Soykırıma ve sürgüne uğramış, Diasporada anavatandan daha fazla sayıda olan mazlum bir halktır Çerkesler. Türkiye’de genel olarak “Çerkezler” olarak tanınırlar. Osmanlı döneminde bu tarafa gelmek zorunda kalmışlardır.
Vikipedi’de Çerkesler şöyle tanımlanıyor: “Çerkesler[14] veya Çerkezler, Adığeler, Adıgeler, Adigeler (Çerkesçe aдыгэ�эр Adıġeḫer), Kuzey Kafkasya’da, tarihi Çerkesya‘da (Çerkezistan), bugün ise Rusya Federasyonu‘na bağlı Adigey, Karaçay-Çerkesya ve Kabartay-Balkarya cumhuriyetleri ile Krasnodar Krayıve Stavropol Krayı‘nda Kuzeybatı Kafkas dillerinin Ubıh-Çerkes dilleri grubundan Çerkesçeyi konuşan yerliler ile Çerkes Sürgünü‘nde Çarlık Rusyası döneminde Kafkasya‘dan Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sürülüp tehcir ettirilen ve bugün Türkiye, Ürdün, Suriye ve İsrail gibi ülkelerde yaşayan Kuzey Kafkas halkı.” http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87erkesler
Yine Vikipedi’de bu konuda diğer bir görüş ise şöyle:
“Türkiye, Suriye ve Irak gibi ülkelerde yaşayan Adığe ve Adığe olmayan Kuzey Kafkas halklarına Türkiye ve Ortadoğu’da verilen ortak ad. Çerkeslerin baskın unsurunu oluşturan Adığeler dışında ayrıca Kuzeybatı Kafkas dillerini konuşan Ubıhlar, Abazalar, Abhazlar; İran dillerinikonuşan Osetler; Türk dillerini konuşan Karaçaylar, Balkarlar; Kuzeydoğu Kafkas dillerini konuşan Çeçenler, İnguşlar ve Dağıstan (Dağıstan dillerini konuşan Kafkasyalılar ile Türk dilli Nogaylar ve Kumuklar) halkları da bu tanımlamaya girer.” http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87erkesler_(Kuzey_Kafkasyal%C4%B1lar)
Burada amacım bu konuları tartışmaktan ziyade farklı düşünceleri yansıtmaktır.
21 Mayıs günü tüm dünyadaki Çerkesler tarafından “Soykırım ve Sürgün Günü” olarak çeşitli etkinliklerle anılıyor. Bazı Çerkes kurum ve organizasyonları ise bu günü, “Sürgün ya da Göç Günü” olarak adlandırıyorlar.
“Bir asırdan fazla bir zaman Çerkesler Çeçenler de dâhil olmak üzere Kafkasya’daki bütün halklar içerisinde Ruslara karşı en uzun direnişi gerçekleştirmiş halktır (1763–1864). 1860’lardaki yenilgileri ise Çerkeslerin katliama uğramalarına ve Karadeniz üzerinden Türk topraklarına zorunlu göçte gerçekleşen nüfuslarının büyük kısmının yok olmasına yol açmıştır. Çok sayıda Çerkes ise Osmanlı tarafından Balkanlarda Sırp isyanlarını bastırmak için kullanılmışlar olsalar da daha sonra da bunların tamamı ikinci defa Anadolu’ya göçe tabi tutulmuşlardır. Bu zamandan beri Çerkeslerin %90 gibi bir kısmı Türkiye, Ürdün ve Ortadoğu’daki bazı ülke topraklarında sürgünde yaşamaktadırlar. 300–400 bin kadar bir nüfus ise bugünkü Rusya ve eski Sovyet Cumhuriyetleri sınırlarında yaşamaktadırlar.”
(Stephen D. Shenfield: Çerkesler Unutulmuş Bir Soykırım mı?)
http://www.cerkes.net/makaleler/cerkesler-unutulmus-bir-soykirim-mi-t2884.html)
Türkiye’deki Çerkesler Osmanlı’nın bilinçli bir politikası sonucu, “ileride problem olmamaları için” belli bir bolgeye yerleştirilmemiş, çeşitli bölgelere dağıtılmışlardır. Çerkeslerin kültürleri yaşasa da, özellikle dil açısından asimilasyona uğramışlardır. Yeni kuşağın çoğu anadilini konuşamamaktadır.
