Avrupa Anıları (5)

Günler böyle geçiyor, hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Her şeyi biraz akışına bırakmıştım. Türkiye’ye dönmeyi henüz düşünmüyordum, ama burada kalmaya da karar vermemiştim. Siyasi mültecilik zorunlu olmadıkça tercih edilecek bir şey gibi görünmüyordu bana. Bir kez siyasi mülteci olduğunuzda, içinde yaşadığınız toplumun tüm kapıları otomatik olarak size kapanıyordu. Siyasi mülteci, hayata 5-0 yenik başlıyordu.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (4)

Gezmeye devam ediyordum. Kent içinde tramvay ile yolculuk ediyordum. Amsterdam’ın en eğlenceli meydanı olan Leidseplein’e gidiyordum bazen. Burada sokak canlıydı. Müzik, sokak sanatçılarının gösterileri eski tarihi meydanda neşeli bir atmosfer yaratıyordu. Kafeterya ve restoranların dışarıdaki masaları turistler tarafından dolduruluyordu.  Buralar sanatçıların takıldığı canlı, bohem mekânlarıyla ünlüydüler.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (2)

Gerçekte gitmek istediğim yer İtalya´dan çok, kendi içimdi. İki tren gidiyordu aynı anda: Birisinde ben vardım ve İtalya´ya doğru yol alıyordum. Diğer trende de ben vardım, bu tren kendi iç dünyama doğru yol alıyordu. Kendimi yapabilirliklerimi ve hayatın karşısındaki cesaretimi sınamaya başlamıştım bu yolculukta. Denildiği gibi, belki de insan kendisini en iyi yolculuklarda tanır.

Böyle birkaç yıl geçti. Avrupa’ya gitmeyi hâlâ istiyordum, ama bu isteğimi gerçekleştirme yolunda pek adım da atmıyordum.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!