Amazon Ormanlarının Özgür İnsanları

Amazon Ormanlarının Özgür İnsanları


Adına “uygar” denilen vahşi dünyanın kolonyalist temsilcileri, “vahşi” olarak niteledikleri yerli halkların topraklarına geldiklerinde, dostluk ve barışla karşılanmışlardı. Yerliler, bunun karşılığında bir soykırıma uğradılar. Kolonyalistlerden sonra sayıları azalan Yerliler, bugün modern kapitalist şirketlere ve devlete karşı var olma mücadelesi yürütüyorlar. Adına “uygar” denilen dünyayı gerçekten uygarlaştırmak için. Oklarıyla, yaylarıyla tankların tüfeklerin polis ve askerlerin, aç gözlü kaçak ağaç kesicisi şirket ve kişilerin karşısına dikiliyor; özgür yaşam geleneklerini canları pahasına savunuyorlar.

Kolonyalistler, beş yüz yıl önce bu kıtaya adım atarak, “yeni dünya” adını verdikleri bu yeri “keşfetmişlerdi.” Oysa, Latin Amerika topraklarında, yerli halkların kökeni yapılan arkeolojik araştırmalara ve bilim insanlarına göre, yirmi bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Yani onlar açısından yaşadıkları bölge hiç de “yeni dünya” tanımına uygun düşmüyor.
Brasilia Üniversitesi’nden dilbilimci Aryon Rodrigues’e göre, sadece Amazonlar bölgesinde yaklaşık 240 farklı dil konuşuluyor. Bu diller, üç büyük dil ailesinden geliyorlar (1). O Brasil Indígena raporuna gőre ise 274 değişik yerli dili ve 305 farklı etnik grup var (2).
Bu kıtanın acılı tarihi birçok kitapta anlatılır. Brezilya’ya Portekizliler, Fransız Guyanası’na Fransızlar, Surinam’a Hollandalılar, Guyana’ya önce Hollandalılar sonra İngilizler ve kıtanın diğer kalan bölümüne ise İspanyollar çıktılar. Bu Avrupalı kolonyalistlerin tümü, yerli katliamına bulaştı.
ABD ve Avrupa ülkeleri, onsekizinci yüzyıldan beri Amazonlar’ın uluslararası bölge ilan edilmesini istiyorlar. Aslında istedikleri, bu bölgenin kendileri tarafından denetlenmesi. Yıllar önce Brezilyalı bir bakan, ABD’ye şöyle seslenmişti: “Siz New York’u uluslararası bölge ilan edin. Biz de aynı şeyi Amazonlar’a uygulayalım.”
Amazon ormanları, yaklaşık 6 milyon km²’lik bir alana sahip ve dokuz ülkeye yayılıyor. Neredeyse Avustralya kadar bir ormanlık alan. Bu sekiz tane Türkiye kadar ormanlık bir alan demek aynı zamanda. Bu ormanların yüzde altmışı Brezilya’da bulunuyor. Gezegendeki tropik ormanların yüzde kırkı ve suyun beşte biri bu alanda bulunuyor. Bu sularda, bütün Avrupa’daki balık çeşitlerinden otuz kat daha fazla balık türü yaşıyor.
Ayrıca altmış bin çeşit bitki, üç bin çeşit balık, üç yüz elli üç memeli, yetmiş iki çeşit karınca tespit edilmiş(3).
Doğal bölgelerinde yaşayan bazı yerli halklar, paleolitik bir yaşam biçimini sürdürüyorlar. Bazı kabileler, kapitalist yaşam biçimini reddederek, hâlâ ilkel komünal bir tarzda yaşamaya devam ediyorlar. Amazonlarda hâlâ “keşfedilmemiş”, dünya ile temas kurmaktan kaçınan çok sayıda kabile var. Bazen yerliler, kendi doğal bölgelerine yol ya da iş alanı açmak isteyen hükümet güçleri veya büyük şirketler ile karşı karşıya geliyorlar. En son Bolivya ve Peru’da bu nedenle, devlet güçleri ile yerliler karşı karşıya gelmişlerdi. Yerliler, yüzlerce yıllık deneyimlerinden biliyorlar ki, ormana yol yapmak demek, “sömürgeci beyaz adamın”, şirketlerin ve onların silahlı adamlarının bölgeye gelerek huzuru bozmaları demek. Bu nedenle, yerli temsilcileri, birçok kez okları ve yaylarıyla, yüzlerine savaş boyaları sürünmüş bir biçimde başkent Brasilia’ya protestoya gittiler.
“Benim arkamdan yürüme, belki ben liderlik etmeyi bilmem. Benim önümden de yürüme, belki seni izlemek istemem. Yanımda yürü, beraber yan yana yürüyelim.” (4)
Amazonlardaki bazı yerli kabileleri şunlardır:
• Arara
• Bororo
• Gavião
• Katukina
• Kayapó
• Kulína
• Marubo
• Sateré – Mawé
• Tenharim
• Tikuna
• Tukâno
• Wai-Wai
•Yanomami