Türkiye Çerkesleri arasında “Çerkes” tanımı konusunda farklılıklar
Türkiye Çerkesleri arasında “Çerkes” tanımı konusunda da farklar var. Bazı gruplar Çerkes’i Kuzey Kafkasya halkları olarak tanımlarken, bazıları ise Çerkeslerin Adigeler olduğunu söylüyorlar. Başka konularda da düşünce farklılıkları var. Bu nedenle çeşitli polemikler ve tartışmalar yaşanıyor farklı gruplar arasında. Türkiye Çerkesleri aslında demokrasiyi ve farklı düşünceleri öğreniyorlar. Kuşkusuz bu düşünce farklılıkları yeni kapılar ve yeni pencereler açacaktır. Düşünce zenginliği, bir halka zarar getirmez, tam tersine onu geliştirir.
“Türkiye’de ise farklı bir karışıklık söz konusudur. Çerkesler dışında Anadolu’da Kafkas göçmeni olarak Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı Avar-Lezgi halkları da yaşamaktadır. Yaklaşık 150 yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Kuzey Kafkasyalı göçmenlerin büyük çoğunluğunun Çerkes olması; kıyafet, gelenek görenek, dans ve müzik vd. kültür öğelerinin benzerliği gibi nedenlerle diğer Kafkas halkları da bu coğrafyada Çerkes olarak adlandırılmıştır. Anadolu’nun bazı bölgelerinde bu dış algı zamanla içselleştirilmiş ve seçkinler tarafından da siyasi olarak formüle edilmiştir. 1990’larda başlayan bilgilenme ve yeniden kimliklenme sürecinde bu terminoloji de değişmeye ve yerli yerine oturmaya başlamıştır.”
http://www.cerkesarastirmalari.org/org/cerkesler
Çerkesleri daha geniş bir çerçevede tanımlayan görüş ise şunları söylüyor:
“Çerkes” kavramı, Kafkasya’da yaşamakta olan haklardan herhangi birisinin doğrudan adı değildir. Orada her halk, kendi tarihi adıyla yaşar ve adıyla bir cumhuriyete sahiptir. Çeçenler Çeçenistan’da, Abhazlar Abhazya’da, Osetler Osetya’da, Adıgeler Adıgey’de, Dağıstanlılar Dağıstan’da yaşar. “Çerkes” ismi, dar anlamda Kuzeybatı Kafkas kökenli Adıge-Abaza-Ubıh gruplarını, en dar anlamda ise sadece Adıge grubuna mensup boyları kapsamaktadır.” http://www.euroxase.com/tr/tr_cerkesler.php
Türkiye’deki Yeni Anayasa çalışmaları konusunda Çerkeslerin talep ya da düşünceleri nelerdir?
Bu yazı dizisini hazırlarken, elimden geldiği kadar irili ufaklı Çerkes kurum ve çevrelerine Türkiye Diasporası’nın farklı düşünceleri savunan grup ve organizyonlarına ulaşmaya çalıştım.
Guşıps Dergisi Yayın Koordinatörü Kuban Kural bu konuda şunları yazdı bana: “Guşıps bir internet dergisi. Yazarları ve yayın kurulu içerisinde Çerkes Diasporası içinde farklı görüş ve düşünceleri temsil eden pek çok kişi var. Siyaset yapmayan ve kurumsal bir bakış açısı sunmayan Guşıps olarak sorularınızı cevaplamamız doğru olmaz sanıyorum.”
Demokratik Çerkes Platformu, KAFFED’i ve kanaat önderlerini adres gösterdi.
KAFFED genel merkezi, ÇEFFED, ÇHİ, Ȍzgür Çerkes’e iki ayrı e-posta adresimden en az ikişer kez mesaj yollamama karşın olumlu ya da olumsuz herhangi bir yanıt alamadım. Euroxase, sorulara yanıt vermedi. Demokratik Çerkes Hareketi ise yoğunluk dolayısıyla sorulara yanıt veremeyeceklerini iletti. Elbette kimse yanıt vermek zorunda da değil. Ben de bana yanıt verenlerle yazımı tamamlamaya karar verdim.
