Benlik Aynasını Temizlemek

Benlik Aynasını Temizlemek

Çok tanık oldum ki, ideolojik olarak düşüncelerin kemikleştiği kafalarda benim yazılarımın hiçbir etkisi yok. Ama düşünsel olarak yeni düşüncelere, sorgulamalara açık insanlarda etkili oluyor yazılarım daha çok. İşte benim hedefim de yazılarımın bu tür insanlara ulaşması. Çünkü onlar değişmeye, gelişmeye açıklar, en azından bir kısmı böyle. Yazdıkça, araştırdıkça, öğrendikçe bu okurlarımla birlikte ben de gelişiyorum. Ama amacım, başkalarını değil, once kendiji değiştirmek. Dogmatik insanlara yönelik yazmıyorum, onları kendi yalan dünyalarıyla baş başa bırakmayı tercih ediyorum.

Şunu öğrendim hayatımdan: İnsanlar, kendi dünya görüşlerine, ideolojilerine ya da inançlarına aykırı olan gerçekleri görmek istemiyorlar, yok sayıyorlar onu. Kendilerine uygun olanları ayıklıyorlar tarihten ve onları savunuyorlar. Aykırı olanları görmek ve duymak bile istemiyorlar. Onu dillendirene de şiddetle karşı çıkıyorlar. İnsanların hepsi böyle olmasa bile, ne yazık ki çoğunluğu için böyle. Bu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bu konuda bir yazım vardı. (Buradan)

Ve hakikatin hiç de düşündüğüm gibi olmadığını gördüm.

Ben de böyleydim bir zamanlar. İnanmak istediğime inanır, inanmak istemediğimi görmek istemezdim. Ama sonra kendimce gerçek ve hakikatin yoluna girdim ve her şeyi, herkesi sorgulamaya başladım. Ve hakikatin hiç de düşündüğüm gibi olmadığını gördüm. Farklı kaynaklardan, farklı düşüncelerden araştırma yaptım, okudum, hâlâ da devam ediyorum sorgulamaya. Bu sonsuz bir süreç. Yalanlardan bıktım, manipülasyondan, çarpıtmadan. Mahallelerin resmi ideolojilerinden. Bu yüzden kendimi hiçbir mahalleye ait hissetmiyorum ve yalnız olarak kendi yolumda gidiyorum. Gerçek ve hakikate ulaşmaktan başka bir amacım yok. Bunun beni özgürleştireceğini düşünüyorum. Daha iyi ve adil bir dünyanın yolu bu bence. Yüzleşmenin kaçınılmazlığı.

Birçok kişinin benliğini gösteren ayna kirlenmiştir hiç bakılmamaktan.

Lacan’a göre, kimliğimizi başkalarına yansıtarak inşa ederiz. Dolayısıyla, başkalarıyla olan ilişkilerimiz, kendi kişiliğimizin sevdiğimiz ya da sevmediğimiz özelliklerinin yansımalarıdır. Lacan’ın ayna evresi teorisi de bunu açıklar.

“Ayna evresi, Jacques Lacan’ın psikanaliz teorisinde bir konsepttir. Bu konsepte göre bebekler altı aylık oldukları dönemden itibaren kendilerini ve dolayısıyla benliklerini ilk kez ayna ile karşılaştıkları zaman fark ederler. Daha sonra yapılan araştırmalar bebeklerin o yaşta ayna karşısında kendilerini gördüklerinde yaşadıkları farkındalığın benliklerini bilme değil de sadece bir şaşırma olduğunu, varlıklarının farkındalığına 15-18 aylık iken vardıklarını gösterir. Elbette bu deneyim her bireye özgü farklı sonuçlar verebilir.” (Vikipedi)

Lacan’ın bu ayna teorisini tarihe ve dünya görüşümüze uyguladığımızı düşünelim bir an. Kendi ideolojimizin, inancımızın, düşüncelerimizin sevmediğimiz özelliklerinin yansımalarını da görmeye karar verdiğimizi düşünelim. İşte o an bütün her şey değişebilir. Kendi öz benliğimizin farkına varmak ve kendimizi tanıyabilmek için, başkalarından farklılığımızı ve benzerliklerimizi de bilmek, araştırmak, sorgulamak zorundayız. Öncelikle insanın çevresindeki insanlardan bağımsız ve farklı olduğunu tespit edebilmesidir bu. Çünkü gerçekte her insan farklı bir öyküdür ve farklı bir kişiliğe sahiptir, aynılaştırılmadan, başkalarına benzetilmeden önce.

Erich Fromm bunu şöyle ortaya koyuyor:

“Kendi bireysel benliğinden vazgeçen ve bir robot haline gelen kişi, çevresindeki milyonlarca diğer robotla aynı olur, ve artık kendini yalnız hissetmez, kaygı duymaz. Ama ödediği bedel yüksektir; kendi benliğini yitirmiştir.”[i]

Siz siz olun farklılıklarınızdan ve özgünlüğünüzden vazgeçmeyiniz.

Kişi böylece özgün bireysel kişiliğinden ve öz benliğinden, farklılıklarından, özgünlüklerinden vazgeçerek “güvenliğe” kavuştuğunu düşünür. Bu noktada hakikat ve gerçek önemini çoktan yitirmiş ve onların yerini derin bir yanılsama almıştır. Hatta kişi biraz zorlayarak yeni durumuna uyum da sağlar ve kendisini inandırır da aynı zamanda.

Birçok kişinin benliğini gösteren ayna kirlenmiştir hiç bakılmamaktan.İnsanlar artık kendi benliklerinin aynasına bakmak yerine, kendilerine benzeyen diğerlerine bakarlar.Böylece insanlar kendi benliklerini görmek yerine, başkalarının benliklerine görmeye çalışırlar. Çünkü onları kendilerine, kendilerini de onlara benzetmişlerdir.

Siz siz olun farklılıklarınızdan ve özgünlüğünüzden vazgeçmeyiniz diyorum haddim olmayarak. Yoksa
yaşamın herhangi bir anlamı kalmayacak ve bir nesne gibi hayatınızın bir anlamı olmadan yaşayacaksınız demektir.

Erol Anar


[i] Erich Fromm: Özgürlükten Kaçış, Payel Yayınları, sayfa 153.

https://www.kitapyurdu.com/kitap/ozgurlukten-kacis/

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!