Yerliler, daha çok Amazon bölgesinde olmakla birlikte, Brezilya’nın her yerinde yaşıyorlar. Benim bulunduğum Avrupalı orijine sahip güneyde bile, daha az sayıda da olsa yerli nüfus barınıyor. Birkaç yıl önce, ülkenin orta tarafında bulunan Mato Grosso do Sul eyaletinin Campo Grande kentinde yerli mahallesini ziyaret etmiştim. Mahalledeki yerliler beton evlerde yaşıyor, elbise giyiyor ve o kenttekilerden pek farklı yaşamıyorlardı. Asimile oluyorlar ve yeni nesil –dil kurslarına rağmen- dilini konuşmayı bilmiyor. Burada el ürünlerini (artesanato) sattıkları bir alan da var.
Onlar, ana toprağın ve ormanın uslanmaz çocuklarıdır. Asla baş eğmezler, ne gözleri altın altın bakan altın arayıcılarına, ne de kendi çıkarları için doğa katliamı yapan şirketlerin silahlı adamlarına. Onlar, ormanın ve “yüce ruhun” çocuklarıdır.
Birlikte avlanır, birlikte yerler doğanın o cömert sofrasından. Onlar, doğayla barışık, ortaklaşa bir hayatın gerçekleştiricisidirler.

Asimilasyon sürecinde Yerliler
Tarihçiler, 1500 yılından önce Brezilya’da üç-dört milyon yerlinin yaşadığını tahmin ediyorlar. O zamanlar, bu ormanlarda binden fazla değişik etnik gruptan yerlinin olduğu dile getiriliyor(5). Oysa bugün, soykırımdan geriye, yaşayan çok az yerli kaldı.
Brezilya’da, yerlilere yönelik “pozitif ayrımcılık” olarak nitelendirilen, bazı uygulama ve yasalar yürürlükte. Üniversitelerin yerli kotaları ve bursları var.
2010 nüfus sayımına gőre, yerli topraklarinda yerli ya da kendisini yerli olarak kabul eden 896 bin kisi olduğu açıklandı. Bu nüfusun 324 bini kentlerde, 572 bini ise kırsal alanda yaşamını sürdürüyor. Yüzde 32.3 yerli nüfusuna mensup insanlar ne yazık ki hâlâ okuma yazma bilmiyorlar.
Kendi doğal alanlarından başka yerlere göç eden yerliler, yeni ortamlarına ayak uydurmakta zorlanıyorlar. Alkol de, asimilasyon sürecindeki bazı yerlilerin önemli problemlerinden birisi olmaya devam ediyor. Bazı yerliler, hükümetin onlara yardım olarak verdiği yiyecek yardım paketini satarak alkol alıyor.

Amazon ormanlarında ve orman yakımı
1960’lı yıllardan itibaren orman bőlgesine yerleşen çiftçiler ve oduncular ormanlık alanları yakmaya ya da ağaçları kesmeye başladılar. Çiftçiler bőylece tarıma elverişli alan açmaya çalışıyorlardı. Bunlar illegal olarak yapılan eylemlerdi. Daha sonraları günümüze dek buraya yerleşen kaçak odun kesicileri, çiftçiler ile yerliler arasında sık sık çatışmalar yaşandı, yaşanıyor.
Hükümet dışı bir organizasyon olan Amazonlar İnsan ve Çevre Enstitüsü’nun (O Instituto do Homem e Meio Ambiente da Amazônia (Imazon), raporuna gőre; yalnızca Kasım 2014’de Amazon ormanlarındaki ormansızlaştırma oranı yüzde 427 oranında yükseldi.(6)
Bazen yerliler kendi bölgelerinden kaçak olarak ağaç kesimi yapan kişilerle çatışıyorlar. Bazı çete ve şirketler, kaçak ağaç kesimi yapıyor ve binlerce ton keresteyi bölgeden çıkararak satıyorlar.
Geçen seneye kadar, Amazon yağmur ormanlarındaki ormansızlaştırma olgusu, son 40 yıl içinde, 184 milyon futbol sahasına karşılık, yani 762.979 kilometre kare (km²) alana ulaştı. Amazon ormanları yalnızca 40 yılda bu kadar alan kaybetti.(7)

