Hayat Bir Toro’dur Sevgilim

Hayat Bir Toro’dur Sevgilim

Sevgili Uzaklar,

Bazen hayatımız trajik bir öyküler zincirine dönüşür. Üst üste acıları, trajik olayları yaşar, derin bir umutsuzluğa savruluruz. Her şey ters yönde seyreder. Sanki arabasıyla son hızla ters yola girmiş bir sürücünün umutsuzluğunu ve çaresizliğini yaşarız. Bütün planlarımız altüst olur. Sanki hayatımızın sonuna varmış gibi kendimize acırız. Neden ben diye sorarız hayata. Ve hayatımızın sonsuza dek bu acıların ve olumsuz gelişmelerin gölgesinde kalacağını sanır; İsa’nın çarmıhta söylediği son sözleri mırıldanırız:  Consummatumest, her şey bitti!..

Ama bir gün hiç ummadığımız bir sırada, çölde su çıkar önümüze ve yeniden yaşamaktan büyük keyif almaya başlarız. Her şey bir anda düzelir ve yolunda gitmeye başlar, kişisel problemlerimiz birbiri ardına çözülmeye başlar. Bize korkunç bir kâbus gibi gelen günler bir anda bireysel hayatımızdan uzaklaşmış, sanki hiç yaşanmamışa dönüşmüştür. Ve yeniden yaşamaktan büyük bir keyif almaya başlarız.

***

Sevgili Uzaklar,

Hayatımız dalgalara benzer; sürekli kötü ile iyi, olumsuz ile olumlu, aydınlık ile karanlık, çöl ile vaha arasında gidip geliriz. Zaten hayatın güzelliği de bundan kaynaklanır. Bizi kayalara çarpıp parçalayan, sonra yeniden birleştirerek bir dalgaya dönüştüren bir dinamizmdir bu.

Bu dinamizmi keşfetmiş insanlar, kötü günlerinde, her şeyin aksadığı karanlık zamanlarında, bu anların da geçeceğini ve hiç yaşanmamışa dönüşeceğini bilerek kendilerini koyuvermez, teslim olmaz ve hayata daha güçlü bir biçimde tutunmaya çalışırlar.

 

dgdgsdgs

Sevgili Uzaklar,

Bugün, daha iyi olduğunu söyledin bana. Ama yine de gözlerin uzaklara dalıyordu. Sessizlik üzerine konuştuk ve sessiz kaldık bir süre. Sonra gözlerini hüzünle kısıp şöyle dedin: “Rezil bir hayatın ortasında soğukkanlı olabilmek bir erdemdir.”

Sonra yalnızlığını anlattın bana uzun uzun. Kelimeler yavaş yavaş isteksizce dökülüyordu ağzından. “O kadar yalnızım ki,” dedin, “başka birisinin gözlerine bakmayı unuttum. İnsanları dinlerken gözlerine bakamıyorum.”

Evet, yalnızlığını çok iyi anlatmıştın. Başka birisinin gözlerine bakmayı unutacak kadar derin bir yalnızlığın içine gömülmüştün. Sözlerini duyduğumda sanki soğuk bir demiri tutmuş gibi irkilmiştim.

Oysa insanların gözüne baktığımda da hayal kırıklığına uğrayacağımı sanıyorum. İnsanların gözlerine baktığımda artık kızgın boğaları görüyorum. Gözlerinde tahammülsüzlüğü, hoşgörüsüzlüğü ve saldırganlığı besliyor insanların çoğu artık. Göz göze geldiğinize dahi pişman ediyor sizi. Oysa eskiden ışıl ışıl sevgi doluydu insanların gözbebekleri. Bunu çok kez denedim. Tanımadığım insanlarla göz göze geldiğimde, bu gözlerin çoğunda ezilmiş bir umudu, yaralı bir hayatı ve bunun verdiği bastırılmış öfkeyi gördüm. Sevgiyi göremedim Uzaklar, umudu göremedim. İnsanların gözlerinde insanı göremedim.

***

Hayat bir toro’[1]dur sevgilim. Boynuzlarını hep karnımızın en yumuşak bölgesine geçirmeye çalışır. Ve elimizdeki muleta’[2]yı sallarız ona doğru, ustalıkla bize yönelik hamleleri savuşturmaya çalışırız. Bazen bir ıslık hızıyla boynuzlar gövdemizi yalar geçer, soğuk terler dökerek ürpeririz.

Elimde bir rüzgâr gibi taşıdığım muleta işte yeniden hayatın karşısındayım, dimdik ayaktayım. Uzaklara  rüzgârla yarışan sesimle haykırıyorum inançla: Toroooo!…

Sevgiyle kal.

Erol Anar

 9 Ağustos 2001, Ankara

Not: Baskısı tükenmiş “Sen” adlı kitabımdan …

Dünyalılar
[1] Boğa.

[2] Boğa güreşinde boğayı kışkırtmak için kullanılan kırmızı bez.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!