Türkiye’de bir süredir Yeni Anayasa çalışmaları sürüyor. Pek yol alındığı da söylenemez doğrusu bu konuda.
Bazı Çerkes kurumlarının Türkiye’deki Yeni Anayasa çalışmaları konusundaki düşünceleri şunlar:
İstanbul Kafkas Kültür Derneği Başkanı Ümit Duman:
Biz Çerkesler Yeni Anayasadan şunları anlıyoruz;
a-Kimliğimiz ve aidiyetimizin tanınması ve kendimizi istediğimiz gibi ifade etmenin Anayasal güvence altına alınması. Bu bağlamda dilsel ve dinsel farklılıklara eşit hakların Anayasal güvence altına alınması,
b-Vatandaşlık tanımının değiştirilmesi ve bir milliyetin, bir etnik kimliğin üstünlüğünün-önceliğinin kaldırılması,
c-Anadil eğitiminin Devlet eliyle tüm lehçelerimiz de ve tüm okullarda hiç bir engel-sınırlama konulmadan sağlanması,
d-Evrensel değerler ve İnsan Hakları temelinde BM sözleşmeleri ve AB anlaşmalarının ve kriterlerinin Anayasal güvence altına alınması,
e-Yıllardır Çerkeslere her yolla uygulanan ASİMİLASYONCU politikaların kaldırılıp, toplumumuza POZİTİF AYRIMCILIK uygulanması; Bu bağlamda her alanda rehabilite edilmemiz. Halkımızı veya bir başka halkı küçük düşüren tarih ve yazıların yeniden doğru bilgilerle düzenlenmesi
f-Çifte vatandaşlık hakkımızın, hiç bir şarta bağlanmadan kabul edilmesi…
Jineps Gazetesi Yayın Kurulu:
Yeni Anayasa, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve insan odaklı olmalı.
Farklı kimliklerin, inançların ve dışlanmış kesimlerin etkin katılımı sağlanmalı.
Özgürlükler ve Temel İnsan Hakları; genel ahlak ve kamu düzeni gibi soyut kavramlarla engellenemeyecek şekilde güvenceye kavuşturulmalı.
Kimlik ve inançlar;
*Eşitlik ve özgürlük esas olmalı, kendilerini ifade etmelerinin önünde hiçbir engel olmamalı,
*Her tür ayrımcılık ve ırkçı söylem, asimilasyon ve baskı, kin ve nefret söylemi insanlık suçu olarak tanımlanmalı,
*Anadili; öğrenim ve eğitim dili olarak kullanılabilmeli; anadilde radyo ve televizyon yayını bağımsız olarak yapılmalı, devlet desteği verilmeli; anadilde isimve köy/yer isimleri kullanılabilmeli,
*Çerkesler ve benzer konumdaki halklar için çifte vatandaşlık sağlanmalı.
Halklara yönelik katliam ve sürgünler gibi suçlar failleri ile açığa çıkartılmalı; itham edici resmi tarih tezleri düzeltilmeli; hak, onur ve itibar iadesi sağlanmalı.
Çerkesya Yurtseverleri Kurucu Meclisi Yürütme Kurulu:
Türkiye’de gerçekten demokratik bir anayasanın, uzmanlar veya komisyonlar tarafından değil; ancak halkın ve örgütlerinin doğrudan katılımı ile yapılabileceğine…
Bu anayasanın bütün insan hak ve özgürlüklerini garanti etmesi; Türkiye’de yaşayan bütün ulusların ve azınlıkların etnik kimliklerini tanıması ve halkın eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını anayasal güvence altına alması gerektiğine inanıyoruz.
Biz Çerkeslerin 19. Yüzyılda Rus-Çerkes savaşları sonrası soykırımdan geçirilerek Osmanlı topraklarına sürgün edilmiş bir halk olduğumuzun, ulusal bir topluluk olarak Türkiye’de yaşadığımızın; varlığımızı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz bütün hak ve özgürlüklerin ve ayrıcalıkların tanınması ve tekrar anavatanımıza dönme konusunda RF (Rusya Federasyonu) ile müzakerelere başlanması, anavatana dönüş sürecinin devlet tarafından desteklenmesi öncelikli taleplerimizdir.
Erol Anar
2013