Mcdonald’s Amazon ormanlarında kaçak ağaç kesimi yapıyor
Greenpeace, geçenlerde ünlü restoran zinciri McDonalds’ın Amazon ormanlarının kaçak kesimini teşvik ettiğini açıkladı. McDonalds, bölgede tavuk çiftlikleri ve soya üretim alanları açılmasını da destekliyor. Bu da ormanların kesilmesi anlamına geliyor. Yani bu ülkede, McDonalds’ta yenilecek tavuk, daha fazla ağacın kesilmesi anlamına geliyor. Yine Greenpeace yeryüzü raporuna göre, sadece son dört yılda 77 bin m² ormanlık alan, kaçak olarak kesilerek tüketilmiş. Amazonlar’dan çıkan kerestenin, yüzde sekseninin kaçak olduğu tespit ediliyor.
2012 yılında çıkarılan Yeni Orman Yasası (Novo Código Florestal) daha çıkmadan őnce çevreciler, sosyal hareket aktivistleri ile hükümet arasında polemiklere neden olmuştu; yasa tasarısı kaçak ağaç kesimi yapan şirketlerin cezalarının affedilmesini getiriyordu. Bazı çevre őrgütleri ve savunucuları, yasanın orman restorasyonu için çaba ve teşvik içermemesinden dolayı bir formalite olmaktan őteye gitmediğini düşünüyorlar.

Şirketler işçileri köleleştiriyor
Bu şirketler, ayrıca işçileri köleleştirerek çalıştırıyorlar. İşin ilginç yanı, kesilen ağaçların geliri onu kesen işçilere değil de, şirketlere gidiyor. Kaçak odun şirketleri o kadar güçlüler ki, bazı devlet görevlilerini bile rüşvetle satın aldıkları saptandı. Bu duruma karşı çıkan yerliler ve onların haklarını savunanlar da öldürülmüşler. Bunların en ünlüsü kuşkusuz sendikacı ve çevre hakları savunucusu Chico Mendes (Francisco Alves Mendes Filho d. 1944 – ö. 1988).
Mendes’i Brezilyalılar hiç unutmuyorlar, hâlâ her gün gazetelerde ya da televizyon kanallarında onunla ilgili haberler görüyorum. Mendes, 1975 yılında sendika hareketini kurdu. Kendisi Tarım İşçileri Sendikası Genel Sekreteri idi. Kauçuk işçilerinin mücadelesinde de en önde idi. Daha sonra da ölene dek Xapuri İşçi Sendikası başkanlığı görevini yürüttü. Xapuriler, Acre nehri civarında yerleşmiş on iki bin nüfuslu bir yerli kabilesi. Mendes, birleşik orman halkları düşüncesinin savunucusuydu.
Onu 1988 yılında evinden çıkmak üzereyken göğsünden vurarak öldürdüler. Öldürüleceğini biliyordu ve bunu göze almıştı. O, şimdi yerli halkların, sendikacıların ve çevre hakları savunucularının Amazonlar’daki idolüne dönüşmüş bir isim. Katilleri görünürde iki çiftlik sahibi idi. Ancak arkada Amazonlar’dan büyük rant elde edenlerin gölgesi vardı. İki katil, on dokuzar yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bugün iki katil serbest ve Mendes’in eşi ile aynı bölgede yaşıyorlar.
Yıllar sonra Brezilya Adalet Bakanı Tarso Genro onu şöyle anlattı: “Chico Mendes, çağının ilerisinde bir adamdı. Bütün eyalet ona yapılanlar için özür diliyor. O, Acre için olduğu kadar, Brezilya için de önemliydi.”(8) Bu, devletin, ona yaptığı ya da göz yumduğu haksızlıklar için Mendes’den resmi olarak özür dilemesiydi.

