Tam Dostoyevskilik sefil, aşağılık, gücün, paranın karşısında eğilip bükülen tipler. Tabii ki tüm garsonlar öyle değildir. Ama benim orada tanıdıklarımın çoğu böyleydi.
Ama gözlemlemeye devam ediyordum onları.
Category: Yaşam
Akdeniz Anıları (4)
Ertesi gün erkenden kalktım ve kahvaltı yaptım. Duş aldım sonra. Roman yazmaya devam edecektim. Kahvaltıdan sonra bahçeye havuzun olduğu yere çıktım, orada küçücük bir ada şeklinde bir bar vardı. Oraya oturdum. Ve dizüstü bilgisyarımı açıp yazmaya başladım.
Akdeniz Anıları (3)
”Ya senin gibi entelektüel postacı görmedim. Sanattan edebiyattan, şiirden, felsefeden, politikadan, müzikten vs… her şeyden konuşabiliyorum seninle. Çok mutluyum. Okul çok sıkıcı, insanlar hep derslerden, havadan sudan, eften püften şeylerden konuşuyor. Ben onlardan çok olgunum. Kafama göre biri yok sınıfta. ”
Akdeniz Anıları (2)
Ben heyecanlandım. Gerçi deneyimim var. Dediğim gibi, o sıralarda chat, messenger vs… yeni yeni yaygınlaşmış, benim evde bilgisayar ve internet bağlantım var. Aslında bir kitap da yazıyordum, internet öyküleri kitabı olacaktı bu. Benim için bu alan, bir araştırma alanıydı aynı zamanda. İnsanların internette ne aradığını merak ediyor, sorguluyordum kitabım için. Sonraları bu kitabımı da yayınladım. Bazı kızlarla tanıştım o dönem. Kısa süreli ilişkiler de yaşadığım oldu.
Akdeniz Anıları (1)
1990’ların sonlarıydı. Bir roman tasarlıyordum ilk romanı olacaktı. O yıllarda masa üstü bilgisayarlar yeni yeni yaygınlaşmaya başlıyor. Herkeste bilgisayar yok, internet kafeler var her yerde. Cep telefonları var ama eski tip, akıllı telefonlar değil. İnernet bağlantısı olmayan telefonlar. Chat kültürü yaygınlaşıyor, herkes chat yapıyor internette.
Her Vagonu Ayrı Bir Yöne Giden Tren
Şimdi hâlâ Havza istasyonunda yürüyen bir çocuğum ben, aynı zamanda da çok uzaklardayım Geçenlerde burada yayınladığım “Aşağı Mahalle” adlı henüz yayınlamadığım kitabımdan “Demiryolu Çocukları” başlıklı
İnsan Sadece Kendine Aittir
Ekonomik olarak çalışmaya zorunlu değilseniz, kariyer ya da iktidar vb… gibi arzularınızın peşinde gitmeyi şimdi, şu anda bırakmanızı öneririm. Çünkü bunların yolunda harcadığınız her dakika, kendi hayatınızdan çalınmıştır. ‘Şunu da kazanayım bırakacağım, şu noktaya geleyim çalışmayı bırakacağım’ gibi boş avuntularla kendinizi kandırmaktan vazgeçin. İnsan sadece kendine aittir, ama ne yazık ki sen henüz kendine ait değilsin.
Sırtını Hiçbir Yere Yaslamayacaksan, Bir Dağ Olacaksın
İnsan kendisi bir dağ olduğunda, artık yıkılmayacaktır o. Tek başına ayaktadır kişilere, topluma, devletlere, sisteme karşı ayakta. Ve sırtını hiçbir yere dayama gereği duymayacaktır. Çünkü dağ yalnızca kendi sırtına yaslanır. O gücünü yalnızca kendisinden alır.
“Ters” Olmak Üzerine
Doğduğum mahallenin arkasındaki ırmağın adı bile “Tersakan” idi. Kurallara, hiyerarşiye, yasalara, otoritelere uymamaya çalıştım elimden geldiğince hep. Bu yüzden birçok kez de yargılandım. Bu terslikten dolayı bir partiye, siyasal örgüte de girmedim. Çünkü disiplin ve emir altına girmek bana uymuyordu.
Her şeyi ve Herkesi Sorgulamak
Bütün düşüncelerimi tek başıma, kendi kendime ve yıllar içinde okuyarak, araştırarak, sorgulayarak oluşturdum. Geldiğim noktadaki düşüncelerim size uymayabilir. Bana göre “doğru, gerçek” size göre “doğru ve gerçek” olmayabilir. Ya da tam tersi. Sizin “gerçek ve doğru”nuz bana uymayabilir. Bu nedenle kimseyi kendi inandıklarıma ikna etme çabasına girmiyorum. Herkes istediğine özgürce inansın.