Sanal Anılar Sanal Hayatlar

Beynimize ise sahte, yalan ve içiboş düşünceler yerleştiriyoruz ve kendimizi bunlara inandırıyoruz. Örneğin geçmişte gerçekleşen bir olay eğer ideolojimize aykırı ise, o olayın üzerini örtüyoruz zihnimizde ya da değiştiriyoruz. Olmadı reddediyoruz. Böylelikle aynen sahte anı oluşturur gibi sahte düşünceler, gerçeklikten kopuk düşünceler oluşturuyoruz. Eğer bunu yapmaz isek, ideoloji ya da inancımızın bir anlamı olmayacağını düşünüyoruz. Yani kendimizi yaşama ya da gerçekliğe değil, gerçekliği ve yaşamı kendi düşüncelerimize uyduruyoruz orasından burasından keserek. Aynen Procrustes’in yatağı gibi.

Devamını okuyunuz...

Bana Bir Masal Anlatanın Kırk Yıl Kölesi Olurum

Bir masal anlat bana. İçinde yedi ülkenin hazinelerinin bulunduğu büyülü mağaralar olsun. O mağaralarda parlayan elmaslar gibi sonsuz sevgiyi arayalım. Sonra yeraltındaki bin bir tehlikenin kol gezdiği göllerde yolculuk yapalım. Altın elmalar bahçesini arayalım. Hayatı arayalım, aşkı, kendimizi…
Hayatımız mı? Bir varmış, bir yokmuş…
Sevgiyle kal.

Devamını okuyunuz...

Foucault Bağlamında İktidar İlişkilerine Bir Bakış

Peki Foucault’nun sorduğu şekliyle eğer devlet işgal edilmek yerine ortadan kaldırılsaydı iktidar mekanizmaları ortadan kaldırılmış mı olacaktı? Kuşkusuz devletin ortadan kaldırılması birçok sorunu da çözecekti. Ama yeterli olmayacaktı. Aileden bütün kurumlara kadar egemen olan iktidar mekanizmalarını sorgulamak ve onlarla mücadele etmek gerekecekti. Bu noktada belki Foucault’nun önem verdiği hakikat siyasetini oluşturmanın olanakları zorlanacaktı. İktidar o kadar geniştir ki, adeta her ilişki ilişkiye, en küçük birimlere kadar sızmıştır. Kuşkusuz devleti, hiyerarşiyi, disiplin mekanizmalarını kaldırarak ve bunların yerine sivil örgütlenmeler koyarak, toplumu örgütleyerek ve kendi kendisini yönetmesini sağlayarak sorunların bir bölümünü, önemli bir kısmını çözmüş olacaksınız. Fakat mikroiktidarların da çözülmesi için çok daha kapsamlı bir sürekli mücadeleye ve yeni bir hakikat siyasetine ihtiyaç vardır.

Devamını okuyunuz...

Makine İnsanı Yutacak mı?

Bu noktada “sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi” hedefine bakarsak, daha önce yazdığım gibi sanal ile gerçek dünyanın birbirine karışacağı, sınırların daha belirsiz hale geleceği öngörülebilir. İnsan giderek tekilleşecektir kaçınılmaz olarak. Makineleşmek, yani robotlaşmak kaçınılmazdır. Yapay zekâ giderek topluma egemen olacak ve bir nokta geldiğinde artık insan yapay zekâyı değil, yapay zekâ insanı domine edecektir. “Yaşlanan nüfusa çözüm geliştirme” hedefi ise giderek süperinsanlaşmaya ve insan vücuduna beynine müdahale etmeye kadar uzanacaktır. Belki de ölümsüzlüğe kadar. Geleceğin bireyi bir insan olmayabilir, toplumu da bugünkü toplumdan çok farklı olacaktır.

Devamını okuyunuz...

En Ağır Yükümdür Sırtımdaki Hiçliğim

Sartre’ın dediği gibiyse, yani hiçlik varlığını varlıktan alıyorsa, biz aynı zamanda hiçliği taşıyoruz bünyemizde demektir. Varlığımızla hiçliğe neden oluyoruz anlamına gelir bu. Yüzeyimizde taşıdığımız bu hiçlik ve varlık aynı anda bütünseldir, birbirlerini tamamlar ya da eksiltirler.

