“Küçük Adamlar” ve “Büyük Adamlar”

17/09/2020 Erol Anar 0

“Dinle Küçük Adam” adlı yapıtında otoriteyi, sistemi ve her şeyi sorgular Reich. Bir insanlık manifestosudur bu yapıt. Gerçeğin üzerine örtülmüş örtüyü kaldırır usulca Reich ve bizi kendimizle, her şeyle yüzleşmeye çağırır. Ben kendisinden çok şey öğrendim.

Bir Resime Bir Bakış

17/08/2020 Erol Anar 0

Acısına rağmen, yine de bakımlı bir kadın bu. Örneğin koltuk altındaki tüylerini temizlemiş. Kaşları özenle çizilmiş gibi. Yüzü de bir mermer gibi pürüzsüz ve bakımlı. Her şeye rağmen hâlâ kendini bırakmamış gibi görünüyor. Kadının dudakları sıkı sıkıya kilitlenmiş. Sanki artık kimseyle konuşmak istemiyor gibi. O kadar çok kandırılmış ve yalanlara maruz kalmış ki belki de, herkesten vazgeçmiş sanki. Sanki sonsuza kadar ağzını açıp tek kelime etmeyecek gibi.

Brezilya’dan Bir Film: “O Som ao Redor (Komşu Sesler)

16/08/2020 Erol Anar 0

Aslında filmin senaryosu çok basit. Ama bu ona bir doğallık katıyor aynı zamanda. Her mahallede her an görülebilecek insanlar ve küçük sorunları. İşte bu belki de yönetmenin hedefiydi. Bu anlamda çok fazla abartılı olaylar ve kişilikler yok öyküde. Mahallenin küçük sorunlarıyla akıp gidiyor kendi doğallığında öykü. Ama yine de öykünün arka planındaki bazı güvenlikçilerin bir planı vardır.

Çekoslovakya’dan Oscar Ödüllü Bir Film: Kolya

15/08/2020 Erol Anar 0

İnsanların zamanla sevgiyle birbirlerine bağlanmalarının önemine vurgu yapılmış. Birisini sevmeniz için, onunla aranızda kan bağı olmasına gerek yok. Zorunluluklar bile sevginin doğmasını engellemiyor. İzlemeye değer bir film diyorum. Ben çok beğendim.

Gerçeğin ve Hakikatin Yolunda

14/08/2020 Erol Anar 0

Peki herkes farklı düşünürse nerede ve nasıl birleşebiliriz? Bence birleşebileceğimiz tek nokta özgürlük noktasıdır. Herkes bir diğerinin özgürlüğüne saygı gösterdiğinde, aslında kendi özgürlüğünü de garanti etmiş olur. Eşitlik içeren özgürlüktür bizi biraraya getirebilecek tek şey. Çünkü o dayatmaz, köleleştirmez ve ileriye götürür.

Arjantin’den Bir Film: Séptimo, (7. Kat)

14/08/2020 Erol Anar 0

Soluğunuzu tutarak izleyeceğiniz bir film. İnceden inceye işlenmiş bir detektiflik hikâyesi ve sonuna kadar izleyicinin ilgisini ayakta tutan bir film bu. Aslında tüm öykü Darin’in usta oyunculuğunda düğümleniyor. Filmi sırtında taşıyan da o. Film Arjantin ve İspanya’da gişede başarı kazanmış, çok izlenmiş.

Bir Brezilya Klasiği: “Central Station (Merkez İstasyonu)”

13/08/2020 Erol Anar 0

Filmde, mektup yazıcı kadının karşısına çeşitli kişiler oturur ve bunlar kendi özlemlerini, arzularını kadına anlatırlar. Kimisi sevgilisine mektup yazdırır, kimisi babasına, kimisi ise İsa’ya. Bu portreler, Brezilya’nın çeşitli yörelerinden insanların basit ve küçük isteklerini yansıtırlar. Hepsi yoksul insanlardır ve dünyaları da, düşleri de küçüktür. Çok fazla şey istemezler. İstedikleri tek şey biraz daha iyi ve insani bir hayat yaşamaktır.

Bir Varoluş Sorgulaması: Oslo, August 31st (Oslo, 31 Ağustos)

10/08/2020 Erol Anar 0

Uyuşturucu tedavisi gören Anders, 11 aydır temizdir. Bir iş başvurusu yapar. Ama son anda vazgeçer tekrar. Ne yapacağını bilmemekte, varoluşunu sorgulamaktadır. Çalışsa, evlense, diğerleri gibi çocuk yapsa ne olacak diye düşünür. Aradığı bu değildir. Diğer yandan bir labirent içindedir.

İnsan Sadece Kendine Aittir

10/08/2020 Erol Anar 0

Ekonomik olarak çalışmaya zorunlu değilseniz, kariyer ya da iktidar vb… gibi arzularınızın peşinde gitmeyi şimdi, şu anda bırakmanızı öneririm. Çünkü bunların yolunda harcadığınız her dakika, kendi hayatınızdan çalınmıştır. ‘Şunu da kazanayım bırakacağım, şu noktaya geleyim çalışmayı bırakacağım’ gibi boş avuntularla kendinizi kandırmaktan vazgeçin. İnsan sadece kendine aittir, ama ne yazık ki sen henüz kendine ait değilsin.

Katı Gerçekliğin Hikâyesi: Lilya Forever (Daima Lilya)

09/08/2020 Erol Anar 0

Hayat acımasızdır. Ve tek başınadır bu kurtlar sofrasında. Volodya dışında kimse umursamaz onu gerçekte. New Yorker’da okuduğum bir yorumda Lilya, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanında para karşılığı erkeklerle birlikte olan Sonya karakterine benzetilmiş. Belki biraz çağdaş Sonya bence. Çünkü içinde bir umut vardı son ana kadar ve hiç kimseye bir kötülük yapmamıştı şu dünyada, her ne kadar haksızlığa uğrasa da. Sonya gibi bir Raskolnikov’u da yoktu üstelik. Hoşlandığı genç, onu sattı.