya hayatıma.” dizesini hatırlar ve senin hayatıma bir sel gibi dolmanı umut ederdim.
Sonra o bahçenin derinliklerinde ölümsüz şair Li Po’ya rastlardım. Hayatını gezerek yaşayan ondan aşkın kimyasını öğrenmeyi, sonra yine tıpkı onun gibi nehirde tekneden eğilip sudaki ayın yansımasını öpmeye çalışırken nehre düşüp ölmeyi isterdim.
Çerkesya’da, gezginler tanrısının peşinde
Sonra gezginler tanrısını izleyerek, bütün Çerkesya’yı karış karış, senden bir iz bulmak umuduyla gezmeyi isterdim. İzleyen günlerde Kuban kıyılarına kadar uzanır, Nart Babinokue’nin sürülerini otlattığı yamaçlarda senden bir iz bulmayı dilerdim. Onun o büyüleyici flütü Khamılepşine’yi dinleyip, kendimden geçmeyi ve seni hayal etmeyi arzu ederdim.
Geleceği bilebilen ve yardımseverliği yüzünden kayalara çivilenen Nart Nesren Jake gibi kayalara çivilenmeyi ve sonsuza kadar asla gelmeyeceğini bilsem de, senin gelip beni kurtarmanı beklemeyi arzu ederdim. Ve Çerkesya’da binlerce yıl önce yaşayan yeşil tüylü, bir gözü ile yerde olup biteni, diğer gözü ile geleceği gören Semghur olup, kanatlarım heyecandan titreyerek sana doğru uçmayı isterdim.
Ahın denizinin (Karadeniz) derinliklerinde seni, sular ülkesindeki Sular Tanrıçası’ndan sormayı isterdim. Ve senin uğruna, ejderha kılığında dolaşan ve suların başını tutan Blağue ile savaşmayı dilerdim.
Erol Anar