Gezmeye devam ediyordum. Kent içinde tramvay ile yolculuk ediyordum. Amsterdam’ın en eğlenceli meydanı olan Leidseplein’e gidiyordum bazen. Burada sokak canlıydı. Müzik, sokak sanatçılarının gösterileri eski tarihi meydanda neşeli bir atmosfer yaratıyordu. Kafeterya ve restoranların dışarıdaki masaları turistler tarafından dolduruluyordu. Buralar sanatçıların takıldığı canlı, bohem mekânlarıyla ünlüydüler.
Category: Yaşam
Sisli Bir Ormandır Geçmiş
Geçmiş bugüne dönüştürülemez belki ama, bazı insanlar için bugünün yerini alabilir. Nasıl mı? Eğer geçmişte yaşarsanız sürekli, şimdi’yi kaçırırsınız, doğrusu şimdi çok da umrunuzda olmaz; onu sadece temel ihtiyaçlarınızı karşılamak için kullanırsınız. Artık geçmiş, şimdinin yerini alır sizin için büyük oranda ve bir yanılsama dünyasında yaşar, giderek gerçekten uzaklaşmaya başlarsınız.
Geçmişe gitmek tehlikelidir. Bazen geçmiş ormanında ortalığı göz gözü görmez bir sis basabilir, ve siste şimdi’ye dönüş yolunu bulamayabiliriz.
Hayatımız Tamamlanmamış Bir Senaryodur
Kimi zaman bir masal kahramanı oluyorum senaryomda, kimi zaman ise aşkı için bütün gözünü kırpmadan hayatını verebilecek tepeden tırnağa aşkla dolu gözü kara bir insan.
Bazen ise, içimden yükselen olumsuzlukları görebilmek için, bir an için de olsa olumsuz davranışlar yapan birisi oluveriyorum. İçimdeki iyi ve kötüyü ayrıştırmayı deniyorum böylece. Biliyorum ki, içimizdeki kötü hep orada kalacak, önemli olan onu denetim altına almak sevgilim.
Abhazya ve Adigey Notları (5)
Öğle vakti sahil kenarında bir pizza yedik. Genellikle aileler vardı plaj kıyısında. Oturduğumuz restoran ise tam plajın kıyısında idi. Restoranın ikinci katına çıktık ve dışarıda taraçada denizi gören bir masaya oturduk, birer de buz gibi bira içtik orada sakince. Soçi’yi çok beğenmiştik, çok güzel, yeşil ve mimarisi ve planlı yerleşimiyle oldukça güzel ve görmeye değer bir kentti.
O gün hava güneşliydi ve denizin rengi ise masmavi idi. Uzak maviliklerde top top bulutlar denizin mavisi ile bütünleşiyordu. Martılar uçuyordu bir o yana bir bu yana.
Kendini Kanıtlama Hastalığı
Herkes ve her şey bizden kendimizi yeniden ve bir kez daha kanıtlamamızı istiyor. Biteviye kendimizi kanıtlamakla geçiyor ömrümüz. Aşkta bile bu durum değişmiyor. Sevgilimiz sonsuz sevgimize tüm yüreğiyle inansa dahi onu yeniden kanıtlamamızı bekliyor. Bu işyerinde, okulda ve hayatın çoğu alanında böylece sürüp gidiyor.
Abhazya ve Adigey Notları (4)
Odaya yerleşmiştik ki, çocukluk arkadaşımız Şamil’in büyük kardeşi Doğan Huaj Acar ağabey geldi. Bize, “hoş geldiniz” dedi, elinde bir şişe Pepsi vardı,ikram etti. Kendisi birkaç aydır Adiğey’de kalıyordu. Bize orası ile ilgili bilgiler verdi ve anılarını anlattı. Özellikle şu cümleyi birkaç kez tekrarlamıştı:
“Dünyanın her yerinde iki kere iki dörttür, bu bölgede ise beş. Bunu hiç unutmayın.”
Anna Freud’u Nereden Biliyorsunuz?
Bu toplumda eğer herhangi bir alanda bir süre araştırma yaparsınız, o alanda uzman ve otorite olarak tanınan birisi ile rahatlıkla tartışabilirsiniz. Özellikle o alandaki dünyadaki yeni tartışmaları izlemeniz, o kişiyle tartışmanızda size üstünlük kazandıracaktır. Çünkü otorite olarak bilinen insanların çoğu kendi alanlarındaki gelişme ve yenilikleri takip etmiyorlar.
Avrupa Anıları (3)
Bu kez tren değil, otobüs ile gitmeye karar vermiştim. Otobüsle gitme kararı almamın nedeni, karayoluyla giderek yol üstündeki ülkeleri de görmekti böylece. İstanbul Topkapı’dan, Hollanda’ya Bosfor Turizm Seyahat firmasının otobüsleri kalkıyordu. Otobüs, Bulgaristan, Macaristan, Avusturya ve Almanya üzerinden son durak olan Hollanda’ya ulaşıyordu.
Porto Alegre Notları (1)
İspanyolca da çalışmıştım biraz gelmeden önce. İspanyolca ve Portekizce birbirine çok yakın iki dil, ama yine de biraz farklılıklar; buna rağmen basit bir şekilde konuşacak kadar İspanyolcayı kıvırmıştım. Özellikle bir kitap ve sözlük alarak, orada konuşmak için çalışmıştım evde bir süre gitmeden önce. Ve böylece birçok sivil toplum örgütünden insanlarla tanıştım Brezilya, Uruguay, Arjantin Kolombiya, Meksika ve birçok ülkeden insanlarla sohbet edebilme olanağı buldum, biraz İspanyolca biraz da Portekizce. İngilizce ise dediğim gibi yaygın olarak kullanılmıyordu. Eğer İngilizcenize güvenerek Latin Amerika’ya gelirseniz hata edersiniz.
Sana Mektuplar: Özgür Bir Adaya Uzanan Yolculuktur Düş Kurmak
“Hep bir adam olsun isterdim, tek ben olayım orada isterdim.” demiştin bir gün. Ben de bir ada düşlemiştim hayatım boyunca uzaklarda, çok uzaklarda olmalıydı bu ada. Aynen Ursula K. Le Guin’in “Her Yerden Çok Uzakta’ adlı beğendiğim kitabı gibi. Her yerden ve herkesten çok uzakta olmalıydı bu ada. Hatta görünmez olmalıydı ki o adanın var olduğunu benden ve senden başka kimse bilmesin, göremesin.