Sana Mektuplar: Dostoyevski Okuyan Kız

Sana Mektuplar: Dostoyevski Okuyan Kız


Resim: Compartment C, 1938 by Edward Hopper

Önemli olan yan yana olup birbirine gezegenler kadar uzak olmak değil, uzakta olup yan yana olmak. İşte asıl zor olan bunu yapabilmek. Bazen yanındakine dokunursun da hiçbir şey hissetmezsin, bazen uzaktakine dokunduğunu hissettiğinde -sadece hissetsen bile- yüreğin ısınır. O zaman her şeyin beyinde olduğunu anlarsın.

Bir kız tanımıştım bir zamanlar. Sadece Dostoyevski kitapları taşırdı çantasında. Trenlerde, sokaklarda, kafelerde her yerde çantasında mutlaka birkaç Dostoyevski kitabı  bulundurduğunu anlatmıştı bana. Ekmeksiz kalabilirdi ama, yanında Dostoyevksi’nin kitabı olmadan asla sokağa, yolculuğa çıkmazdı. Açar o kitapları rastgele bir sayfasından tekrar tekrar okurdu. Sanki kendi hayatının sayfalarını çeviriyormuş ve kendi hayat öyküsünü okuyormuş gibi hissederdi her seferinde. Her seferinde, defalarca okuduğu kitabı sanki ilk kez okuyormuş gibi hissettiğini anlatmıştı.

Bir trende karşılaşmıştık bir gün onunla tesadüfen. Tren uyku getiren ritmik gürültüsüyle uzaklara yol alırken, o sessizce Dostoyevski kitabını okuyordu karşımda. Ben de sessiz kalmıştım, ürkütmek, ve yalnızlığını bozmak istememiştim onun. Sonra çekingen bir edayla sohbet etmeye başlamıştık. Sohbetimiz elbette Dostoyevski üzerineydi. Dostoyevski üzerine konuştuğunda gözleri gizemli bir şekilde parıldırıyordu kızın. Ben ise o parıltıya bakarak, derinlerdeki anlamı çözmeye çalışıyordum. Sonra tren küçük bir kasaba istasyonunda durdu ve o kız kitaplarını alarak, sanki yaklaşan sabahı ürketmekten çekiniyormuş gibi fısıltıyla “hoşça kal” diyerek uzaklaştı, kendi dünyasına daldı. Ben ise trenle ondan uzaklaşıyordum giderek.

Şimdi her Dostoyevski adını duyduğumda o kız gelir aklıma. Bir daha asla karşılaşmadığım, ama hiç unutamadığım, adını bile bilmediğim o yabancı kız…

***

Işıktır insanı mutlu eden biliyor musun? Sadece bir parça ışık. Bir kış güneşi düşer bazen yorgun omuzlarına ısıtır kemiklerini bir duvar dibinde. Orada güneşin karşısında durursun, mutlusundur bir parça güneş yetmiştir her şeyi unutmana.

Sonra bir karanlık tünele gireriz hayat treni ile, her şey kararır birden tek bir nokta ışık yoktur. O bir dakikalık tünel yolculuğu bize hep çok uzunmuş gibi gelir. Nihayet tekrar gün ışığına çıktığımızda rahatlar derin bir nefes alırız, yeniden ışığa kavuşmuşuzdur.

Aşk da bir ışıktır karanlık dünyamıza bir anda dolan ve onu aydınlatan. Işık her şeydir… Işık aslında karanlığı aydınlatmaz bilir misin, karanlık ışığı gördüğünde kaçar, saklanır.

Biliyor musun sen bir anlık parıltıydın dünyamda, ama belki sonsuza kadar sürecek bir parıltı; uzayda bir kara deliğin ortasında bir parıltıydın.

***

Önemli olan yan yana olup birbirine gezegenler kadar uzak olmak değil, uzakta olup yan yana olmak. İşte asıl zor olan bunu yapabilmek. Bazen yanındakine dokunursun da hiçbir şey hissetmezsin, bazen uzaktakine dokunduğunu hissettiğinde -sadece hissetsen bile- yüreğin ısınır. O zaman her şeyin beyinde olduğunu anlarsın. Dokunmak, sevmek, hissetmek… hepsi yürek ve beyin arasındaki o köprüde oluşuyor. İşte seni o köprüde bekleyeceğim sevgilim, sonsuza dek.

Düş dünyamızda bile olsa, seninle orada buluşmak hayatımın en önemli amacı olacak. Hem neyin düş, neyin gerçek olduğunu kim bilebilir ki zaten…

Bazen bir gerçeği sanki bir rüya görürmüş gibi yaşarız; bir rüyayı ise o derece hissederiz ki, sanki kaskatı bir gerçeğin ortasındaymışız gibi ürpeririz. Uyandığımızda neyin gerçek, neyin rüya olduğunu karıştırırız.

Kim bilir belki bir gün geceye kapkara akan bir trende buluşuruz yeniden. Kim bilir…

Sevgiyle kal…

Erol Anar

11 Haziran 2018

Paraná-Brezilya

2 thoughts on “Sana Mektuplar: Dostoyevski Okuyan Kız

  1. Duygular kelimelere bu kadar güzel dökülebilir…Muhteşem tebrik ediyorum…Ruha dokunan insani bu dünyadan alıp bambaska dünyalara götüren yazılar yazıyorsunuz..Kaleminize ve ruhunuza sağlık…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!