Asla yapmam dediğimiz şeyleri yaparken, bunun ne kadar doğal olduğunu da ister istemez içselleştiriyoruz. İşte hayattan öğrendiğim, en azından öğrenmeye çalıştığım en önemli derslerden birisi bu: Gereksiz yere , laf olsun diye konuşma ve büyük laflar etme. Laf edeceksen de bir yanılma payı bırak her zaman. Asla yapmam yerine, yapmak istemiyorum diyebiliriz örneğin. İkisi birbirinden çok farklıdır.
Category: Yaşam
Sen Olduğun Başkasını Kendin Sanıyorsun
Ne yazık ki başkalarının isteklerinin hamalı oldun sen, kendi isteklerini ise içine gömdün. Sana kariyer, para ve iktidar kapılarını gösterdiler. Bu yoldan yürümen gerektiğini söylediler. Ve sen de onlara itaat ettin. Ama o kapılardan girerken kendi gerçek özünü kapıda bırakacağını söylememişlerdi sana. Girdiğin kapıların içinde, bütün bunların boş olduğunu anladın sonunda
İnsanın da İçi Boşaldı Bu Anlamsızlık Çağında
Aşklar, cinsellik bile sanal olmuş durumda. Sanal aşklar iki gün sürüyorve ertesi gün unutuluyor. Çünkü insanların alternatifleri ve seçeneklerisınırsız sayıda. Kimse kimsenin ardından ağıt yakmıyor artık, o saniyeunutuyorlar birbirlerini sanal dünyaya gömülerek.Boşluk yaratmak bir yana, artık insanın kendisi boşluk olmuş. Her şeyin olduğu gibi, insanın da içi boşaldı bu anlamsızlık çağında…
Kaybolduğun Yerde Bulacaksın Kendini
Öncelikle aslında doğru yolu bulmak için, “doğru yol”un ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Doğru yol, kişiden kişiye değişebilir. Ve doğru yolu bilmek de yetmez. Onun içinde kaybolmak ve sonsuza uzanan bir yürüyüşe başlamak gerekir. Çoğu insan ise labirenti geçmeye hiç enerji harcamaz. Labirentin duvarlarını boyar, kendisini kandırarak korkakça bir ömrü tamamlar ve göçer gider. Hiç risk almak istemez, ama en büyük risk olan ölümden kaçamaz. Geride ne bırakır: Hiçbir şey… Ne bir iz, ne bir nefes; duvarların gölgesinden yaşanmış silik bir hayat sadece.
Bir Uzun Yolculuk
O zamandan bu zamana köprülerin altından çok sular aktı. Ben şunu anladım ki, insanın kendi kendisini yetiştirmesi ve her şeyi sorgulaması gerekiyor. Ve bunu özgür bir biçimde yapması gerekiyor insanın, içinden istek duyarak, hayatına bir yön vererek yapması, başkalarının etkisi altında kalmadan. Hiç kimseyi insanın gözünde büyütmemesi, yukarı koymaması gerekiyor.
Bir Zamanlar Samsun’da (3)
Serginin açılışı muazzam oldu, hiç kimse böyle bir ilgi beklemiyordu. Bir kilometre kuyruk vardı, sergiye girmek için insanlar kuyrukta bekliyorlardı. Çok sayıda kuruluş ve kişi çelenk göndermişti. Bu çelenkler serginin açıldığı dükkânın hemen önüne yığılmıştı. Bu arada bazı çiçek ve yapraklar yola dökülmüşlerdi.
Demokratik Olmayan Kitle Örgütleri Üzerine Birkaç Söz
Bu, partilerde ve “demokratik kitle örgütleri”nde de böyledir. Yönetici insanlar, çoğunlukla buralardan adeta emekli olurlar. 20, hatta 30 yıl sendika ya da dernek başkanlığı ve yöneticiliği yaparlar. Ve ağızlarından da demokratik değişim, dönüşüm sözcüğünü düşürmezler.
Hayat, Her Gün Yeniden Öğrenilmesi Gereken Bir Estetiktir
Mutsuz insan, herkesin mutsuz olmasını ister. Ölümcül zehrini dilinde taşıyan bir engerekten daha tehlikelidir. Çünkü engerek, ancak zorda kaldığında sokar. Ama mutsuz insan, her fırsatta zehrini başkalarının damarlarına akıtmak için tetikte bekler.
“Biz Yaşıyor muyuz, Yoksa Hayatta mı Kalıyoruz?”
İnsanın hayatta kalma içgüdüsü yüksektir. Hayatına son veren bazı insanlar olsa da, insanların çoğu diğer canlılar gibi hayatta kalmak için her şeyi yaparlar. Hayatta kalmak için yapmaları gereken ilk şey, çoğunlukla düşlerini, isteklerini, arzularını gömmek olur.
Ayna
Hep kurbanı, ezilmişi, hakları çiğnenmişi oynarsın; ama yeri geldiğinde ezilmiş ve yoksulları senden fazla ezen olmaz. Ötekileştirmeyi, dışlamayı, izole etmeyi seversin ve hep uygularsın. Seninle en küçük düşünce, inanç, ırk, kültür ya da davranış farklılığında olanları ötekileştirir ve onlar için parmağını bile oynatmazsın.