Kuzey Amerikan Edebiyatı Üzerine (1)

Mark Twain, Truman Capote, F. Scott Fitzgerald, O’Henry, Suzanne Collins, Henry Miller, William Faulkner, Henry James, Slyvia Plath, Walt Whitman, Alice Walker, Toni Morison, Henry David Thoreau, Ernst Hemingway, Margaret Fuller, Sherwood Anderson, Emily Dickinson, Sylvia Plath, John Steinbeck, Jack London, Harold Robbins, J.D. Salinger, Edgar Allan Poe, Margaret Mitchell, Herman Melville, Jack Kerouac, Chuck Palahniuk, Allen Ginsberg, Kurt Vonnegut, Ray Bradbury, William S. Burroughs, ve daha birçok büyük yazar vardır.

Devamını okuyunuz...

Kediyi Duvara Sıkıştırmayacaksın

Bir gün Balo abinin lastikçi dükkânına gitmiştik birkaç arkadaş. Balo abi yoktu, çırağı
Salim vardı dükkânda. Tembel tembel oturuyordu, iş yoktu o gün.
Salim 12 yaşlarında, esmer, ince ve zayıf bir çocuktu, bizden 3-4 yaş küçüktü. Kısa saçları vardı Salim’in sesi sanki burnundan konuşuyor gibi çıkardı. Bize hep “abi” diye hitap ederdi.

Devamını okuyunuz...

Gerçekte Olduğun Kişi misin, Yoksa Göründüğün Kişi mi?

Çoğunluk hemen bu soruya, elbette gerçekte olduğum kişiyim.” diye yanıt verecektir. Ama şöyle bir düşünürsek, bu yanıt hiç de gerçekçi gelmeyecektir bize. Objektif düşündüğümüzde gerçekte olduğumuz kişiyi olmak için şimdiye dek ne çaba harcadık? Gerçekte olduğun kişiyi olmak, dünyanın en zor işidir. Bunun için günde 24 saat ve hayat boyunca çaba harcamalı, sorgulamalı, yüzleşmeli ve adım atmalıdır insan. O kadar kolay bir süreç değildir bu, bir anda olunacak.

Devamını okuyunuz...

“Stepançikovo Köyü ve Sakinleri” ve Dostoyevski Üzerine Notlar

Belki bir “Suç ve Ceza” ya da “Budala”, “Karamazov Kardeşler” kadar önemli değildir, ama yine de bu kitapta önemli cümleler, tespitler vardır.
Sibirya’dan sonra yazdığı bir kitaptır. Aslında bu Dostoyevski’nin
paradoksudur. Ona esas varlığını kazandıran başyapıtlarını Sibirya’dan sonra
verirken yani yazar olmak anlamında olgunlaşırken, aynı zamanda paradoksal
olarak da bir aydın olarak milliyetçi ve dinci düşüncelerin kıskacına düşmüştür.

Devamını okuyunuz...

Dallas’lı Yıllar

Dallas dizisi yayınladığında sokakta kimseler olmazdı. O zamanların en popüler dizisiydi. Ama ben daha “Küçük Ev” dizisini severdim.  Orda Dallas gibi entrikalar yoktu; kırsal kesim insanlarının masum, sıradan küçük olaylarla dolu hayatlarını anlatıyordu. Laura, Mary, baba Charles hoşumuza giderdi.

Devamını okuyunuz...

Yaşanmaya Değmeyen Hayatlarımız Var

Aslında bu “kurtarıcılar” kendilerini bile kurtarmaktan acizdir. Hiçbir şey kurtarmadıkları halde sıradan insanın tanrısıdır onlar, sanırsınız ki dünyayı kurtarmışlardır. Sıradan insan ölür onlar için, canını düşünmeden verir. O ne zavallı bir toplumdur ki, kurtarıcılara ihtiyaç duyar? O ne zavallı ve aciz bir toplumdur ki, kendini yönetmekten aciz olduğu için yöneticilere ihtiyaç duyar?

Devamını okuyunuz...

Hiçbir şeyden Kaçamamaktır Hayat

Kaçtığımızı düşünsek de, bu toplumsal hayat içinde özgürlüğümüz denildiği gibi bağlı olduğumuz ipin uzunluğu kadardır. Kazancakis’in dediği gibi, özgür değiliz, sadece bazılarımızın bağlı olduğu ip, diğerlerinden daha uzun. Bu da bazılarımızın özgür olduğu yanılsamasına neden oluyor.

Devamını okuyunuz...

Ölü Adam ve Hayat Üzerine Birkaç Not

Kitabı okuyup bitirince insan huzursuz oluyor, yabancılaşmayı hissediyor ve kendi kendisine şöyle soruyor:
Acaba ben yaşıyor muyum, yoksa zaman mı dolduruyorum? Yaşamaktan zevk mi alıyorum,
yoksa rutin bir şekilde tatminsiz bir yaşam mı sürüyorum? Acaba ben de ölüp dirildim de, bunun farkında değil miyim?
Ya peki siz, sizler de yaşıyor musunuz? Yaptıklarınızdan, yediklerinizden zevk
alıyor musunuz? Yoksa yaşayan birer ölü müsünüz?

Devamını okuyunuz...

1 25 26 27 28 29 74
erol anar
error: Content is protected !!