Burada özgürlük kavramına getirilecek yorum veya tanım, ona tamamen ne açıdan baktığınıza göre değişebiliyor. İdeolojik olarak baktığınızda özgürlük kavramı ikincil bir kavrama dönüşebiliyor ve “zorunluluklara” kurban edilebiliyor. Ya da ertelenebiliyor. Ya da özgürlük olmadan sanki özgürlük varmış gibi düşünmeye çalışmak ya da davranmak, liberalizmin yaklaşımı gibi iki yüzlü ve sahte bir yaklaşım olmaktan öteye gitmiyor. Olmayan özgürlüğü, sanki varmış gibi algılamaya götürüyor
Tag: Erol Anar
Kendini Kanıtlama Hastalığı
Herkes ve her şey bizden kendimizi yeniden ve bir kez daha kanıtlamamızı istiyor. Biteviye kendimizi kanıtlamakla geçiyor ömrümüz. Aşkta bile bu durum değişmiyor. Sevgilimiz sonsuz sevgimize tüm yüreğiyle inansa dahi onu yeniden kanıtlamamızı bekliyor. Bu işyerinde, okulda ve hayatın çoğu alanında böylece sürüp gidiyor.
İnsan Boğuluyor Her şeyde ve Kendinde…
Bizi en çok hayal kırıklığına uğratanlar insanlardır genellikle. Belki biz de bazı durumlarda başakalarını hayal kırıklığına uğratmışızdır. Ancak Dostoyevski’nin o dönem için dediği, “Sevebileceğim bir insan verin bana! ” sözü, günümüzde ve belki de yakın gelecekte şuna dönüşebilir: “bir insan gösterin bana.” Artık sevemeyeceğim bile bir insan göremeyebilirim çevremde. İnsanlar o kadar yabancılaşmışlardır ki sistemin içinde, insanı ilişkiler birer metaya, birer şey’e dönüşerek anlamını yitirmiş, içi boşalmıştır.
Abhazya ve Adigey Notları (4)
Odaya yerleşmiştik ki, çocukluk arkadaşımız Şamil’in büyük kardeşi Doğan Huaj Acar ağabey geldi. Bize, “hoş geldiniz” dedi, elinde bir şişe Pepsi vardı,ikram etti. Kendisi birkaç aydır Adiğey’de kalıyordu. Bize orası ile ilgili bilgiler verdi ve anılarını anlattı. Özellikle şu cümleyi birkaç kez tekrarlamıştı:
“Dünyanın her yerinde iki kere iki dörttür, bu bölgede ise beş. Bunu hiç unutmayın.”
Gerçek, Simülasyon ve Sanal Hayatlar
Ve bence bu simülasyon o kadar güçlüdür ki, artık gerçek hayattan kopmuş, sanal hayat için yaşıyoruz. Örneğin bir restorana, konsere, dışarıda yemeğe gittiğimizde onun tadını çıkarmak yerine, hemen sosyal medyadaki sayfalarımıza orada o an orada olduğumuz ile ilgili mesaj ve fotoğraf atıyoruz. Daha doğrusu bu bizim herkes tarafından kıskanılan bir yaşama -nasıl içi boş, sahte, ama mutluymuş gibi görünen bir yaşama- sahip olduğumuzun göstergesi oluyor. yani göstergeler çağı; göstergeler gerçeğin yerini almış durumda.
İnsanın Makineleşmesinde Yeni Bir Evre
Bu amaç da, kişi hâlâ bilinçli iken zihninin ölümsüz bir robot bedenine aktarılması olacak. Beynin tamamını tersine mühendislik ile oluşturabilirsek transistörlerden oluşan bir kopyası aracılığıyla düşünce işlemlerini tekrar edemememiz için bir neden yok. Bu şekilde sonsuza kadar yaşamak için ölmeniz gerekmez.
Van Gogh: “İnsan Doğayı Gerçekten Sevince Her Yerde Güzellik Bulur”
Mektuplar’a baktığımızda entelektüel yanı olan bir Van Gogh ile karşılaşırız. Sanattan, edebiyattan söz eder. Birçok ressamın yapıtlarını değerlendirir. Birçok yazara ve onların yapıtlarına ilişkin düşüncelerini açıklar. Görürüz ki okudukça Mektuplar’ı, karşımızdaki hiç de köylü bir ressam değildir.
Gel git ruh halleri, bitmek tükenmek bilmeyen coşkusu ve sanat aşkına da tanıklık ederiz bu Mektuplar’da. Gauguin ile yaşadıkları da bir biçimde Mektuplar’a yansımıştır. Gauguin henüz Arles’teyken, hastanede olan Van Gogh’u ziyaret etmemiştir.
Anna Freud’u Nereden Biliyorsunuz?
Bu toplumda eğer herhangi bir alanda bir süre araştırma yaparsınız, o alanda uzman ve otorite olarak tanınan birisi ile rahatlıkla tartışabilirsiniz. Özellikle o alandaki dünyadaki yeni tartışmaları izlemeniz, o kişiyle tartışmanızda size üstünlük kazandıracaktır. Çünkü otorite olarak bilinen insanların çoğu kendi alanlarındaki gelişme ve yenilikleri takip etmiyorlar.
İnsan Değil Canlı, Dünya Değil Evren Merkezli Olmak
İnsanlığın bir geleceği varsa, dünyada değil orada uzak gezegenlerden birisinde olacak bu. Şimdiden bilim insanları bu araştırmayı yapıyorlar. Geçenlerde ikinci kez sürekli ve tekrar eden radyo sinyalleri geldi Evren’in çok uzak bir bölgesinden. Bu da Evren’de insan başka canlılar olduğunun bir delili. Zaten bu kadar büyük bir evrende ve daha sonsuz sayıdaki Evrenlerde insanın tek akıllı canlı türü olması çok mantıksız bir düşüncedir.
Avrupa Anıları (3)
Bu kez tren değil, otobüs ile gitmeye karar vermiştim. Otobüsle gitme kararı almamın nedeni, karayoluyla giderek yol üstündeki ülkeleri de görmekti böylece. İstanbul Topkapı’dan, Hollanda’ya Bosfor Turizm Seyahat firmasının otobüsleri kalkıyordu. Otobüs, Bulgaristan, Macaristan, Avusturya ve Almanya üzerinden son durak olan Hollanda’ya ulaşıyordu.