Amazon ormanları efsanelerinden bazıları
Bir de dilden dile, nesilden nesile taşınan orman efsaneleri vardır Amazonlar’da. Bunlar, Amazon ormanlarının balta girmemiş ormanlarında rüzgarın fısıltısı ile dilden dile dolaşan ve kabileden kabileye aktarılan, binlerce yıldır yaşayan gizemli efsanelerdir.
O Boto: Amazonların tatlı su nehirler bölgesinde yaşayan bir memelidir. Boto, hep bembeyaz giysiler ve şapka ile dolaşır.
O Curipira: Ormanın ve hayvanların koruyucusudur. O, oldukça kısa boylu, kızıl uzun saçlı bir karakterdir. Ȍzellikle avcı ve odunculara karşı ormanı ve içinde yaşayanları korur. Derler ki Curipira, görünmez olma gücüne sahiptir.
O Mona: Tupi-Guarani dilinde konuşan kabilelerin dünyanın, varlıkların, yerin ve göğün yaratıcısı olarak gördükleri tanrıdır. Temsil ettikleriyle Hristiyanların tanrısına benzer.
O Boitatá: Ormanda kıvılcımlar saçarak ilerleyen ateşten bir yılandır. Öldüğünde karnından çıkan bir ışık, rüzgar tarafından taşınarak ve her yeri aydınlatarak ormanda dolaşır.
O Cairara: Bororo kabilesinde bilgin şişman bir büyücü vardır. Bu büyücü şişman olduğu için çok üzgündür. Bir gün maymunların yediği bir bitkiden, çay yaparak içer. Sonuçta maymunlar kadar ince olur, zayıflar, fakat arkasından bir de kuyruk çıkmıştır. Bugün kuyruklu, bilgin bir kişi olarak ormanın derinliklerinde dolaşır.
O Jurupari: Guarani mitolojisinde bir tanrıdır. İblis (diabo) ya da kötü ruh olarak tanımlanır. Bunun ötesinde Jurupari ismi, Tupi yerlilerine göre bir efsanedir. Jurupari, kuzeybatı Amazon yerlileri arasında flütlerle yapılan ve sadece erkeklerin katıldığı bir ritüeldir aynı zamanda. Yerliler arasında, onun bazen çok acımasız ve kindar bir yüz ifadesiyle çarpık ağzıyla gülen korkunç bir yerli beyaz karışımı melez olarak görüldüğü söylenir.
A Lara: Amazon nehrinde yaşayan, deri rengi kahverengi, uzun saçlı ve yeşil gözlü bir denizkızıdır.
Şair Olava Bilac, bir şiirinde Lara’yı şöyle anlatır:
“Çok güzel ve nadir bir kadın yaşıyor içimde bir nehir gibi
Gümüş gibi köpüren pullarıyla altın saçlı Lara…”

Bunların dışında sayısız orman efsanesi vardır. Balta girmemiş yeşil karanlık, üzerinde nice güneşin doğup battığı Amazon ormanlarından binlerce yılın sakinliğiyle süzülerek gelen ve Amazon nehrini oluşturan ona ruh veren efsanelerdir.
Efsaneler, bazen gerçeklerden uzun ömürlüdür.

Yerlilerin ekmeği: Mandioca
Bugün, yerliler örgütlüler: Warã Brezilya Yerli Enstitüsü yerlilerin halk ve insan haklarını savunuyor. GRUMIN ise yerli kadınlarının haklarını savunan ve bu alanda mücadele yürüten bir örgütlenme. Funai, (Ulusal Yerli Vakfı) 1967 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde kuruldu.
Amazonlar’da yerliler “Aldeia” denilen, genellikle yetmiş seksen evden oluşan köylerinde ortaklaşa bir yaşam sürüyorlar. Ve hamakta uyuyorlar. Kabileler, turizmden gelir elde ediyorlar. Buraya çok zenginler tatil yapmaya gidiyor. Amazon nehrinde bir gemide kalmanın bedeli, geceliği bin beş yüz dolara kadar çıkıyor. Burada, odaları tek tek ağaçların üzerinde olan yarı doğal bir otel de var. Bu bölgede, orman o kadar yoğun ki, karadan ulaşım yok.
Brezilya’da birçok kentin ismi yerli orijinli. Yerlilerin ekmeği ise “mandioca.” Ayrıca tatlı patates ve mısır başlıca besin maddelerinden. Yerli yiyecek kültürü, Brezilya mutfağını bile etkilemiş. Diğer vazgeçilmez bir besin ise balık. Ayrıca maymun ve kaplumbağa yiyorlar. Farklı yerli gruplarının ortak özellikleri, yiyeceklerin ortak bir şekilde tüketilmesi. Monogamik ya da poligamik aile yapısı görülüyor.

