Brezilya’nın Corumbá kentinden, Bolivya’ya Puerto Suarez’e geçtiğimizde, ilk dikkatimizi çeken şey, benzin istasyonlarındaki araba kuyruğu oldu. Kilometrelerce uzayan bir kuyruk vardı. Brezilyalılar, Bolivya’da ucuz olduğu için buradan benzin almayı tercih ediyorlar. Benzin istasyonlarının dışında elindeki bidonlarla yol kenarında benzin satan çok sayıda Bolivyalı da vardı. Ama bunlar, ellerindeki bidonlardaki benzini, benzin istasyonundan biraz daha pahalıya satıyorlardı.
Bunlardan birisi, on beş on altı yaşlarındaki bir genç çocuk, bize elindeki bidonu göstererek şöyle diyor:
“Bayım, biz benzine su karıştırmıyoruz.”
Sokakta çocuklar gürultüyle oyun oynuyorlar, hepsinin ayakları çıplak. Akşam yolda arabayla ilerlerken, kentin içindeki bazı yerlerde bile elektrik direklerinin olmaması nedeniyle yolların karanlık olduğu dikkatimizi çekiyor.
Ertesi gün küçük dükkânların bulunduğu alışveriş merkezine gidiyoruz. Burası daha çok Brezilyalılara yönelik çalışıyor. Giyimden parfüme ve elektronik eşyalara kadar her şey bulunuyor. Bir dükkâna girerek bir fotoğraf makinesi satın almak istiyorum.
Hemen yanıma on yaşında América isimli bir çocuk getiriyorlar ve,
“Ona sor, o bilir.” diyorlar.
América’ya fotoğraf makinesi ile ilgili birkaç şey soruyorum. O da bana açıklamalarda bulunuyor. Daha sonra dükkândan çıkıyoruz. Biraz dolaştıktan sonra makineyi değistirmeye karar veriyorum. Yeniden dükkâna giderek América’yı soruyoruz.
“América yok, okula gitti.” diyorlar.
Dükkânın da boşaldığını fark ediyoruz. América okula gitti, dükkânda satışlar durdu. O sıralarda, Bolivya’da yerli kökenli olan Eva Morales’in devlet başkanı seçilmesi tüm dünya tarafından ilgi ile karşılanmıştı. Sömürgeciler tarafından katledilen, köleleştirilen yerli halk, artık kendi liderini devlet başkanı yapmıştı.
Devlet Başkanı Morales, yerli halkın desteğiyle bu göreve gelmiş bir kişi. Bolivya, en yoksul Güney Amerika ülkelerinden birisi. Başkent La Paz bölgesi daha yoksul, doğal gazın olduğu en büyük eyalet olan Santa Cruz ise zengin. La Paz’a yüksek anlamına gelen “El Alto” diyorlar. La Paz yoksul, çünkü Güney Amerika’nın en büyük yerli nüfusunu barındıran bir kent aynı zamanda. Bu nedenle, bu bölgelerin siyasal tercihleri de farklı oluyor.
Bolivya gibi bir ülkeyi kısa zamanda arzu edilen noktaya getirmek neredeyse imkânsız. Yoksulların ise artık beklemeye tahammülleri yok. Morales’in sıkıntısı da işte tam bu noktada başlıyor. Birinci amaç, yoksulluk ile mücadele etmek ve bu hiç de göründüğü kadar kolay degil. Bir kez, yerli kadınlar, Morales’in ofisini basarak, onun danışmanı olan kadını dövmeye çalıştılar. Kadına küfür de ediyorlardı. Çünkü onlar, kendilerine verilen sözlerin yerine getirileceğine inanıyorlardı.
Brezilya, Bolivyalı işçiler için bir umut kapısı. Bu işçilerin çoğu São Paulo’ya giderek, burada sahiplerinin de genelde Bolivyalı olduğu tekstil atölyelerinde ucuz emek gücü olarak çalışıyorlar. Birkaç yıl burada çalışarak ve kötü koşullarda yaşayarak, biraz para biriktirip ülkelerine geri dönüyorlar. Bu bir nevi çağdaş kölelik sistemi.
Ertesi gün küçük bir turist teknesi ile Bolivya Pantanal bölgesine geçiyoruz. Küçük teknede bizden başka Bolivyalı beyaz bir çift de var. Onlara soruyorum.
“Morales’i seviyor musunuz?”
“Hayır, biz onu sevmeyiz.” diyorlar başlarını olumsuz anlamda sağa sola doğru sallayarak.
Kendileri Santa Cruz bölgesinden. Burası, Bolivya’dan ayrılmak istiyor ve bu amaçla referandum dahi yapılmıştı.
Küçük tekne, Bolivya Pantanal’ın tatlı su alanına doğru ilerlerken, doğal gaz tesislerinin önünden geçiyoruz. 2006 yılında Bolivya aniden doğal gaz tesislerini ve şirketlerini ulusallaştırdığını açıkladı, bu Brezilya ile bu ülke arasında bir krize yol açtı. Daha sonra Bolivya, Brezilya’nın ortaklık payını taksit taksit ödeyeceğini taahhüt etti.
Bolivya’nın ve Morales’in önünde kat etmesi gereken uzun bir yol var. Önce sırtlarında yüzlerce yıllık o acılı tarihlerini taşıyan yoksul yerlilerin sorunlarının çözülmesi gerekiyor.
Erol Anar
2012