Bu Coğrafyada Özgür Düşünce Değil, Resmi İdeolojiler Savaşır

Ana sorun şudur: Türkiye’de hiçbir kesim sağdan sola kendi düşüncesinin eleştirilmesine hazır değil. Herkes düşünce ve ifade özgürlüğünü kendisi için isterken, yalnızca kendisini -kendi tarafını, mahallesini- mağdur gösterirken, iktidarı ya da mikro iktidarları eline aldığında en küçük düşünce farklılığını ezerek yok ediyor. Yani herkes kendi resmi ideolojisini ölçü alıyor. Herkesin kendi resmi ideolojisi var. Bunun nedenleri ise başka bir yazının konusu olabilir.
Son söz: Türkiye’de tartışma özgür düşünceler arasında değildir, resmi ideolojilerin savaşıdır.

Devamını okuyunuz...

İktidar Psikolojisi ya da İktidar ve Psikoloji

Siyasal iktidar birey üzerinde otorite kurmak için onun doğal psikolojisini de bozmak zorundadır. İtaat eden birey artık kendisi değildir, o olması istenilen kişidir otoriteye uyum sağlamış, biat etmiş ve kendi kişiliğinden ödün vermiştir. Siyasal iktidar ve kitleler arasında bu anlamda sürekli bir psikolojik savaş vardır. İktidar psikoloji tekniklerini kitleler üzerinde kullanır. Yeri geldiğinde duygusal kendini acındıran ama kitleyi birleştirici söylemleri kullanır, yeri geldiğinde çok güçlüymüş gibi kitleyi böler, esip gürler. Çoğunlukla da içeride esip gürler, dışarıda boyun eğer ya da uyumlu davranır.

Devamını okuyunuz...

Her Resmi İdeoloji, Özgürlüğün Boynundaki Zincirdir

İnsan ekonomik  ve her anlamda eşit olmalı, buna inanıyorum. Ama benim ölçütüm, insanın karnının doyması değil. Tarihe baktığımızda görürüz ki, insan aç da yaşar, ama tutsak olarak yaşayamaz. Bir ülkede, bir toplumda, bir toplulukta, grupta ilk baktığım şey özgürlüktür. Özgürlük var mı, bireyler kendilerini eşit biçimde özgürce ifade edebiliyorlar mı? O ülkedeki resmi ideolojiye aykırı görüşleri dile getirebiliyorlar mı? Yoksa cezaevleri muhaliflerle mi dolu? Bir ülkeden insanlar kaçmaya çalışıyor ve hayatını bunun için riske ediyorsa, o ülkede özgürlük yoktur, gelecekte de olmayacaktır var olan sistemle.   İsterse “komünist, sosyalist” olsun adı o ülkenin, hiçbir şey değişmez.  “Eğer özgürlük yoksa, gerisini konuşmaya bile değmez.”

Devamını okuyunuz...

Türk Aydın Prototipi Devleti, Toplumun Önüne Koyar

Resmi ideolojiyle, kendi tarihi ile hesaplaşmadan, yalnızca bir hükümete karşı çıkarak aydın da olunmaz gerçek anlamda. Sokağa çıkmayan aydın, aydın değildir bence gerçek anlamda. Gerçek aydın, toplumun çıkarlarını hükümetin, devletin çıkarlarının önüne koyar. Değilse zaten aydın değildir. Sokağa çıkarak, tepkisini demokratik bir biçimde, sivil itaatsızlık çerçevesinde ezilenlerin yanında sokakta göstermek, bir basın açıklamasından yüz kat daha etkilidir. Bunu da asla bir küçümseme anlamında değil, bir tespit anlamında dile getiriyorum.

Devamını okuyunuz...

Şerif Mardin ve Erol Anar – İsmail Beşikci

Türkiye’de, Türk düşün hayatı, Türk düşün tarihi gibi konularda çalışan öğretim üyeleri düşün yasaklarına hiç değinmemektedirler. Bu da devletçi bir tutumdur. Düşün yasakları hiç dert edilmeden, düşün yasakları eleştirilmeden, özgür eleştiri savunulmadan düşün hayatı, düşün tarihi incelenebilir mi? Resmi ideoloji Türk siyasal hayatında çok etkin bir kurumdur. Resmi ideoloji Türk siyasal sisteminin, Türk siyasal rejiminin en önemli kurumudur. Resmi ideoloji Kürdler konusunda geliştirilmiştir. İnkâra, imhaya, aşağılamaya dayanmaktadır. Düşün yasakları, resmi ideolojinin önemli bir dayanağıdır. Türk üniversitesi kurumsal olarak düşün yasaklarını, resmi ideolojiyi savunmaktadır. Özgür eleştiriye karşı çıkmaktadır. Üniversitede bireysel olarak düşün yasaklarına karşı olan, özgür eleştiriyi savunan hocalar şüphesiz vardır. Az da olsa vardır.

Devamını okuyunuz...

Tarihselliği Bağlamında Türk Aydını ve Toplumuna Özet Bir Bakış

“Batı”da aydınlanma, burjuvazinin ve onun aydınlarının önderliğinde ezilen sınıfların aşağıdan yukarıya taleplerinin sonucu devrimlerle gerçekleşmiştir. Aydınlanma, çok boyutlu bir olgudur; siyasal, toplumsal, sanatsal, edebi, kültürel, bilimsel, köklü dönüşümlere yol açan boyutları vardır. Türkiye bu anlamda çok boyutlu bir aydınlanma yaşamamış, evrensel ölçekte entelektürel yetiştirememiştir. Yukarıdan aşağıya yapılan reformlar da, özellikle kırsal kesim tarafından içselleştirilemedi.

Devamını okuyunuz...

Kahramanlara İhtiyacımız Yok

Kahraman bir imge, semboldür. Irklar, uluslar, dinler, ülkeler bu kahramanlık öyküleri üzerinde yükselir. Kahraman abartılan, kutsallaştırılan kişidir. O zihinde heykelleştirilmiş, dondurulmuştur. Bütün olumsuz, insanı özellikleri silinmiş, olumlu özellikleri ise abartılmıştır. Adeta bir yarı tanrıdır o.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!