Kültürel asimilasyon
Son yıllarda, kültürel asimilasyon sonucu birçok kabile ya dağıldı, köklerinden koptu ya da kültürel özellik ve geleneklerini yitirdi. Son zamanlarda birçok kabile üyeleri elbise giymeye başladı. Para ile tanışan kabilelerin dejenerasyon ve asimilasyon süreci de çok daha hızlı gelişiyor. Hatta, ormanın ortasındaki köylerinde elektronik eşyalara sahip oluyorlar. Bu da doğal yaşamı olumsuz olarak etkiliyor.Yerli gençlerin bir bölümü köylerini bırakarak kentlere göç ediyorlar. “Modern dünya” ile temastan sonra gelen hastalıklar, gripler de bazen salgın şeklinde yerlilerin arasında hızla yayılarak, birçok kişinin ölümüne neden oluyor.
Örneğin Brezilya’nın en büyük ve kökleri en az üç bin yıla dayanan yerli gruplarından birisi olan Yanomamiler, oduncuların, altın arayıcılarının saldırısı altında ve sıtma gibi hastalıklarla boğuşarak var olma savaşı veriyorlar. Bir başka sorun ise bir kan davası görünümündeki, bazı kabileler arasında yaşanılan savaşlar.
Funai’ye (Ulusal Yerli Kurumu) göre, yerli nüfusunun yüzde 25’i bugün kentlerde yaşıyor (9). Bu nüfusun sadece yarısı, yerli ritüellerini uyguluyor ve orijinal ana dilini konuşuyor.
Brezilya’daki deneyim ve kişisel gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: Hepsi için konuşmuyorum, ama bazı Brezilyalıların yerlilere bizim kadar sempati ile yaklaşmadığına tanık oldum. Belki bir kin ya da özel bir düşmanlıkları yok ama, yerlileri tembellikle suçluyorlar, ayrıca onların çok sinirli olduklarını söylüyorlar. Amazonlar’da araştırma yapan birkaç bilim insanı çeşitli nedenlerle bazı yerliler tarafından öldürülmüşler. Bu da onlara karşı, toplumun bir kesiminde önyargı oluşmasına neden olmuş.
Kabilelerin bir kısmı misyonerler tarafından Hristiyanlaştırılmış. Ancak genellikle, orjinal ve tarihsel dinlerine hâlâ inanıyorlar. Atalarının ruhlarına ve doğa güçlerine tapıyorlar. Dinsel törenlerinden önce yüzlerini ve vücutlarını boyayarak, şarkı söylüyor ve dans ediyorlar.
1940 yılında Meksika’da toplanan “Birinci Amerikalı Yerliler Kongresi” sonucunda “Amerika Yerli Enstitüsü” kuruldu. Yerli Günü ise, 1943 yılından bu yana her yıl 19 Nisan günü kutlanıyor.

Erol Anar
(1) http://www.comciencia.br/reportagens/amazonia/amaz6.htm
(2) http://www.funai.gov.br/arquivos/conteudo/ascom/2013/img/12-Dez/pdf-brasil-ind.pdf
(3) Greenpeace Repórter terra.3.
(4) Bir yerli sözü. “Não ande atrás de mim, talvez eu não saiba liderar / Não ande na minha frente, talvez eu não queira segui-lo / Ande ao meu lado, para podermos caminhar juntos”.
(5) http://www.historiadobrasil.net
(6) http://g1.globo.com/natureza/noticia/2014/12/desmatamento-na-amazonia-tem-alta-de-427-em-novembro-diz-imazon.html
(7) http://ultimosegundo.ig.com.br/brasil/2014-10-30/desmatamento-da-amazonia-nos-ultimos-40-anos-equivale-a-area-de-3-estados-de-sp.html
(8) http://educacao.uol.com.br/biografias/chico-mendes.jhtm
(9) http://www.funai.gov.br/

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!