Eğer bir kez doğan bir daha ölmeyecekse ki, -Paralel Evrenler teorisinden benim anladığım budur, çünkü olasılık sonsuzdur-, sonsuza kadar kaç kez kopyamızın, eşbenliğimizin oluşacağını bilemeyiz. Sonsuz sayıda ben olabilir başka Evrenler’de. O zaman varlığımız ve de ‘varlığımızın yüzeyinde taşıdığımız hiçliğimiz’ sonsuzdur diyebilir miyiz?

Devamını okuyunuz...

Bir İnsanın Yüz Ölçümü Ne Kadardır?

“Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını duyarsa insandır.” der Tolstoy. Tolstoy’un dediği gibi kendinden başkasını düşünmeyen insan bencildir.
Hiç tanımadığın insanlar için ne yaptın şimdiye kadar konuşmaktan başka? Tek bir şey yapabildin mi yaptın mı ailen ve yakın çevrenin dıșındaki hiç tanımadığın insanlar için? Verdiğin sadakalardan, üç beş kuruş yardımdan söz etme bana lütfen. Bizzat zamanını ayırarak başka insanlara yardım etmeye çalıştın mı, sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak çalıştın mı bir gün olsun?

Devamını okuyunuz...

Postmodern Zamanlarda Yaşamın Anlamı

Yaşamın anlamını kendime sorduğumda, hemen aklıma gelen ilk şey şudur:

Yaşamın anlamı olabildiğince özgür olmaktır, hatta sınırsızca özgürlüğe ulaşmaktır. İnsan yaşamın anlamını ancak böyle bulabilir diye düşünüyorum. Diyeceksiniz ki özgürlük her istediğini yapmak değildir. Bence özgürlük başka bir insanı, doğayı ve hayvanları olumsuz olarak olarak etkilemediğiniz sürece sınırsız olarak istediğini yapmak, istemediğini yapmamaktadır.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (5)

Günler böyle geçiyor, hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Her şeyi biraz akışına bırakmıştım. Türkiye’ye dönmeyi henüz düşünmüyordum, ama burada kalmaya da karar vermemiştim. Siyasi mültecilik zorunlu olmadıkça tercih edilecek bir şey gibi görünmüyordu bana. Bir kez siyasi mülteci olduğunuzda, içinde yaşadığınız toplumun tüm kapıları otomatik olarak size kapanıyordu. Siyasi mülteci, hayata 5-0 yenik başlıyordu.

Devamını okuyunuz...

İdeoloji, İnanç, Manipülasyon ve Sosyal Medya

Medyanın manipülasyon yaptığı bir gerçek, ancak bugün bir gerçek daha var: Sosyal medyada okurların çoğu da tek taraflı ve kendi ideolojik açısından bakıyorlar her șeye. Yani sadece medya değil, okurlar da manipülasyon yapmaktadır bugün. Troller bir yana, okurların bir kısmı kendi ideolojilerine aykırı en küçük bir habere tepki duyuyor ve saldırıyorlar. Bir haberin doğruluğunu bile sorgulamadan hemen küfür, hakaret etmeye, suçlamaya, aşağılamaya yönelik yorumlar yapıyorlar. Sadece Türkiye’de değil, Latin Amerika’da, ABD’de, İngiltere’de… her yerde böyle bir agresif, kendi ideolojisi, dini, inancı dışındaki her şeyi karalayan bir okur kitlesi oluştu ne yazık ki sosyal medyada.

Devamını okuyunuz...

Zamanda Yolculuk

Bu konuda ünlü “Büyükbaba paradoksu” var, ona verilen yanıtlar da farklı. Geçmişe yolculuk edip büyükbabanızı öldürseniz, sizin durumunuz ne olacak, o takdirde hiç doğmayacak mısınız? Böyle bir şeyin olamayacağını söyleyenler de var, yani büyükbabanızı öldüremeyeceğinizi, ya da büyükbabanızı öldürseniz dahi sizin büyükbabanızın başkası olacağı şeklinde. Ve daha birçok yanıt. Ben buradan, yani benim için şimdi olan bir andan geçmişe gidiyorsam, geçmişte misafir mi olacağım, yoksa onun işlevsiz bile olsa bir izleyicisi mi olacağım? Ya da onu değiştirme gücüne sahip olarak bir parçasına mı dönüşeceğim? Burada işte felsefenin alanına da giriyoruz.

Devamını okuyunuz...

1 34 35 36 37 38 74
erol anar
error: Content is protected !!